Allah'a havale etmekle olmaz

Fotoğraf: MA
Geçen gün Gümüşhane ve Yalova’da olan depremler yine beklenen İstanbul depremi ile ilgili tartışmaları canlandırdı. Rezerv alan düzenlenmesi, toplanma alanları, yolların durumu vs. Aslında bu konuda bilinmeyen pek bir şey yok. Olacaklar ve yapılması gerekenler biliniyor. Olacakların örneğini yakın zaman önce Maraş-Hatay depreminde gördük. Yine bu depremden sonra yapılmaması gerekenleri de gördük.
Ülkemiz depremler ülkesi ve buna göre yaşamamız gerekiyor. Ama beklenen İstanbul depremi ve bu depremin muhtemel sonuçları korkunç olacak. Bunu da hepimiz biliyoruz. Uzmanlar her depremden sonra yapılan tartışmalarda bıkmadan, usanmadan anlatıyor.
İstanbul için öncelikle hasarlı binaları yıkacağız, riskli alanları boşaltacağız, yolları genişleteceğiz, yeşil alanları, meydanları çoğaltacağız, elektrik, doğal gaz, su şebekelerini sağlamlaştıracağız, yapılaşmayı çürük zeminlerden sağlam zeminlere çekeceğiz vb. En önemlisi bunları mümkün olan en hızlı biçimde yapacağız.
1999’dan beri bunlar söyleniyor. Şubat depreminden sonra bir daha, çok daha ciddiyetle tekrar söyleniyor. Ama somut adım yok. Konuşuyoruz, yapmıyoruz.
AKP iktidarı her şeyde olduğu gibi bu konuda da rant ve yandaşlarını zengin etme bakış açısıyla çözümler üretmeye çalışıyor. AKP’nin çözümüne karşı çıkıyoruz. Uygulamaya koydukları politikanın ölümleri ve yaşanacak felaketi azaltmayacağını söylüyoruz.
Peki biz ne yapacağız?
Rant elde etme ve birilerini zengin etme değil, mümkün olan en fazla yaşam kurtaracak ve halkı mağdur etmeyecek, İstanbul’un kronik kentleşme sorunlarını çözebilecek yol ve yöntemleri uzmanların önerdiği yolları halka anlatma ve bu çözümlerin gerçekleşmesi için halkı seferber etme, yaşam hakkı, insanca koşullarda barınma hakkı için mücadeleyi örgütlemeye çalışacağız. Bireysel çözüm arayışları ve bu çözümler için verilen mücadeleleri destekleme şeklinde bir yol doğru olamaz. Tek tek sorunları çözerek sorunun bütününü çözmeye çalışmak mümkün değildir. Büyük yıkımlar, sıfırdan büyük yerleşim yerleri yapma ve bunu mümkün olan en hızlı biçimde yapma gereklidir.
Hayat pahalılığı İstanbul’dan kaçışlara yol açtı ama bu yolla nüfusun azalmasını bekleyemeyiz. İstanbul’un nüfusunun azaltılması için radikal önlemler (Örneğin hep tartışılan sanayinin taşınması vb.) acilen yürürlüğe konmalıdır.
Konuşup, konuşup somut adımlar atmamak ya da AKP’nin yaptığı gibi buradan da yandaş zengin etme için felaketi fırsata dönüştürme yaklaşımı beklenen felaketin sonuçlarını değiştirmez.
Salhaneye gidecek koyunların beklemesi gibi, Büyük İstanbul depreminden sonra olacakları, kitlesel ve kişisel felaketimizi bekliyoruz.
İcra makamında olanlar ise ya sağlık bakanı gibi üzüntülerini dile getirip helallik istiyor, ya içişleri bakanı gibi yetkililer ise Allah’ın milletimizi afetlerden koruması için dua ediyor.
Yerel seçimlere yüz gün kala İstanbul’da en çok konuşulması gereken konu budur. İyi Parti aday çıkaracakmış, CHP, DEM Parti ile ittifak yapacak mıymış değildir konuşulacak konular.
Beklenen ve yaklaşan felakete karşı bir şey yapmayanlardan hesap sormak, yalan vaatleri teşhir etmek ve yapılması gerekenlerin yapılması için halkın birliği ve mücadelesini örgütlemeye çalışmaktır doğru olan.
Evrensel'i Takip Et