İsrail'in savaş suçları ve emperyalist ikiyüzlülük
Fotoğraf: Selman Aksünger/AA
Uluslararası Adalet Divanı (UAD/ICJ), İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere yönelik saldırılarının ‘soykırım’ niteliği taşıdığı konusunda Güney Afrika Cumhuriyeti tarafından yapılan başvuru ile ilgili yargılamalarına dün başladı. Birleşmiş Milletlere (BM) bağlı en yüksek yargı organı olan UAD’deki dava karşısında ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin ortaya koyduğu tutum, uluslararası hukuk konusundaki ikiyüzlü tutumlarını bir kez daha açığa vurdu.
BM’ye bağlı olan UAD, yine Lahey’de bulunan ve sadece taraf olan ülkeler arasında bağlayıcılığı bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesinden (UCM) farklı olarak gerçek kişileri yargılamıyor. ABD ve Rusya başta birçok ülke tarafından tanınmayan UCM, geçtiğimiz dönem Rusya Lideri Putin hakkında “Ukraynalı çocukları hukuksuz bir biçimde sınır dışı ederek savaş suçu işlediği” iddiasıyla aldığı tutuklama kararıyla gündeme gelmişti.
Burada öncelikle kararları bağlayıcı olsa da UAD’nin herhangi bir yaptırım gücünün bulunmadığını ve dahası nihai kararlarını açıklamasının yılları bulduğunu belirtmek gerekiyor. Ancak buna rağmen Güney Afrika’nın ‘soykırım’ suçlamasıyla ilgili başvurusu, İsrail’in saldırılarının durdurulması konusunda tedbir kararı alınmasını da talep ediyor ve mahkemeden bu yönde bir kararın çıkması, İsrail ve destekçisi emperyalistler üzerindeki uluslararası baskının arttırılması bakımından önem taşıyor.
Gazze’ye yönelik saldırılarının devam ettiği son üç ayda İsrail’i dört defa ziyaret ederek en büyük destekçisi olduğunu gösteren ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail’e karşı açılan soykırım davasını “haksızlık” olarak nitelerken İngiltere Dışişleri Bakanı Cameron, “İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiğini düşünmediklerini” ve Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ise, “İsrail’in Hamas’a karşı kendisini savunurken soykırım gibi bir niyet görmediğini” söylüyor.
Ukrayna’nın küçük bir kenti kadar olan Gazze Şeridi’nde son 3 ayda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 23 aydır devam eden Ukrayna savaşında yaşamını yitiren sivillerin iki katına yakın sivil katledildi ve dahası yüz binlercesi göçe zorlandı. Gazze’de hastaneler, kiliseler, okullar bombalanıyor; İsrail hükümeti iki milyonu aşkın Gazzelinin sürgün edilmesiyle ilgili açıklamalar ve bu yönde hazırlıklar yapıyor. Ancak yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ABD’nin başını çektiği Batılı emperyalistlere göre, İsrail’in katliamlarında ve yüz binlerce insanı yerlerinden etmesinde hukuki bir sorun bulunmuyor!
Peki, Ukrayna “Rusya’nın savaş suçları işlediği” iddiasıyla aynı mahkemede dava açtığında bu emperyalistler ne yapmıştı? Ukrayna’nın başvurusunun hemen ardından bu başvuruyu destekleyen ve Rusya’nın cezalandırılmasını talep eden ortak bir bildirge hazırlamışlardı.
Yanlış anlaşılmasın, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırı ve işgallerinin bizler tarafından kabul edilebilir bir tarafı bulunmuyor. Ancak bu nedenle Rusya’ya karşı ambargo ve yaptırım kararları almakla kalmayıp bu kararlara uymayanları da tehdit eden Batılı emperyalistler, iş İsrail’in soykırıma varan saldırı ve katliamlarına gelince bu kez İsrail’i savunmak için sıraya giriyorlar.
Sadece Ukrayna ve Filistin konusunda ortaya koydukları tutum bile, her fırsatta “BM’nin amaç ve ilkeleri doğrultusunda uluslararası hukuk ve barışı korumak”tan söz eden Batılı emperyalistlerin ikiyüzlü tutumlarının anlaşılması bakımından yeteri kadar veri sunuyor. Bu iki savaş ve saldırganlık karşısındaki tutumları, batılı emperyalistlerin BM ilkelerini sadece işlerine geldiği zaman ve yerde hatırladıklarını çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
ABD’nin başını çektiği güçlerin Ukrayna savaşındaki tutumları, Ukrayna halkına olan sevgilerinden de kaynaklanmıyor. Geçtiğimiz yaz Ukrayna Lideri Zelenski’ye destek ziyaretinde bulunan ABD’li Senatör Blumenthal’in “Amerikalılar şundan emin olmalı ki paramızın karşılığını alıyoruz. Yıllık askeri bütçemizin yüzde 3’ünden daha az bir yatırımla Rus silahlı kuvvetlerini yaklaşık yüzde 50 oranında zayıflattık, Rus askeri gücünü yarı yarıya azalttık” sözleri bu desteğin arkasındaki gerçek niyeti açığa vuruyordu.
ABD ve NATO, Ukrayna savaşını rekabet halinde oldukları Rus emperyalizmini geriletmek için bir fırsat olarak görüyor ve BM ilkelerini hatırlatarak Rusya’ya karşı uyguladıkları yaptırımların arkasında bu paylaşım mücadelesi bulunuyor. Aynı emperyalist güçler, BM’nin işgalin sona erdirilmesi ve iki devletli çözüm yönündeki kararlarını tanımayan İsrail’in saldırı ve katliamlarına karşı çıkmak bir tarafa askeri ve mali yardımlarıyla bu saldırıların en büyük destekçisi konumunda bulunuyorlar. Çünkü İsrail’i, dünyanın en önemli enerji kaynakları ve geçiş yollarının bulunduğu Ortadoğu’daki en büyük dayanakları olarak görüyorlar.
Demek ki, daha UAD’deki yargılamalar başlamadan bu ülke yöneticilerinin İsrail’in avukatlığına soyunmasının arkasında aynı zamanda kendi suç ortaklıklarının ve ikiyüzlü politikalarının ortaya çıkmasını engelleme niyeti bulunuyor.
Burada Filistin sorunu ve Gazze konusunda Batılı emperyalistlerin tutumunu eleştiren Erdoğan iktidarının, iş Kürt sorununa gelince bugün saldırılarının şiddeti ve boyutu farklı olsa da siyasi tutumu bakımından İsrail’den farksız bir pozisyona düştüğünü de not etmek gerekiyor. İktidarın medyadaki borazanlarından Erem Şentürk’ün İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırı ve katliamlarının ilk döneminde sosyal medya hesabında İsrail’in fosfor bombaları ile yaraladığı Filistinli çocuk olarak Erdoğan iktidarının 2019’da Rojava’ya yönelik bombardımanında yaralanan bir Kürt çocuğuna ait fotoğrafı paylaşması ve gerçek ortaya çıkınca bu paylaşımını silmesi, Erdoğan iktidarının bu iki sorun karşısındaki pozisyonunu özetliyordu.
Sonuç olarak; yıllarca ırkçı ‘apartheid’ rejimine karşı mücadele etmiş Güney Afrika’nın, İsrail’in Gazze’de soykırım niteliği taşıyan saldırılarıyla ilgili başvurusu üzerine başlayan mahkeme İsrail’in savaş suçlarının ve bu suçlara ortaklık eden güçlerin teşhir edilmesi için önemli bir olanak sunuyor. Ancak böylesi mahkemelerde güçler ilişkisinin belirleyici olduğu, dolayısıyla hem bu mahkemeden çıkacak sonuç ve hem de yaptırım gücü bakımından asıl olanın halkların mücadele ve dayanışması olduğunu da unutmamak gerekiyor.
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34
- Bahçeli’nin açıklamaları, TUSAŞ saldırısı ve Öcalan’ın mesajı 25 Ekim 2024 15:04
- Fethullah Gülen: Emperyalizm ve iş birlikçi gericiliğe adanmış bir yaşam 22 Ekim 2024 04:34
- Irak Kürdistan seçimleri ve bölgesel etkileri 18 Ekim 2024 05:00
- İktidarın "Savaş vergisi" barış ve güvenliği sağlar mı? 14 Ekim 2024 04:51
- 'Cumhur'un eli ve siyasi dizayn 11 Ekim 2024 05:00
- Bölgedeki ateş çemberi ve pergelin sivri ucu 08 Ekim 2024 04:49
- Erdoğan’ın ‘Filistin davası’ ve hamasetin örtemediği gerçekler 07 Ekim 2024 04:57