29 Ekim 2023

Macar Ozan Illyes’ten bir şiir

Fotoğraf: Bahget Iskander/Wikimedia Commons

DİĞER YAZILARI

Ünlü Macar ozanı Gyula İllyes (1902-1983),toprak emekçisi bir aileden gelmektedir. Gençliğinde bir süre Fransa’da kaldı ve orada, yenilikçi ozanlarla yakın dostluklar kurdu: Aragon, Eluard, Breton vb… İllyes’in dili, açık ve durudur. Gerek günlük yaşamla ilgili konuları, gerekse yaşlılık ve ölüm izleklerini işleyen şiirleri, yalın söylemlerle örülmüştür. Çok şiir yazdı. Fransızca olarak yazdığı şiirlerin yanında, tiyatro oyunları ve gezdiği ülkelerle ilgili anı yazıları vardır.

Dünyaca ünlü ozan Gyula İllyes halkının acılarını, gerçekçi ve lirik bir anlatımla dillendirdi.

SIĞINAK

Boşuna, hep o tatlı mı tatlı sözlerin.
Biliyorum, avutmak istiyorsun beni.
Ama sağlığımı geri veremezsin ki…
İflah etmez bir dert bu, nasıl anlatsam?
Bu derde ben ne dün düştüm, ne bugün.
Yok onu alt etmenin çaresi.
Ta ebeden dededen geliyor bu dert.
Azıcık da olsa onu yatıştırmak için hani
Ne ilacı var, ne de merhemi!
Hekimler bile zaten,
Dönüp bakmıyor bencileyin hastalara.
Bir günlüğüne de olsa tekmil ilaçları,

Kovamıyor içimdeki bu ürkünç afakanı!
Hodri meydan çekmek kalıyor geriye
Yada boyun eğmek ona - geç kaldık mademki.
Yok bu illetin bundan başka çaresi!
İhtiyarlık diyorlar bu illete, baba-dede yadigarı. 
Ve nasıl da vurup yaralıyor beni öylesine,
Dönüp bakamıyorum aynalara bile!
Hani içini yiyip eleyen kanser yüzünden,
Derisi solmaya başlayan biri
Yada yediği ürkünç bir vurgunun izini,
Alnında taşıyan bir gariban,
Belki anlayabilirdi beni.
Velhasıl her an kapımı çalabilir ölüm.
Böyle düşünüyorum hep,
Sen de öyle tanı beni.
Ellisinden sonra zaten, biliyor musun,
Bir can çekişmesi gibidir yaşam…
Yorma kendini boşuna,
Uzaklaştırmak için hani,
Eski gücünü çoktan yitirmiş
O kadim korkularımdan beni.
Benim dert ortağım, sadık yoldaşım,
İsterdim kullanasın o kadınlık yeteneğini sen,

Ben daha kaçınılmaz sonuma gelmeden.

Şimdiden bana öğretsen diyorum,
Titreyip ürkmeden bir insan,
Nasıl durmalı dimdik,
Karşısında ölümün,
Anasının kucağındaki bir bebek örneği.
Ve o son yazgım gelip çattığında da, kılıcımla ben,
Kesiversem diyorum o düğümü İskender gibi! .
Ve can dostum, dinle şu eski dizeleri:
“Verirken son soluğumu, seni görmeliyim seni!“

Ve benim de o vaktim geldiğinde zaten,
Hemen sana çevireceğim gözlerimi…
Dur daha bitmedi sözüm:
“Ve ölüm döseğinde, tutmak istiyorum seni, o bitkin ellerimle.“
Artık ben öldüğümde de,
N’olur, tutsun hemen düşen ellerimi ellerin.
Gördüm kadim insanseverliğini siz kadınların…  
Nasıl da saf öylesine!
Bilirim, hani kan revan içindeki bir insanı bile,
Sevip okşarsınız hemen bir çocuk gibi…
Ve aşkla ölüm, mademki aynı yatakta,
Mademki ölüm çırılçıplak soyuyor
Ve kirletip aşağılıyorsa bizi,
İster kirli, ister soylu olsun benim de sonum,
-Bilirsin gizlim saklım olmadı senden,-
Ve hep sen korudun mahremiyetimi.
O yüzden utancı ve çirkinliğiyle, sevgilim,
Gelip çatınca o son felaketim,
Tut hemen ellerimden bir anne gibi,
Hani geçeyim seninle, o son eşiği.

Çeviren; Yaşar Atan

***

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

- Akdenizli Tanrilar (Yaşar Atan – 2. Baskı)

- Akdeniz Mitologyasindan Efsaneler (Yaşar Atan)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et