24 Kasım 2023 04:52

"Geçici ateşkes" ve kalıcı işgal planı

ABD Başkanı Joe Biden ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Gazze Şeridi’nde uzun tartışmalar sonrasında ilan edilen geçici ateşkeste bugün ilk rehine takasının yapılması bekleniyor.

Geçici ateşkesin ilan edileceği açıklandıktan sonra bile gerçekleştirdiği saldırılarda 100’den fazla Filistinliyi katleden İsrail’in Başbakanı Netanyahu, geçici ateşkesi “yoğun askeri ve diplomatik baskılar” nedeniyle kabul ettiklerini itiraf ediyor. İsrail’in Ulusal Güvenlik Bakanı, ateşkesi “felaket” olarak nitelemekle kalmıyor, “Gazze’ye gıda ve akaryakıt geçişine izin verilmesini” de eleştirerek İsrail yönetiminin soykırımcı yüzünü bir kez daha gösteriyor.

Geçici ateşkesten memnun olanların başında ABD Başkanı Biden geliyor. Biden, geçici ateşkes için Katar ve Mısır’a teşekkür ederken Dışişleri Blinken, bu ateşkesin “ABD’nin büyük diplomatik çabalarının bir sonucu” olduğunu söylüyor.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, anlaşmayı “memnuniyetle” karşıladığını söylerken bile sadece rehine tutulan 50 İsraillinin serbest bırakılmasına vurgu yapıyor. Von der Leyen’in Filistinli rehineleri ağzına bile almaması kendilerini “demokrasi ve insan haklarının merkezi” ilan eden AB’li emperyalistlerin ayrımcılığını ve “antisemitizmle mücadele” adı altında (Bu arada İsrail tarafından katledilen Filistinli Arapların da ‘semitik’ halklardan olması ayrı bir tartışma konusudur) İsrail’in soykırıma varan katliamlarına desteklerini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

Geçici ateşkes, büyük bir saldırganlıkla ve insanlık dışı bir ablukayla karşı karşıya kalan Gazzelilerin kısa süreli de olsa nefes almalarını sağlayacak. Ancak bu ‘geçici ateşkes’in en çok ABD ve AB’li emperyalistleri memnun ettiğine de şüphe yok. Çünkü ilk günlerde yaratmaya çalıştıkları havanın aksine “koşulsuz destek” verdikleri İsrail saldırganlığına karşı dünyanın dört bir tarafında yapılan kitlesel eylemler ve yükselen tepkiler karşısında ciddi biçimde sıkışmaya başlamışlardı. Elbette İsrail saldırganlığına karşı toplanıp lafın dışında hiçbir somut yaptırım kararı alamayan ve Erdoğan iktidarının da içinde yer aldığı ABD’nin bölgedeki iş birlikçileri de geçici ateşkesten memnunlar.

Şimdi dikkatler bu geçici ateşkesin nasıl uygulanacağına ve ne kadar süreceğine (4 günden sonra devam edip etmeyeceğine) çevrilmiş olsa da aslında bundan sonra Gazzelileri ve Filistin’i nelerin beklediğine bakmak gerekiyor. Çünkü ABD cephesinden yapılan açıklamalar, sonrasındaki planları anlayabilmek bakımından da fikir veriyor.

ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail’in Gazze Şeridi’ni işgal etmemesi ve burayı Filistin yönetimine devretmesi gerektiğini söylüyor. En son ABD Başkanı Biden de “iki devletli çözüm”den yana olduklarını söyledi. İsrail’in soykırıma varan katliamları karşısında ABD yönetiminin açıklamaları ilk bakışta “barışçıl” gelebilir ve Biden’ın iki devletli çözüm önerisi ileri bir adım gibi görünebilir.

Peki, gerçekten öyle mi?

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, 7 Ekim’deki Hamas saldırısı ile “başlayan” süreç, bütün dünyaya Filistin’in taraf olmadığı bir çözümün mümkün olmadığını ve olmayacağını bir kez daha gösterdi.

Oysa ABD emperyalizminin planı, bölgedeki durumun 7 Ekim öncesine döndürülmesini ve sonrasında Trump tarafından dayatılan ‘Filistin’siz çözümün, daha doğrusu sembolik bir Filistin devletinin kabulü üzerinden İsrail’in işgallerinin meşrulaştırılmasını amaçlıyor. Böylece İsrail ve bölgedeki iş birlikçi Arap rejimleri arasındaki ‘normalleşme’ anlaşmalarının kaldığı yerden devam ettirilmesi hedefleniyor.

Trump’ın 2020’de “Yüzyılın Anlaşması” adı altında açıkladığı plana göre; Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nın işgal altında olmayan bölgelerinde ordusu bile olmayan bir Filistin devletçiği kurulacak ve Filistinliler için Mısır’da çalışabilecekleri bir ticaret bölgesi oluşturulacaktı. Bugün mülteci konumunda bulunan 6 milyonu aşkın Filistinlinin dönüşünü bile içermeyen bu plan, aslında “barış” değil, işgalin kalıcılaştırılması planıydı. Ancak Trump’ın bu planı açıklamasının ardından BAE ve Bahreyn’den başlayarak iş birlikçi Arap rejimleri ardı sıra İsrail ile İbrahim (Abraham) Anlaşmaları adı altında ilişkileri ‘normalleştirme’ ve iş birliğini geliştirme anlaşmaları imzaladılar.

ABD emperyalizmi için bu plan, hem bölgedeki iş birlikçilerini kendi politik ekseninde birleştirerek İran ve Rusya’nın artan etkisini sınırlamak ve hem de güç ve dikkatini Asya Pasifik’te Çin’i durdurmaya çevirebilmek için önem taşıyordu.

Bugün ABD ve Batılı emperyalistler, İsrail’in saldırı politikalarına ekonomik ve askeri her desteği veriyorlar ve sonra İsrail’in bu saldırganlığını “siyasi çözüm” adı altında aslında saldırı ve işgallerini meşrulaştıracak bir “çözüm”ün dayanağı yapmaya çalışıyorlar. Her işlerine geldiğinde BM kararlarını ve uluslararası hukuku ağızlarından düşürmeyen ABD ve AB, “iki devletli çözüm”den söz ederken bile İsrail’in işgallerinin son bulmasını ve BM’nin 1967 kararlarının uygulanmasını ağızlarına bile almıyorlar.

ABD ve AB emperyalistlerinin tutumu bu da Erdoğan yönetimi ve bölgedeki iş birlikçi Arap rejimleri ne yapıyorlar?

Ara buluculuk rolünü kapmak için yaptığı girişimlerden sonuç alamayan ve Biden’dan “aferin”i alamayan ‘dünya liderimiz’, Cezayir ziyareti dönüşünde “Gazze düşerse İslam dünyasının birlik beraberliği yara alır” diyerek sorunu dini istismarın bir aracı haline getirmenin ötesine gitmiyor.

Türkiye’yi 20 yıldır yöneten Erdoğan’ın ABD ya da İsrail’i gerçekten zora sokan tek bir yaptırımı var mı?

Bu soruya Erdoğan’ın ziyaretlerinde ‘uçak röportajları’ için yanında gezdirdiği ve ellerine tutuşturulan soruları okurken “Siz bütün dünyada Filistin davasına önderlik ediyorsunuz” gibi laflarla yalakalıkta da kusur etmeyen “Padişahım çok yaşa” takımı da “evet” diye yanıt veremez.

Erdoğan, bugüne kadar birçok “sert” açıklama yapmasına rağmen hiçbir kritik konuda ABD ve Batılı emperyalistlerin sözünün dışına çıkmadı. Bugün İsrail’e karşı da aynı tutumu sergiliyor. Lafta çok sert çıkıyor ama hiçbir somut adım atmıyor. Erdoğan’ın bu tutumuna artık alışan ABD ve Batılı emperyalistler de lafa değil, yapılan işe bakıyorlar.

Dahası İsrail’e ‘terör devleti’ diyen Erdoğan’a, “Kendisi de Türkiye’deki köyleri bombaladı. Ondan ders alacak değiliz” diyen Netanyahu gibi Kürt sorununun Erdoğan iktidarının zayıf karnı olduğunu biliyorlar ve bu nedenle ona her fırsatta kendi Filistin'ini hatırlatıyorlar.

Sonuç olarak ‘geçici ateşkes’ küçük bir umut yaratmış olsa da Filistin ve bölgedeki sorunlar bütün ağırlığıyla yerinde duruyor. Filistin, İsrail ve bölge halkları, bu sorunları yaratan emperyalistlere, siyonizme ve iş birlikçi bölge gericiliklerine karşı güçlü bir mücadele ve dayanışma birliği kurmadan bu karanlık tablonun değişmesi de kolay görünmüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa