Kuşatma
GÜNEŞ DE DOĞAR
Nasıl beyaz bir ay doğuyorsa fıstıkların ardından. Karanlığı aydınlatan. Parıltılı bir güneş de doğacaktır çatıların üstünden. Evlerimizi aydınlatan.
KARŞI
İki karşı kıyıdayız. Birbirimize karşı. Yaşıyoruz. Yaşamak denirse. Gelemeden karşı karşıya.
ENKAZ
Karşılıklı ölüm, karşılıklı yıkımdır savaş. Öldürülüyorken insanlar. Yanıp yakılırken kentler. Kuşlarla. Ağaçlarla. Enkazı kalır geriye. Yalnızca.
SEVDİKÇE
Sevdikçe, sevildikçe insanlar. Tutuştukça el ele. Çoğalır ekmeği. Boşa gitmez emeği. Gökyüzü açılır üstüne. Önünde serilir yeryüzü. Genişler evi. Daralmaz yüreği.
DEĞİŞİM
Her şey değişti. Deniz denize benzemiyor. Gökyüzü gökyüzüne. Evler sokaklar öyle. Güneşsiz. Hiçbir şeyin yok gölgesi. Yalnızca tok tok körlemesine yürüyen adım sesleri.
GÖLGELİK
Gölgeleri yönetiyor onları. Göstererek gidecekleri yolları. Gece bastırınca görünmüyor gölgeleri.
KANDIRMACA
Bitmeyen kışta kandıran bir yazı sürdürüyoruz. Bir parmak bal çalınmış gibi gelmeyen yazdan.
KUŞATMA
İstanbul minarelerle var. Yuvarlak kubbelerle. Altında küçük evler, güneşli sokaklar, geniş mahallelerle. Görünmez olacaklar sırt sırta binerek göğe yükselen gökdelenler kuşattıkça kenti.
KÖKSÜZ
Orada duran ağaç, ben gittiğimde sen kalacaksın yerinde. Kökün derinde. Benimki kim bilir nerede, kimin elinde?
Evrensel'i Takip Et