Çığlık

Fotoğraf: Belal Khaled/AA
KUŞ DİLİ
Kuş dili konuşurduk aramızda. Başkaları anlamasın diye. Kendi dilimizi konuştukça açıkça. Kimse kimseyi anlamıyor.
EL ELE
Gece kayar üstümüzden. Sabahın kapısı aralanır. Sevgiyle dolar yüreklerimiz. Yürüdükçe el ele.
KURAK GÜNLER
Taşkınlardan korkma. Yağmurdu, kardı, fırtınaydı. Siler süpürürsün. Geçip gider. Ardından gelen kuraklıktan kork. Yanıp yakılmaktan. Açlıktan. Kanına, canına işleyerek uzayıp giden.
GEÇİP GİDEN YAZ
Camlara vuran güneşten yansırdı yaz. Yoksul evlerin pencerelerinden. Beton duvarları aşarak. Uçuşan kuşlarla ağaçlarda. Kanat çırpan martılarla deniz kıyılarında. Çiçekli bahçelerle kırlarda kelebeklerle. Toprakta karıncalarla. Kucaklaşan insanlarla. Geçip giden yaz.
YOL KARANLIK
Nereden kalkıp nereye gittiğimizden haberimiz yok. Yürüyoruz. Akşamdan çıkarıldık yola. Karanlıkta. Önümüzü görmüyoruz.
KÖMÜR KARASI
Maden ocaklarına her sabah güneş doğmadan ulaşır madenciler. Kömür kadar kara olan her sabah. Zonguldak’ta.
BİR SES
Nerden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin. Kuş cıvıltısı mı olur, çığlık mı? Bir ses. Duyursun kendini. Ne bir kuş cıvıltısı, ne bir çığlık duyulur sağırsa kulaklarınız. Sağırlaştırılmamışsa.
ÇIĞLIK
Filistin çığlık çığlığa bağırıyor. Duyan yok. Kimse başını çevirip bakmıyor. Çığlığı attıran zalim, şarkı söylüyormuş gibi dünya onu dinliyor. Onu izliyor.
Evrensel'i Takip Et