01 Şubat 2024 04:21

Futbolun cazibesi

Kale filesinde top.

Fotoğraf: Freepik

Paylaş

Futbol, dışarıdan izleyenler için çok basit görünen bir oyundur. Bu nedenle de herkes bir karşılaşmayı izlerken ya da karşılaşma sonrasında kendince değerlendirmeler, yorumlar yapabilir. Futbolun kitleler nezdindeki yüksek cazibesinin sırrı da, insanlara sınırsız konuşma imkanı tanımasından kaynaklanır.

İzleyenlere göre futbol oynaması kolay bir oyundur. Bu kolaylıktan yola çıkarak yorum yapanlar, futbolun her şeyden önce yüksek düzeyde fiziksel güç ve kondisyon gerektirdiğini genellikle göz ardı eder. Bunun yanı sıra oyunun, hem göze hoş gelecek şekilde sergilenmesini, hem de hedeflenen sonucun daha kolay alınmasını sağlayacak temel prensiplerini de doğal olarak işin içindekiler dışında pek kimse bilmez. Gerçi sahadaki performanslarına ve saha dışındaki konuşmalarına bakarsak işin içindekilerin bile ne kadar bildiği son derece şüpheli. 

Evet, herkes futbol üzerine konuşabilir ama bu konuşmaların çoğunun hiçbir somut karşılığı yoktur. Yani, çoğunlukla doğrulanması mümkün olmayan boş konuşmalardır bunlar.

Mesela en çok oyuncu tercihleri konu edilir. Puan kaybedilen maçlardan sonra teknik direktörler çoğunlukla oyuncu tercihleri üzerinden eleştirilir. Eleştirenler, şu basit gerçeği dahi düşünemezler. Oyuncularla sürekli birlikte olan, onlarla antrenman yapan, onların fiziksel, zihinsel ve psikolojik durumunu en iyi bilen kişidir teknik direktör. Dolayısıyla bütün bu bilgisi ve gözlemleri ışığında teknik direktör elbette kendince en doğru oyunculardan oluşan kadroyu sahaya sürer. Ama her oyuncudan beklediği verimi alamayabilir ki, bunu da sonsuz parametrenin (değişkenin) söz konusu olduğu bir oyunda doğal karşılamak gerekir. Bir teknik direktör bile bile takıma yararı olmayacağına inandığı oyuncuya forma verir mi? Sonuçta alacağı her kötü sonuç teknik direktörün kariyeri için olumsuz bir çiziktir. Hangi teknik direktör kendi kariyerine zarar vermek ister ki?  

Taraftarları geçtik, spor yorumcularının da baş eleştiri argümanı oyuncu tercihleridir. Bu, karşılığı olmayan anlamsız bir eleştiridir. Çünkü hiç kimse söylenen kadroyla sahaya çıkıldığında takımın daha iyi sonuç alacağını iddia edemez. Zaten bunu test etme imkanı da yoktur. Önerilen oyuncularla sahaya çıkıldığında daha iyi sonuç alma ihtimali kadar, daha kötü sonuç alma ihtimali de vardır. Bunu anlayabilme, test edebilme imkanı olmadığı için de hiçbir şey ifade etmez bu tür eleştiriler…

Doğrulanması mümkün olmayan bu tür varsayımsal iddialar üzerine saatlerce konuşulabilir. Futbola ilginin çok, buna karşılık bilginin az olduğu yerlerde böyle boş muhabbetler eşliğinde saatler süren televizyon programları yapmak, yüksek reyting yakalamak anlamına geliyor…

Futbol temelde bir alan-zaman oyunu. Bu bağlamda alanı ve zamanı rakibine göre daha verimli, daha doğru kullanmayı başarabilen takımlar her zaman galibiyete rakiplerinden çok daha yakındır. Tabii alanı ve zamanı verimli kullanmak aynı zamanda oyunun temel ilkeleri çerçevesinde güzel futbol sergilemek anlamına gelir. Ama bunu anlayan kim? Zaten pek anlayan olmadığı için teknik direktörlerden ve futbolculardan sık sık, “Önemli olan güzel oynamak değil, galip gelmekti” lafını duyuyoruz. Oysa güzel, yani doğru oynayabilseler galibiyete çok daha kolay ulaşabilecekler. Ne yazık ki, bunun bilincinde değiller.

Futbol, insanlara her türlü duyguyu en yoğun haliyle yaşatma ve onları gerçeklikten kopuk bambaşka gündemlere hapsedebilme özelliğinin yanı sıra kıt bilgiye sahip insanlara muazzam miktarda para kazandıran yönüyle de sorgulanmayı fazlasıyla hak eden bir oyun…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa