Zor zamanların dostu Tunç Soyer
Fotoğraf: İzmir Büyükşehir Belediyesi
Ne zamandır yakıcı gündemlerden başımızı kaldıramıyoruz. İçinden geçtiğimiz şu günlerde de durum hiç farklı değil. Neye üzülelim ne yapalım bilmez haldeyiz. Güçlü bir mücadele olmayınca elimizden üzülmekten başka bir şey de gelmez oluyor ne yazık ki. Mayıs seçimlerinin ardından seçimle bir şeyleri değişebileceğimize dair umudumuz da kalmadı. Umudumuzu yitirince, önümüzdeki yerel seçimlerle ve aday adayları ile de sanırım daha az ilgiliyiz. Siyaset sahnesinin arkasında ve önünde çok şey oluyor, görüyor, duyuyoruz ama çok da sesimiz çıkmıyor. Nicedir sesimiz hem iktidar hem de muhalefet tarafından iyice kısıldı zaten. Biz sessizce köşemizde kaldıkça “temsilcilerimiz” de iyiden iyiye ne yaptığını bilmez oldu, her istediklerini kafalarına göre yapabileceklerini sanıyorlar.
Cumhuriyet Halk Partisinde, lider değişiminden bu yana belediye başkan adaylarının belirlenmesi konusunda aheste bir işleyiş söz konusu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı üç aday (Ankara, İstanbul ve Aydın) -ki aslında dörttü, zira Kılıçdaroğlu kurultaydan önce partinin İzmir adayının da mevcut Başkan Tunç Soyer olduğunu açıklamıştı- dışında partinin yeni yönetimi, adayları açıklama işini son derece ağırdan alıyor. Oysa hem Cumhurbaşkanı adayının hem de milletvekili adaylarının geç açıklanması mayıs seçimleri öncesinde parti içinde ve dışında tartışma yaratmıştı. Dönüp dolaşıp CHP yine aynı noktaya geldi. Bu gecikmenin iki nedeni var. Bu nedenlerden ilki, parti yönetimindeki çok parçalı yapının içerideki güç mücadelesini keskinleştirmesi. İkincisi ise, Genel Başkan Özgür Özel’in süreci uzatarak kendisine bağlılık ve sadakati artırmaya çalışması. Zira, tekrar aday olmak isteyen mevcut belediye başkanlarının kendisine ya da mevcut yapıda Ekrem İmamoğlu’na yakınlaşmak dışında pek seçenekleri yok. Mevcutların, yeni adaylara göre işi daha zor çünkü kurultay sürecinde çoğu Kılıçdaroğlu’na desteklerini açıklamıştı.
Adayların belirlenmesi süreci uzadıkça halen görevde olan belediye başkanları da yıpranıyor ve CHP yine kendi ayağına sıkıyor. İzmir örneği bu durumun en bariz örneklerinden biri. Tunç Soyer’in önceki seçimde İzmir Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak ilan edilmesi de kolay olmamıştı. Bu defa da işi kolay değil. Başarılı bir dönem geçirmiş olmasına rağmen, parti Soyer’in adını tartıştırıyor. Hem de bunu hiç de şık olmayan bir biçimde yapıyor. Muharrem İnce’sinden Özlem Çerçioğlu’na kadar kimlerin adı gündeme gelmedi ki şimdiye kadar? Ekrem İmamoğlu’na yakınlığı ile bilinen ve Tunç Soyer’in büyükşehir belediye başkanlığının ilk yıllarında İzmir Büyükşehir genel sekreterliğini yapmış Buğra Gökçe’nin aday adaylığını açıklaması, Konak’tan, Karşıyaka’ya mevcut ilçe belediye başkanlarının ve önceki dönemlerde vekillik yapmış bazı isimlerin büyükşehir başkanlığı için adaylıklarını açıklamaları, vs. bu yıpratma sürecini katmerledi. Oysa, Tunç Soyer gibi çalışan kaç belediye başkanı tanıdı şu ülke? Salgında zor durumda olanların yanındaydı. Sadece belediyenin olanakları ile değil, aynı zamanda dayanışmayı da örgütleyerek ve büyüterek. Tıpkı 6 Şubat depreminde olduğu gibi. Depremin ardından sergilenen dayanışma takdire şayandı. Beş yıl boyunca darda olanın, ihtiyacı olanın hep yanında oldu. Seçim kampanyasını varlıklı mahallelerin süsünden değil, yoksul mahallelerinin ihtiyaçlarından hareketle şekillendirdi, seçilince de aynı çizgiden devam etti. İzmir’i kültür ve sanatın önemli bir merkezi haline getirdi. Kent için bir şeyler yapmak isteyenlere hep kapısı açık oldu, projelerin en büyük destekçisi oldu. Sadece İzmirlilere değil, İstanbul’dan, Ankara’dan gelenlere de. Bu beş yıl boyunca hep bir telefon kadar uzağımızdaydı. Merkezi hükümetin tüm engellemelerine rağmen şehre çok önemli yatırımlar yaptı, yapmaya da devam ediyor. İzmir bir dünya kenti olma yolunda hızlı adımlarla ilerledi. Kent artık ulusal ve uluslararası bir çekim merkezi.
Durum buyken İzmir’i ve Tunç Soyer’i bu kadar tartıştırmak, hırpalamak, yıpratmak neden? İzmir’i CHP’nin kalesi olarak görüyorlar, tamam anladık. Ama “Ceketi koysak kazanır” diyerek İzmirli seçmeni bu kadar bir şey yerine koymamalarının bir bedeli olabileceğini ve seçmenin sadece birer “temsilcisi” olduklarını da hatırlamaları lazım. Seçim kaybetmemek kadar, seçmen kaybetmemenin de önemini anladıklarında değişecek her şey.
- Umutla umutsuzluk arasında 2024 27 Aralık 2023 04:30
- Adabımuaşeret dersleri 20 Aralık 2023 04:42
- Bir mülksüzün konut krizi hatıratı 29 Kasım 2023 04:50
- Hukuk devletinde sona doğru 15 Kasım 2023 04:50
- Siyasetle ve siyaset için yaşayan kişiler 08 Kasım 2023 04:45
- Zordur barış akademisyeni olmak 01 Kasım 2023 04:57
- Filistin halkına destek, İsrail hükümetini protesto eylemleri 25 Ekim 2023 04:50
- Gazze'deki savaş Fransa'yı da yakar 18 Ekim 2023 04:20
- Gerçek dışı bir mekan olarak üniversiteler 04 Ekim 2023 04:57
- Göçmen karşıtlığından beslenen particiler 27 Eylül 2023 05:26
- Hakikat, özgürlükler ve otosansür 20 Eylül 2023 05:00
- İklim krizi önce yoksulları vurur 13 Eylül 2023 05:05