3 Kasım 2023

SETA raporundan Şardan'ın tutuklanmasına giden yol

Bu topraklarda basın üzerindeki baskıların tarihinin cumhuriyet dönemi öncesine uzandığı biliniyor. Bugün açısından ise, önceki iktidarlar döneminde de devletin politik tercihlerine bağlı olarak hedefte olan Kürt basın emekçileri ile genel olarak ‘muhalif medya’ (Biz aslında her basın kurumunun kendi adıyla tanımlanmasının daha isabetli olduğunu düşünüyoruz) diye sınıflandırılan alanın kapsamının daha da genişletildiği bir dönemdeyiz.

Bu dönem açısından, 2019 yılının temmuz ayının ilk haftasında Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın ‘takdim’ yazısıyla duyurulan ve İsmail Çağlar, Kevser Hülya Akdemir, Seca Toker tarafından kaleme alınan ‘Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları’ başlıklı 202 sayfalık rapor bir işaret noktası oluşturuyor.

AKP iktidarı açısından Kürt sorununa dair olarak gündemleştirilen ve geniş bir medya desteğine ihtiyaç duyulan ‘açılım’ sürecinin sonlandırıldığı ve 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminin bastırıldığı dönemin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dillendirilen ‘yerli ve milli’ siyaset söylemi, buna uygun bir ideolojik sürecin inşasını da gerektiriyordu.

Hem Türk hem Alman vatandaşı olan Alman Die Welt Gazetesi Türkiye Muhabiri Deniz Yücel’in Erdoğan tarafından ‘ajan’ olarak itham edilmesinin ardından 14 Şubat 2017’de gözaltına alınması ve 27 Şubat’ta “Terör örgütü propagandası yapmak”, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlamalarıyla tutuklanması, hazırladığı raporlardan iktidarın rahatsız olduğu Uluslararası Af Örgütünün aynı bakış açısı ile hedef alınması sonrasında yaşanan insan hakları örgütü yöneticilerine yönelik ‘Büyükada operasyonu’ ve davası süreci… O parantezin içine ‘Soros’ ve ‘Gezi’ bağlamlarıyla monte edien, cezaevinde altı yılını geride bırakan Osman Kavala…
SETA raporu, bu sürecin içinde üretildi ve sonrasında iktidarın medya alanına ilişkin pratikleri bakımından izleyeceği yola dair işaretler taşıyordu. Raporda BBC Türkçe, DW Türkçe, VOA, Sputnik Türkiye, Euronews Türkiye gibi uluslararası yayın kuruluşlarında çalışan Türkiyeli gazeteciler, yaptıkları haberler ve sosyal medya paylaşımları üzerinden hedef gösterilirken, Evrensel, BirGün, Yeni Yaşam, T24, Bianet, Gazete Duvar gibi pek çok yayın kuruluşuna ait haberlerin sosyal medya üzerinden paylaşılması da suç olarak gösterilmek istendi. Uluslararası basın kuruluşlarının Türkiye bölümlerinde çalışan gazetecilerin, Evrensel ve BirGün kökenli olmaları, bu raporda kriminalize edici söylemlerle yer aldı. O tarihten bu yana siyasal iktidar uluslararası basın kurumlarıyla, bu kurumlarda çalışan gazetecilere türlü güçlükler çıkarırken, Basın İlan Kurumunun iktidar lehine dönüşümü yine bu süreçte gerçekleştirildi. Evrensel ve BirGün’e resmi ilan akışı durdurulurken, ulusal ve uluslararası basın meslek kuruluşlarıyla genel olarak kamuoyunda oluşan tepkinin ardından BirGün’e ilan akışı yeniden serbest bırakılırken Evrensel’in resmi ilan hakkı iptal edilerek gasbedildi.

Bu sürecin hemen ardından AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla 13 Ekim 2022 tarihinde kabul edilen ve Resmi Gazete’de 18 Ekim 2022’de yayımlanan ‘Dezenformasyon’ Yasası etrafındaki iktidar pratiklerine tanıklık etmeye başladık.

Bir dönem öncesinde iktidarı destekleyen seçim mitingleri yapan ünlü mafya figürlerinden Sedat Peker’in, kamuoyuna yansıyan devlet içi çatışmaların sonucu olarak yurt dışına çıkarak, oradan yaptığı ifşalar, ülkeler arası resmi temaslarla durduruldu. Ancak, bir delik kapatılırken, bilgiler bu kez farklı farklı deliklerden yansımaya devam etti. Deneyimli bazı gazeteciler de bu dönemde yargıdaki çürümeye kadar uzanan siyasi ve mali ilişkileri yıllar içinde oluşmuş kaynaklarına dayanarak gündeme getirmeye başladı.

Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetini, iktidar ortağı MHP’nin merkezine uzanan bağlantılarıyla yazan T24 Yazarı, Gazeteci Tolga Şardan, “MİT’in Cumhurbaşkanlığına sunduğu ‘yargı raporu’nda neler var?​” başlıklı yazısının ardından gözaltına alındı ve ‘Dezenformasyon Yasası’nda yer alan ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlamasıyla tutuklandı. halktv.com.tr Yazı İşleri Müdürü Dinçer Gökçe de aynı gün, yine onun gibi ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçlamasıyla gözaltına alındı ve ifadesinin ardından şartlı salıverildi.

İktidarın söylemlerinden rahatsız olduğu TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ’ın tutuklanması ve bir süre cezaevinde kaldıktan sonra bırakılsa da kanalının kapatılma tehdidi altına sokulması bu sürecin başka bir önemli halkasıydı.

Bu yazı yazılırken, Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla yazdığı makalede, “terör örgütü propagandası yaptığı” suçlamasıyla açılan davada verilen 1 yıl 3 ay hapis cezası onanan Yazar Dilşah Kocakaya’nın tutuklandığı haberi geldi.

Bu yazı, gazetenin ilk baskısına gittikten sonra, son dönemde Tolga Şardan ile aynı konuların üzerine giden ve yıllardır çete ilişkilerini araştıran, Evrensel’in ilk döneminde de görev yapmış olan, basın özgürlüğü mücadelesinin çeşitli süreçlerinde birlikte çalıştığım meslektaşım ve arkadaşım Cengiz Erdinç’in gözaltına alındığı haberi geldi.
Ve yine gün içinde, birgun.net Yayın Koordinatörü Uğur Koç, Haber Müdürü Uğur Şahin ve BirGün Muhabiri İsmail Arı ile Bianet’in Editörü Evrim Kepenek hakkında, ‘Dezenformasyon’ yasasındaki ‘yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ gerekçeleriyle soruşturma başlatıldı. Yine sevgili Evrim ile de çeşitli basın özgürlüğü mücadelesi süreçlerinde omuz omuza çalıştık. Gazetecilerin ve basın meslek örgütlerinin, iktidarın bu adımlarının dayanağı olarak kullanılacağını ısrarla söyleyerek karşı çıktığı ‘Dezenformasyon’ Yasası, gazeteciliğin üzerinde bir kılıç gibi sallanıyor.

İktidar, kritik önemde gördüğü 2024 yılının mart ayında gerçekleştirilecek yerel seçimlere giderken, muhalefetin sesine yer veren yayın organlarını baskılayarak çıtalarını düşürme operasyonunun bir parçası olarak bu adımları atarken etki düzeyi geniş bir gözdağı da vermiş oluyor.

Medya alanında kendisine ‘çeki düzen’ vermeyenlerin canının yanmaya devam edeceğine dair mesaj birinci başlığı oluştururken, ikincisi de haber kaynaklarına uzanıyor. Gazetecilere devlet ve yargı içinden bilgi sızdıranlara ‘Susmazsanız yanarsınız’ mesajı gönderiliyor.

SETA’nın medya raporu yayımlandığında, mesleğe dair teknik ve terminolojik yönünün hırpaniliği bakımından da haklı eleştirilerin konusu olmuştu. Ancak o hırpaniliği, halkın haber alma hakkı ve gazetecilerin işlerini özgürce yapmalarına kasteden iktidar pratiklerinin ideolojik çimentosunu oluşturmasına engel olmadı.

Ama tüm bunlara rağmen, unutulmasın, gerçeğin sızıp kendisini göstermesi için bir iğne deliği bile yeter.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et