09 Şubat 2024 04:53

Afetin, nemacılığın, timokrasinin ‘utp-usta öğreticilik’ hali: 890.920

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Zenginin, parası olanın düdüğünün çaldığı rejim tipine timokrasi deniyor. Timokrasiden daha düşük bir rejim biçimi ise nemacılık rejimi sayılır.

MEB’in yürüttüğü ustalık telafi programı (UTP) da böyle büyük bir nema konusuna mı dönüştü acaba? Partilisi, okul müdürlüğü, aracı kurumu, işletmesi çıkar çarkları yasal zeminde işletiliyor, MEB’in, kamunun afetzedeye gitmesi gereken kaynakları yasal kılıflar da hazırlanarak mevzuatça “meşru” şekilde “ustalık telafi programı (UTP)” üzerinden kimler arasında iç ediliyor acaba?

Nemacılık öyle bir şey ki depremlerin afete dönüşmesi de en çok bu nemacılık yüzünden olmadı mı? İki gün önce ADNKS adrese dayalı nüfus istatistikleri açıklandı, depremin de yıl dönümü, en çok da nemacılığın yol açtığı afetin deprem illerindeki nüfus değişimine etkisine kısaca değinerek UTP’ye dönelim.

DÖRT İLDE 2023’TE DEPREM VE AFETLE OLUŞAN KIRILMA: NÜFUS AZALMASI ÖĞRENCİ AZALMASIYLA ÖRTÜŞMÜYOR

Önceki yıl 6 Şubat 2023’te okulların açılacağı günün sabah erken saatlerinde Maraş-Hatay depremleri yaşanmıştı. Bu depremler Elbistan’dan Suriye’ye kadar ama özellikle de Malatya, Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ı “öncesi-sonrası” şeklinde jeolojik ve insanlık tarihi anlamında ikiye ayırdı.

Ekim ayında MEB eğitim istatistikleri açıklanmıştı. Öğrenci sayısında Hatay’da 60 bin (yüzde 13.6), Malatya’da 35 bin (yüzde 22.6), Kahramanmaraş’ta 28 bin (yüzde 9.5), Adıyaman’da 16 bin (yüzde 9.5) kadar azalma vardı.

Bu hafta adrese dayalı nüfus istatistikleri, 31 Aralık 2023 itibarıyla nüfus durumu yayımlandı. Özellikle Malatya, Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman’ın acı tablosu nüfus azalmasıyla bir kez daha kayıtlara geçti. Bir yıl önceye göre Hatay 141 bin, Malatya 70 bin, Maraş 61 bin, Adıyaman 30 bin, Adana 4 bin daha azalmış durumda. Oransal azalma Malatya için yüzde 8.60, Hatay için yüzde 8.39, Kahramanmaraş için yüzde 5.17,  Adıyaman için yüzde 4.75.

Bu azalmalar öğrenci sayılarındaki azalmalarla paralel derecede değil yani pek çok kişi de il dışında olduğu halde ikametgahını henüz oralara taşımamış.

Ayrıntılarda çok şey var. İktisadi etkileri de dikkate almak gerekiyor. Sonuçta Türkiye bir önceki yıl olan 2022’de yaklaşık 600 bin nüfus artışı yaşarken 2023 yılında bu artış sayısı sadece 92 bin 824. Bir kısım yabancı gitti, bir kısım yerli de yurt dışına gitti dense de geçen yılın artışına göre 500 binlik bir fark var ortada. Bunların irdelenmesi, sebeplerinin açıklanması gerekiyor.

Nemacılığın bu nüfus kayıplarındaki, ülkenin beyin göçündeki etkilerinin ciddiyetle irdelenmesi gerekiyor.

ÇIRAKLIKTAN DA ÖTE TÜMDEN 890.920 x 7 NEMA: ‘USTALIK TELAFİ PROGRAMI UTP’

Türkiye’de 2016’dan bu yana yeniden şekillendirilen MESEM modeli de depremler gibi bir kırılmayı oluşturuyor. Özellikle 2022 yılı tam bir geçiş yılı olmuştur, yüz binlerle sınırlı çıraklık birkaç yıl içinde 1 milyon 4 yüz binleri aşan sayılara ulaşmıştır.

Çıraklık daha görünür bulunuyor, devletin ödediği kısmi bir ücret karşılığı çocuğunun çalıştırılmasına rıza gösteren yoksul aileleri ve çocuklarının durumunu zaman zaman dillendiriyoruz da işin erbabı insanlarla konuştuğumuzda MESEM’lerin tümden nemacılığa/ vurguna dönüşmüş başka bir boyutunun altını ısrarla çiziyorlar: “Ustalık telafi programı UTP.”

UTP teşviki  “usta öğreticilik” belgesi sahibi kişi sayısını (usta öğretici ihtiyacını)  karşılamak ve ek istihdam yaratmak için Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda işletmelere uygulanan bir teşvik programı olarak ifade edilebilir. Program 2022’den bu yana mesleki eğitim merkezleri (MESEM) üzerinden uygulanıyor. Lise ve üstü diploması sahibi çalışanlar ister bireysel, ister kurumsal olarak MESEM’e başvurup meslek çeşidine göre en fazla 27 hafta sürecek UTP’ye kaydolabiliyor. Devlet MESEM’e kayıtlı “kalfa öğrenci” statüsünde ki bu kişilere istihdamı teşvik altında başta İşsizlik Fonunun bir kısmı olmak üzere kamu kaynaklarından asgari ücretin yarısını ödüyor, kaza ve hastalık sigortasını karşılıyor.

Böylece işletmeler çırak çocuk işçileri tümden bedavaya çalıştırdığı gibi UTP de işletmelerin halihazırda lise mezunu mevcut çalışanlarını, çoğu ihtiyaca veya amaca uygun olmayan ama usule uydurulan “ustalık telafi programı”na kaydettirerek, 7 ay boyunca ücretlerinin yarısının,  İşsizlik Fonu başta olmak üzere kamuya ödettirilmesi programına dönüşmüş bulunuyor. Programa katılan işçiler ek bir maddi kazanç da elde edemiyor, ne verilirse patrona verilmiş oluyor.

UTP için işletmelerin aracı kurumlarla birlikte kuyruğa girdiği söyleniyor. Pasta öyle küçük bir pasta değil: Güncel hesapla maliyeti 890.920 çalışan x 7 ay x asgari ücretin yarısı 8 bin 501 TL kabaca 53 milyar 15 milyon 976 bin 440 TL yapar.

Sadece bu para da değil. Şu anda bundan çok daha büyük bir para 4 yıl boyunca 1 milyon 4 yüz bin öğrenci için ödeniyor. Her bir çıraklıkla başlayan öğrenci için 4 yıl boyunca üçte bir veya yarı karşılığı parası devletten ödeniyor, işletme bedava çocuk işçi çalıştırıyor. Bunun maliyetini 200 milyar civarında tahmin edebilirsiniz.

AYLIK 10 MİLYAR, DESTEK OLARAK DOĞRUDAN OKULLARA ÖĞRENCİLERE AKTARILSA NE OLUR?

Özetle “ustalık telafi programı UTP” adı altında İşsizlik Fonu bile patronlarla iktidar blokunun nemalanma alanı haline getirilmiş bulunmakta; öğrenciler, okullar ve işsizler için kullanılması gereken kaynaklar, işçiye bile ek teşvik olarak gitmemekte, doğrudan patrona/işverenlere aktarılmaktadır.

UTP, çıraklık, kalfalık… patronlara kazancı ve tabii diğer taraftan kamuya güncel maliyeti aylık 10 milyar civarında olabilir. Bu para okullara aktarılmış olsaydı okulların tuvaleti, derslik bakımı, donatısı, laboratuvar ve atölye durumları nasıl olurdu?

UYGULAMAYLA İLGİLİ DE PEK ÇOK SORU VAR?

Kaldı ki, uygulama da başlı başına pek çok sorun taşıyor. Alandakilerin ifadelerinden pek çok soru çıkıyor:

Toplam kaç kişi bu programdan yararlandı ne kadar para ödendi, toplam ne kadar yeni istihdam oldu, kanunca iş veren çalıştırdığı elemanı yaptığı işe göre belgelendirme zorunluluğu var iken ve bunun cezai yaptırımı var iken neden devlet bu şekilde teşvik ödedi, kaç kişi programda öngörülen dersleri doğru düzgün yaptı, işyerlerindeki gerekleri yaptı, kaç kişi program sonunda sınava girdi, kaç kişi ustalık sınavında başarılı oldu, ana firma var iken neden aracı firma kullanıldı, bunlar kimlere ödeme yaptı?

Sorular artıp gidiyor. Mesleki teknik Ookulların sorunları ile ilgili de MESEM’in amaç ve uygulamasıyla da, politikasından, yönetiminden çıktısına kadar süreçle ilgili daha çok soru var.

Soru çok ama sorumlu da çok yok ortalıkta. Bir sorun yaşandığında en kolay öğretmene ulaşılıyor, o sorumlu tutuluyor. Bazı kaza ve ölümlerle de yüz yüze kalınınca, yine öğretmene dönülmüş, işyeri güvenlik uygunluk raporuna bakması, yoksa o işyerinden öğrencilerin alınması emredilmiş. Programlara projelere başlarken öğretmene pek soran yok, her tür sorumluluk ise öğretmenin omzuna asılıyor.

Alandaki arkadaşların, konuya duyarlı yaklaşanların önerileri de çok. Bunları zaman zaman dillendirmeye devam edeceğiz.

 Deprem, afet, MESEM, UTP… nemacılık üzerine kurulu bir sistem ve asimetrik ilişkiler bu memleketin kaderi olmamalı. Çocukların kaderi 14-15 yaşında çıraklığa bağlanmamalı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa