Her şey kazanmak için

Fotoğraf: Pixabay
Her hafta oynanan maçların ardından Profesyonel Futbol Disiplin Kuruluna (PFDK) uzun bir liste halinde yapılan sevkler futbolumuzun utanç tablosunu oluşturuyor. Futbolu skor ve hakem odaklı bir oyun olarak algılayan, kazanmak adına her yöntemi, her girişimi kabul edilebilir gören, bunun yanında, oyunu teknik ve kültürel anlamda geliştirmek gibi bir derdi/hedefi olmayan geri bir zihniyetin hakimiyetindeki ortamın kaçınılmaz sonucu bu durum. Lakin bu tabloyu umursayan ve durumdan rahatsızlık duyan kimse yok ki, aynı davranışlar, aynı eylemler her hafta tekrarlanıp duruyor.
Kulüpler, yöneticiler, teknik direktörler, antrenörler ve oyuncular maç sırasındaki ya da maçlardan sonraki pek çok farklı fiillerinden dolayı ceza kuruluna sevk ediliyorlar. Zaman zaman; yardımcı antrenör, kulüp doktoru, masör, malzemeci gibi daha geri planda yer alan kulüp görevlilerinin sevkine de tanık olabiliyoruz…
Kulüpler, kurumsal yapılar olarak, “talimatlara aykırı hareketler”, “saha olayları”, “çirkin ve kötü tezahürat” ve sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamaların içeriğindeki “sportmenliğe aykırı hareket” gerekçeleriyle PFDK’ye sevk edilirken, kulüp sorumlusu veya görevlisi olarak sahada ya da saha kenarında boy gösteren kişiler de “hakaret”, “tehdit”, “sportmenliğe aykırı hareket”, “talimatlara aykırı hareket”, “hakem ve diğer müsabaka görevlileri hakkındaki açıklamalar” gerekçeleriyle ceza kuruluna gönderiliyorlar.
Bu süreçte kulüpler para cezası, kişiler ise para cezasının yanı sıra hak mahrumiyeti ve müsabakalardan men cezası alıyor.
Yöneticiler, teknik direktörler ve oyuncular eskiden sadece puan kaybettikleri maçların ardından hakemleri suçlardı. Şimdi kazandıkları maçların ardından da hakemleri dillerine dolayıp ileriki haftalar için yol açıyorlar. “Bu maçı hakemlerin bizi engelleme çabasına karşın kayıpsız atlattık, önümüzdeki haftalarda görev yapacak hakemler ayaklarını denk alsın” demeye getiriyorlar…
Bir de eskiden, sadece kendi maçlarındaki hakemlerle ilgili konuşurlardı, şimdi rakiplerinin maçlarındaki hakemlerle ilgili olarak da konuşuyorlar. Hakemler üzerinde baskı yaratmak adına her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorlar!..
Hakemlere çamur atma konusunda, yöneticisinden teknik direktörüne, futbolcusundan medyasına kadar futbolun bütün unsurları adeta birbiriyle yarışırken, maç içinde onlarca kameranın çekim yaptığını bilmelerine karşın hiç utanmadan, sıkılmadan hakemleri aldatmak için her türlü sahtekarlığı sergileyen oyunculara hiç kimse tek kelime etmiyor. Sırf buna bakarak bile ortamın ne kadar sığ, çapsız, kişiliksiz tiplerin hakimiyetinde olduğunu anlamak mümkün.
Özellikle “büyük” olarak adlandırılan kulüplerin bazı yöneticileri, arkalarındaki milyonlarca taraftara güvenerek mafyatik tripler eşliğinde atıp tutmayı pek seviyor. Muhabirlerin gaza getirici çanak sorularını şevkle yanıtlarken anlamlı bakışlarından ve ışıldayan gözlerinden anlıyoruz ki ne kadar kışkırtıcı konuşurlarsa, taraftarlarını o kadar mutlu ettiklerinden eminler.
Taraftarların isteği, talebi, beklentisi doğrultusunda hareket edip kafasına estiği gibi posta koyan, ayar veren, kışkırtan, tehdit eden, hedef gösteren ergen zihniyetli tipler günümüzün makbul yöneticisi olarak boy gösteriyor.
Zaten hiç kimsede taraftarları karşısına alacak cesaret yok. Taraftarlara rağmen hiç kimse bir şey(ler) yapmaya kalkışmıyor.
Misal, kulüpler hemen her hafta taraftarların taşkınlığından kaynaklanan, saha olayları, çirkin ve kötü tezahüratı nedeniyle yüklü miktarda para cezası alsalar da yöneticiler bunun önüne geçebilmek için hiçbir çaba göstermiyorlar. Belli ki taraftarın bütün bu yaptıklarını, rakiplerini ve hakemi korkutmak, sindirmek, baskı altına almak, etkilemek açısından bir koz olarak görüyor ve bu kozun sahaya yansıtılması karşılığında para cezası ödemeye razı oluyorlar…
Geride kalan haftadaki maçların ardından tam 39 sevk olmuş PFDK’ye. Bir kulübün birden fazla sebeple ceza aldığı durumlar da söz konusu olabiliyor…
Ne pahasına olursa olsun kazanıp duygusal ve ekonomik tatmin yaşamak, sportif mücadeleyi onur, fazilet, saygı, öz saygı, ahlak gibi değerler ve kaygılar çerçevesinde ortaya koymaktan çok daha fazla önemsendiği için rezilliklerin bir türlü sonu gelmiyor…
Evrensel'i Takip Et