Bakacağım yeri arıyorum…
Wikimedia Commons
Ne diyorsun ey beyaz sayfa, ne anlatalım bu defa?
Can'dan bahsedelim mi? Sayfalara sığdıramadığımız adamı dört duvar içine tutma çabalarına değinelim mi bir kez daha?
Gezi'ye gelir söz oradan illa. Yine dolar gözlerimiz, bir daha hiç o kadar yan yana duramayışımıza.
Yargı krizi, anayasal düzene dair sözümüzü söyleyebiliriz, kendimizi kandırırız, hukuki, siyasi her şey söylendi defalarca.
Tespit deryası ve analiz şelalesi arasında debiden koruyacak bir dal göremedik, kendimiz bulmaya çalışalım mı?
Şiddet sarmal oldu, sokağa indi, ayrımcılık suçtu kendine meşruiyetler ilan etti, kara para gözümüze sokuldu, adalet ortadan kayboldu, her güne en az on başlıkta skandal doldu, haftalık vahlarla diz dövelim mi?
Yoksa biz bir hafta daha nasıl ayakta kalırız ona mı baksak bu pazar?
Bakış açısı şekillendiriyor insanın hayatını ne de olsa.
Rejim ortadan kaldırılmıyormuş gibi gidip ilgi isteyen başka detaylarda harcadığımız zamanlarda, bunu da ekseriyetle sosyal medyada yaptığımızda, dönüp dönüp izlediğim bir kısa video oldu bu hafta.
Vezneciler Meydanı’nda günlük 66 TL’lik KYK bursu ile geçinemediği için bildiri dağıtan üniversitelilere saldırmış Ülkü Ocaklarından bir grup.
MHP burnunu gösteriyor her yerden aynı anda, bir yanda Yargıtay bir yanda sokakta, emniyette ve daha nerelerde kadrolaştıysa.
Gencecik bir kadın vardı: meydanın ortasında, elinde bir demet bildiri, bağırıyor: Bizler Üniversite öğrencisiyiz, bize reva görülen günlük 66 TL ile yaşayamıyoruz, yaşamayacağız da.
Bu faşist çeteler, AKP iktidarının yancılığını yapmaya devam etseler de bizler bunun teşhirini yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Beyazıt faşizme mezar olacak. Üniversiteler bizimle özgürleşecek."
Şimdi bu kareyi; sosyal medya kullanıcı profilleri gözünden değerlendirelim. Sinikler diyecek ki, "Bin yıldır aynı söylem, sizinle ne değişecek ki?"
Kıyasçılar gelecek "Günlük bedavadan 66 TL, emekli onca yıl çalıştı, onlar ne yapsın?" Nefretperver gelecek "Starbucks'tan da kahve içmeyiverin, sırtında bin liralık gocukla kalkmış 66 lira yetmez diyor."
Tespitçi gelecek Ülkü Ocakları tarihçesi anlatacak, analizci gelecek bunlar neden sokakta böyle görünür oldu onu masaya yatıracak.
Sonra ortamı trol basacak, ellerine sağlık, bunların hepsi terörist demeler havada uçuşacak ve buradan sonra zaten mantık bayır aşağı.
Eksik kalmayayım, ben de bir şey diyeyim, ben de çok bilmişlik yapayım ve sorayım: Kadının yerine kaç kişi koyabildi kendini?
Duygusalcısı, filmcisi de ben olayım ortamın. Bak düşün, karanlık bir ormandasın, çıkış görünmüyor, hava ayaz, zifiri gece. Kurt uluması yaklaşırken, karşında çakalların gözleri ve dişleri parlıyor.
Ve sen o korunmasızlıkta, ulumalar ortasında haykırıyorsun. Kaçı yapabilirdi?
Cesareti korkusuzluk sanıyor insanlar, evde battaniye altına girince konfor alanı var sanıyor, akşama bir tencere bulgur olunca kaybedecek şeyi var gibi geliyor. Bu evden atılırsa başka semt, bu memleket biterse başka ülke olur, kökü sökülürse yeniden çıkar sanıyor.
Susunca saldırmaz sanıyor.
Ne psikoloğum ne sosyolog ne de filozof, herkesin her şeyi en iyi bildiği hakikat ötesi çağda ben de haddimi bileyim isterim. Çok da ahkamını kesmeyeyim;
akademik bir temeli yok, şahsi gözlem diyelim; korku camdan bir küre, ilk taşta kırılıyor. İçinden çıkan cesaret, barış çiçeği gibi, su verdikçe dalları hiç beklemeden anında dikeliyor.
Bir hak peşine düşünce insan; her şey ilk gözaltına, ilk gaza, ilk copa kadar. Camdan küreyi kırıyor aslında hakkını arayana kalkan eller. Bir cesaret salınıyor ortaya biraz da hınç siniyor insanlara.
Bir daha susamaz oluyor, kaçmaz, sindirilemez, geri basmaz oluyor.
Cezaevinde onca yıldır tutsak edilip de hala dimdik duran insanlara bakın, onların yolu o gazla bulanmış meydanlardan çokça geçtiğinden, kalkanlarla defalarca çevrildiklerinden, üzerlerine yumruklar sallandığından belki de, cesaret küreden çıkınca geri girmiyor. Bir kez greve kalkan işçiye bir daha kimse ses yükseltemiyor, bir kadın alana indiğinde daha da evine hapsolmuyor. Bu iş böyle.
Tarihte, edebiyatta, filozoflar arasında nice insan büyük cümleler kurmuştur cesarete ve mücadeleye dair. Yazı akışına uygun başka isim illa bulunurdu ama ahvalimizin karşılığını en iyi Theodore Roosevelt'in şu satırları anlatıyor:
"Asıl saygıya değer olan, eleştiren kişi değildir. Güçlü adamın nasıl tökezlediğine ya da işi yapanın eksik olduğu noktaya dikkat çeken kişi değildir. Saygınlık, gerçekten meydanda olan, yüzü toza toprağa, tere ve kana bulanmış, cesurca çarpışan, düşen ve her seferinde ayağa kalkan, büyük coşkuları, gerçek bağlılıkları bilen ve kendini değerli bir amaca adayan, en iyi durumda zaferi elde edeceğini, en kötü durumda, başarısız olursa, büyük bir cesaretle savaşarak başarısız olduğunu bilen ve böylece ne zaferi ne de yenilgiyi bilmeyen ürkek ruhların arasına katılmayan kişiye aittir."
Yirmilerin başında belki çok daha genç bir kadının gür sesi silkeliyor insanı bir anda uykusundan, tanıdık bir tını o, Demirtaş'ın yargılayan savunmasından, Can Atalay'ın adliye önündeki açıklamalarından, 1 Temmuz Kadın İsyanı'nda omuzlara alınmış Feride'nin İstiklal'de okuduğu bildiriden, Kamil Abi'nin "Öyle mi Alay komutanı?" cümlesinden tanıdık, Boncuk Ömer eyleminin o meşhur fotoğrafı dile gelmiş gibi, Mahir, "Erleri çekin, rütbeliler gelsin" der gibi, zamanın Akşam Gazetesine bile "Bu sesi duyun" manşeti attıran 96'nın Beyazıt'ından seslenir gibi...
Ne zaferi ne de yenilgiyi bilmeyen ürkek ruhların arasından seni çekip alır gibi...
Kurt ve çakalla karşı karşıya kaldığınızda, sırtınızı bir ağaca verip bedeninizi büyük göstermeniz gerekir, kolları yukarı kaldırır, sırtınızı dikleştirirsiniz.
Gözlerinizi gözlerine dikip bağırırsınız, kesik kesik, yüksek tonda tüm gücünüzle, sürü geri basana kadar.
Gözünün içine bakarak faşiste faşist diyebilen bu sesleri duyun, cam küresi kırık, sırtı dik olanları görün dilerim.
İnsanın bakış açısı şekillendiriyor hayatı.
Kıtlığımıza kara kış basıyor, çakallar dadanacak kilerlerimize, kurtlar inecek yolumuza.
Aklımızın bir köşesinde olsun.
- Merhaba yeni sene, mutluluk hangi seneye? 04 Ocak 2025 06:30
- Öngörü, strateji ve bir film üzerine 28 Aralık 2024 04:50
- Uyanık tutan sorular 21 Aralık 2024 05:15
- Kara kış 14 Aralık 2024 04:45
- Karar üzerine tartışma 07 Aralık 2024 06:25
- İçimdeki taziye çadırı 30 Kasım 2024 06:10
- Had aşımı 23 Kasım 2024 05:04
- Kitap-defter açık sınav 16 Kasım 2024 04:47
- Soru 09 Kasım 2024 04:19
- Bi'şey 02 Kasım 2024 04:47
- Bazı huylarımız iyi değil... 26 Ekim 2024 04:25
- El artırmak üzerine 19 Ekim 2024 04:24