04 Kasım 2023 05:02

Kıran kırana bir mücadelenin eşiğinde

Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü dolayısıyla Türk donanması, İstanbul Boğaz'ında resmigeçit gerçekleştirdi.

Fotoğraf: Cem Tekkeşinoğlu/AA

Paylaş

Geride bıraktığımız 29 Ekim kutlamaları, içerdiği müthiş simgesel yoğunluk ile önümüzdeki dönemde yaşanacak sınıf mücadelesinin temel dinamikleri hakkında ipuçları verdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi yoksulu tarihi boyunca simge ve törenler üzerinden sürdürülen ‘Karnından konuşma geleneği’ bir kez daha gündemi belirledi.

Üç yıl öncesine dayanan iddialı bir genelgeye ve çok sayıda resmi hazırlık haberine rağmen benzerlerinden ve beklenenden farklı bir biçimde yapılan kutlamalara “Yüzyılın işini 20 yıla sığdırdık” sloganı damgasını vurdu. “Türkiye Yüzyılı” vurgusu ve parti seçim programını andıran detaylar bakanlıkların ve diğer kurumların bir örnek kutlama mesajlarına yansıdı. 28 Ekim’e denk getirilen ‘Büyük Filistin Mitingi’ ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 100 gemiyle resmigeçit yapan donanmayı Vahdettin Köşkü’nden selamlaması bu fotoğrafı daha da netleştirdi.

Erdoğan rejiminin 29 Ekimleri “Dönüştürerek sahiplenme”sine, süreci ‘Kendine mal etme’ (temellük) denemesine denk düşen gelişmeler, sonradan öyle değilmiş gibi yapılsa da ana muhalefet partisinin genel merkezi tarafından es geçildi. Ancak CHP’li büyükşehir belediyeleri ‘Türkiye Yüzyılı’ etiketine alternatif olarak ‘Demokrasi Yüzyılı’, ‘Cumhuriyet Haftası’ gibi çerçeveler içine yerleştirilen etkinlikler üzerinden iktidarla rekabet etti.

29 Ekim günü Anıtkabir’de ziyaretçi rekoru kırıldı. Başta üç büyükşehirde düzenlenenler olmak üzere, alternatif etkinliklere çok büyük katılım gözlendi. Mahallelerde, sitelerde, sokaklarda kendiliğinden kutlamalar yapıldı. Bunlara katılım sadece nicelik olarak değil, coşku düzeyi olarak da çok yüksek oldu.

İktidarın kutlama programı ile belediyelerin ve sokaktaki insanın kutlama etkinlikleri arasındaki farklar, üzerinde düşünülmeyi gerektiren mesajlarla doluydu. Ülke çapında törenler çok katmanlı ve türdeş olmayan biçimlerde gerçekleşti; şehire-bölgeye ve siyasal iklime göre şekil aldı. Hemen hemen tüm binalarında bayrak olan şehirlerden tek tük olanlara, bozkurt selamı verenlerin resmi kortej önünde yürüdüğü törenlerden çoluk çocuk neşe içinde yapılan bayramlaşmalara kadar birbirinden çok farklı kutlamalar yapıldığı gözlendi. Büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesinin farklı partilerce yönetildiği yerlerde ayrı kutlamalar düzenlendi. İhtimallere açık ve bilinçli bir biçimde gri alanda bırakılan kutlama biçimlerine hayli sık rastlandı.

Siyasal müdahalelere rağmen, düzenleyici parti ve makamların iradesiyle açıklanamayacak kadar çok sayıda kişi alanları doldurdu.

* * *

Bir bütün olarak kutlamaların genel manzarası, törenlerde verilen nutukların içeriğinin aksine sınıflı, derin çelişkilerden beslenen ayrıcalıklarla dolu, kaynaşmamış bir toplumsal ve siyasal durumun varlığını gözler önüne serdi. Ancak 29 Ekim 2023 haftasında yaşanan üç gelişme bu tanımı genişleterek geliştirme ihtiyacını ortaya çıkardı:

Cumhuriyetin yeni yüzyılında siyasal mücadelenin yön ve akış kanallarını gösteren üç gelişmeden ilki geçen hafta TBMM’ne sunulan 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun’da değişiklik önerisiydi. Deprem bahanesiyle merkezi yönetime ‘riskli alan ve rezerv yapı alanı’ ilan etme yetkisi verildi. Bu gerekçeyle halk yerinden edilip, yandaşlara servet aktarımı yapılmasının yolu açılmış oldu.

İkinci olay TBMM Genel Kurulunda söz alan HEDEP Milletvekili Sırrı Sakık’a, konuşması sonrasında cevap veren MHP’li Meclis Başkan Vekili Celal Adan’ın, devamında mikrofonu kapalı zannederek küfür etmesiydi. Konunun bir özürle kapatılması beklenirken Devlet Bahçeli, MHP’nin grup toplantısında, “Adan’ın sözleri aynı ile bizim sözlerimizdir. Saldırılar, istifa çağrıları ve hakaretler ayaklarımızın altındadır ve hükümsüzdür” dedi.

Üçüncü konu ise Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi kararına rağmen serbest bırakılmaması. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin hakkında ‘hak ihlali’ kararı verdiği TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ı tahliye etmedi. Mahkeme birkaç gün ölü taklidi yaptıktan sonra dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndererek karar sürecinin keyfi bir biçimde uzatılmasını sağlamış oldu.

* * *

29 Ekim kutlama mesajlarını tamamlayan bu gelişmeler, verili toplumsal kutuplaşma ve ayrıcalıklar düzeni yanında, kıran kırana sürecek bir mücadelenin habercisi gibiydi. Türkiye burjuvazisinin bağrında yaşanan sert çatışma, devlet dediğimiz aygıtın temel dinamiklerinin dönüşümünü ve işlerin artık eskisi gibi gitmeyeceğini gösteriyor.

Aktardığımız üç örnekten gelen sinyaller, ülkede ekonomik kaynakların kontrolü ve siyasal muhalefetin bütünüyle susturulması girişimlerinin devam edeceğini, dolayısıyla gerilimin ve çatışmaların yoğunlaşacağını ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki süreç, mücadele ortaklıklarının belirginleşmesini de kaçınılmaz kılacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa