Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu!
Fotoğraf: Emin Sansar/AA
Yalan, aldatma ve riyanın ev sahibi avantajına sahip olduğu bir çağda gerçeğin o meşhur “Ne olursa olsun gün yüzüne çıkabilme”si takdir edilesi bir huy. Sorun şu ki üstü örtülmeye çalışılan gerçeklerin hepsi mide bulandırıcı, dolayısıyla onlar artık saklanamayacak kadar büyüdüklerinde bizim irine tanıklık ediş biçimimiz de gerçeğin kendisi gibi iğrenç oluyor. Bazen bir cinayet, bazen bir savaş, bazen yıkık bir bina, bazen haddinden şişkin bir cüzdan, bazen de elleri aşağıda savunmasız şekilde bekleyen birine savrulan fırsatçı bir yumruk, yerde yatan aynı kişiye atılan korkak bir tekme…
Ankaragücü-Çaykur Rizespor maçı sonrası başkent ekibinin başkanı Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’e saldırısı sadece Türk futbolunun gerçek yüzüne -ki o aynı zamanda Türk siyasetinin, toplumunun da bir yansıması- ışık tutmakla kalmadı tüm suç ortaklarını da sahneye davet etti. Öyle bir ışık tutmaydı ki bu aynı anda bir spiker “İşte Türk futbolu bu” diye haykırsa tam yerine rast getirirdi! Yarım saate kalmadı, suç ortakları saldırıyı kınadı, itidal çağrısı yaptı, ligleri tehir etti ama aslında hepsinin ortak paydası bugüne kadarki eylemleriyle bu saldırıyı mümkün kılan atmosfere katkı sağlamalarıydı. Her sezon kendi hatalarını hakem hatalarıyla örtmeye çalışan yönetimler, camialar arası rekabeti türlü senaryolar ve taktiklerle düşmanlığa çevirenler, milyonlarca insanı dünyanın en büyük komplo teorilerinin kıytırık Süper Lig’in etrafında döndüğüne inandıranlar, kutuplaşmayı ekmek kapısına çevirenler, futbolu siyasi ve ekonomik güç devşirme aracı olarak kullananlar… Evet, pazartesi akşamı istisnasız hepsi Faruk Koca’nın başrolünü üstlendiği filmin gala gecesine hevesle koşturdular. Sabıka kayıtları bize şunu söylüyor, dertleri herhangi bir sorunu çözmek değil, bir yandan çirkin gerçeğin gizlenmesi için uygun siperi almak diğer yandan o siperden savaşı kazanabilecekleri bir meydan yaratmak…
Türk futbolunun gerçeği onun, siyasetin ve ondan bağımsız düşünülemeyecek sermayenin oyuncağı olduğu gerçeğidir. Onu yönetenlerin adil rekabeti değil yalnızca kazanmayı kutsayan bir kültürle yoğrulduğu, izleyenlere de bu anlayışın kabul ettirildiği gerçeğidir. Sporun medyasızlığı, gazetecisizliğidir. Dolayısıyla malum kodamanların arasında ilk taşı atabilecek bir günahsız yok, sadece oyunu soğutmak için top çevirebilirler. Gerçek bir çözüm isteyenler de aynı zamanda AKP kurucusu ve eski milletvekili olan, şiddete meyli eski eylemlerinden açıkça ortada olan Faruk Koca’nın nasıl Ankaragücü başkanı olabildiğiyle birlikte, aynı kulübün tribünlerinde Amedspor’lu yöneticilerin nasıl dövüldüğü, o tribünlerden sahaya girenlerin Josef de Souza’ya nasıl saldırabildiği, rakip Rizespor’un Eski Başkanı Hasan Kartal’ın “Silahım olsa hakemi vururdum” demesine nasıl sadece 11 gün hak mahrumiyeti cezası verilebildiği gibi Türk futbolu için sıradanlaşan garabetleri sorgulamakla yetinemez.
Bu yüzden başta büyük kulüplerin taraftarları olmak üzere, herkes kendi yöneticilerinin masallarını, kendi tuttukları kulübün sözde lekesizliğini sorgulamadığı sürece bu fasit daireden çıkmanın yolu açılamaz. Yanlış yoldan çıkmayı göze almadan gerçeğe ulaşmak da gerçekliği değiştirmek de imkansız. Biz bunu yapmadıkça gerçek bizi en saf ve çirkin halleriyle vurmaya devam edecek.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25
- Amigo muhabirliğin yeni çukuru 18 Eylül 2023 04:00