03 Kasım 2023 04:40

"Stratejik mesajlar" kime, nereye?

Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü dolayısıyla Türk donanması, İstanbul Boğaz'ında resmigeçit gerçekleştirdi.

Fotoğraf: Cem Tekkeşinoğlu/AA

Paylaş

İktidar cumhuriyetin 100. yıl dönümünü donanma günü olarak kutladı. Erdoğan’da bu vesile ile donanmanın Boğaz geçişinin “stratejik mesajlar” içerdiğini tüm dünyaya ilan etti. Eğer bu fos mesaj Akdeniz’de Filistin halkının katledilmesine rehberlik eden ABD donanmasına ise, ABD yanıtını iki gün sonra bir vesile ile İncirlik’e gönderdiği B-1B bombardıman uçakları ile verdi! Hem ABD ve NATO ile her türlü açık ve gizli askeri anlaşmaları devam ettirip, hem de arada esası iç politikaya yönelik böylesi fos çıkışlar yapmanın sonuçlarından birisi işte böyle oluyor. Daha birkaç hafta önce tezkere görüşmelerinde onay vermenin zorunlu olduğunu savunmak için eski Savunma Bakanı Akar “İkili anlaşmalarımız var” dememiş miydi?

Filistin halkı tüm dünyanın gözü önünde, batılı emperyalist ülkelerin onay ve desteği ile evleri, hastaneleri, mülteci kampları bombalanarak katledilirken, iktidarın yapabildiği tek “eylem” protesto mitingi düzenlemek oldu. İsrail ile on yıllardır süren ilişkilerin sonucu bir dönem sıkı askeri iş birliğini de içeriyordu. “One Minute” -wan minut- den sonra ilişkiler gerginleşti, karşılıklı olarak restler çekildi, büyükelçiler kapı dışarı edildi. Ama bu dönem boyunca karşılıklı ticaret de 2 milyar dolardan 10 milyar dolara çıktı! Görüntü vermekle, boş nutuk atmakla gerçeklik arasındaki ilişki işte böyle kurulmuş durumda. Gerçek durum bu iken, iktidarın bir ortağının İsrail’e 24 saat vermesini, iktidarın ise destekçileri ile birlikte miting düzenlemesini hangi siyonist, ya da emperyalist güç ciddiye alır?

Sahibinin sesi iktidar medyası ise donanmanın Boğaz geçişini, cumhuriyetin 100. yılına gönderme yaparak “yüzyılın en büyük askeri töreni” olarak selamladı. Peki bu iktidarın ve onun yandaşlarının kendi dönemlerinden önce yapılan resmi bayram kutlamalarını “soğuk devlet törenleri” olarak eleştirdiğini ve mahkum ettiğini hatırlamıyor muyuz? Ama artık şunu da biliyoruz; onlar olumsuz olarak eleştirdikleri pek çok şeyin içeriğini kendi gerici politikaları doğrultusunda değiştirerek sahipleniyor ve geliştiriyor. Özgürlük deyip diktatörlük, hukuk deyip keyfi bir rejim kurmak, adalet deyip her türlü adaletsizliği yapmak, kalkınma ve refahta uçuşa geçecek bir ülke olacağız deyip halkı açlığa ve yoksulluğa mahkum etmek, altın bir nesil vadedip gençlerin bugününü ve geleceğini karartmak vb. hep bu iktidarın marifetleri oldu.

Ama bu iktidarın yukarıda konu ettiğimiz mesajında bir belirsizlik ve muğlaklık yoktur. İktidarın stratejisi net, mesajları açıktır: Diyor ki, ‘Büyük güçlere karşı boynumuz kıldan incedir, ama bölgenin ezilen ve mazlum halkları bizden korksun.’ İktidarın Irak’ta, Suriye’de yaptıkları, içeride Kürt halkı üzerinde kurduğu baskı, uyguladığı şiddet bunun kanıtıdır. İçeride ülkenin halklarını kontrolü altında tutarken, dışarıda mazlum halkları tehdit eden bölgesel bir güç olmak, bu gücünü bölgede gerici bir statüko kurma ve onun bekçiliği yapma konusunda emperyalist devletlere güvence vermek için kullanmak ve göstermek, bu iktidarın öncelikli stratejilerinden birisidir. Bu iktidar, iktidarın eski bir mensubunun -C. Zapsu- ABD’ye dediği gibi “Deliğe süpürülmeyip kullanılmayı” istemektedir ve emperyalistlere tekrar verilen son mesaj da budur.

Ama uşaklardan beklenen kayıtsız şartsız itaattir. İktidarın bölgesinde kendi “ulusal çıkarları” olarak ilan ettiği çıkarlar ve politika ile, başta ABD olmak üzere büyük emperyalist güçlerin politikası ve çıkarları birbiriyle çelişmektedir. Bu çelişkinin tek “çözümü” emperyalist efendiye itaat etmektir. Birbirine rakip olan emperyalist büyük devletler arasındaki çelişkilerden ve çatlaklardan yararlanarak ilerlemenin sınırlarına varılmak üzeredir. Bu sınır, ABD için belirli bir anda “Ya bendensin, ya düşman” sınırıdır. Boğaz’dan “Ben güçlü bir müttefikim” mesajı verilmişti. Ama ona efendisi tarafından sorulan soru şu: Ne kadar itaatkar ve sadıksın? Uluslararası koşullar bu sorunun uzun süre yanıtsız bırakılamayacağına işaret ediyor. İşçi ve emekçi halkın bütün bu gelişmeler karşısındaki tutumu ve isteği ise açık; halkın egemen olduğu bağımsız ve demokratik bir ülke.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa