13 Şubat 2024 04:21

"En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi

Galatasaray oyuncularının tribün önündeki gol sevinci

Fotoğraf: AA

Paylaş

Rakiplerinden katbekat fazla para harcayan (Beşiktaş dışında) iki takımın rekabeti harici dişe dokunur çok az hikayenin anlatıldığı müsrifler, batıklar ve hırçınlar topluluğu Süper Lig’de son 13 haftaya obez İskoç ligi kıvamında giriyoruz. Bir yandan meydanın iki takıma kalmasından şikayet ediliyor ama bir yandan da yayın ihalesine gidilirken zaten sadece bu iki takımın “para ettiği” ısrarla hatırlatılıyor. Ali Sami Yen’in tanımıyla “en eski spor arkadaşları” olan bugün ise “düşman kardeşleri” de değil baya “düşmanları” andıran Galatasaray ve Fenerbahçe ya kazanıyor ya şikayet ediyor ama aralarındaki sivilceli kavga her halükarda milyonlarca insanın futbol muhakemesini daraltıyor. Dünyayı aynı zümrenin, benzer değerler manzumesinin mensubu grupların kısır çekişmesinden ibaretmiş gibi sunan görüşün ise bu “icat edilmiş” düşmanlıkla güçlendiği kesin. “Obez İskoç ligi” dedik ama İskoçya’da yüzlerce yıllık tarihten süzülen, toplumsal temeli olan, dolayısıyla yer yer ilerici gündemlere de ev sahipliği yapabilen Celtic&Glasgow Rangers rekabetinin sahiciliğinin yanına yaklaşamadığımız da aşikar.

Yine de bu, milyonlarca insanın sezon sonuna kadar bu yarışı şevkle takip edeceğini, bu yarışın görebilenler için incelikler taşıdığı gerçeklerini değiştirmiyor. Birkaç hafta önce Elif Key’in dediği gibi “Barış Alper Yılmaz’ın top toplayıcının yanağından makas alması” gibi hoşluklara da sahne oluyor bu rekabet dolayısıyla bazen de niteliği son derece düşen spor medyasının, yorumcuların neyi öne çıkardığı bizi aldatmamalı. Hayatı boyunca mahalle maçı yapmamış, adil yarışın ne olduğundan bihaber top sahiplerinin mızıkçılığından ibaret değil “en eski spor arkadaşları”nın rekabeti. Onlar sadece yönetici koltuklarının değil medyanın da kışkırtıcı sosyal medya hesaplarının da finansörü. Anlatıyı belirlemeleri kaçınılmaz. Ama bu gazetenin görevi de görünenin ardındakileri ortaya koymak. Öyleyse bir süredir sesi çıkmayan bu köşenin yeni gününde sezon sonuna kadar heyecanlı, agresif ve yer yer yıkıcı rekabeti bu gözlükle yansıtmaya çalışalım.

***

Bitime 13 hafta kala nadir görülen bir şey oldu, Fenerbahçe bu sezonki 25. maçında 5. kez puan kaybetti ve lider değişti. Sarı-lacivertliler sezona Galatasaray’ın aksine nokta atışı transferler yaparak güçlü bir giriş yaptı ve devler ligi oynayan sarı-kırmızılılara göre çok daha düşük yoğunluklu bir fikstürden geçerek şubat ayına kadar zirvede geldi. Fenerbahçe kadrosunun gücü, ligin zayıflığı derken çarpıcı bir “puan performansı” sergilendi ama avantaj yakalanamadı. Üstüne üstlük Galatasaray yoğun takvimden formsuz bir şekilde çıkmışken Kadıköy’e konuk oldu ama İsmail Kartal bu müsabakada affedilmez bir stratejiye sığındı. Ev sahibi avantajıyla birleşen cesur ve doğru bir taktikle kazanılabilecek, kazanılması gereken bir maçı 0-0’a bağlama planının bedelinin sezonun bir bölümünde ödenmesi kaçınılmazdı. Ben uzun maratonda sonucu, sezon boyunca yapılan doğruların yanlışların belirlediğine inanırım. Fenerbahçe iyi bir yaz transfer dönemi geçirdi ama kış transferleri için aynısını söylemek mümkün değil. İsmail Kartal’ın güçlü bir A planı var ama ezberden çıkması gerektiğinde, koşullar değiştiğinde, sahaya kenardan bir liderin dokunması icap ettiğinde devreye soktuğu alternatif planlar yavan.

Berbat bir yaz transfer dönemi geçiren, şubata da en önemli oyuncularından birini kaybederek giren Okan Buruk ise Kartal’ın aksine ne zaman alternatifleri denese başarılı oldu. Şu gün itibarıyla sezona Barış Alper Yılmaz ve Kaan Ayhan’ın joker rolleri damga vurduysa bunun nedeni bu oyuncuların gol-asist sayıları değil kale hariç sahanın her yerinde oynayarak esas farkı azim, emek ve takımdaşlık departmanlarında yaratmış olmaları.

Galatasaray’ın teknik direktör aklı dışındaki bir diğer avantajı göz ardı edilemeyecek “winner” karakteri. Mustafa Demirtaş’ın deyimiyle “Florya’daki hayali şampiyonluk zili” ligin son dönemecinde çaldığında, o “kazanma makinesi”ni durdurmak çok zor oluyor. Fenerbahçe’de ise tam tersi, tarihi travmalarla şekillenmiş büyük bir kırılganlığın hükmü hakim. Dzeko, Tadic gibi liderlerle bezeli kadro bunu değiştirmek adına önemli bir hamleydi ama teknik direktörünüz takımı gol attığında dahi gerginlik yayıyorsa, en büyük rakibini ağırlarken sahaya beraberlik için çıkıyorsa bu genel tabloya “öz güven eksikliği” olarak yansıyor.

Florya’da şampiyonluk zilinin çaldığı, aslanın “kokuyu” aldığı doğru ama işte uzun maraton terazidir, doğruları yanlışları mutlaka tartar. Galatasaray da henüz yaz transfer dönemindeki yanlışlarının kefaretini ödemedi. Zaha, Ziyech, Tete ve Ndombele’ye senelik en az 15 milyon avro ödeniyor. Kısmi verim alınan Ziyech sakat ve takımla bağı yok denecek kadar az. Tete, eylülden beri serbest düşüşte. Bir “sınıf bilinçsiz proleter” cennetinde yaşayan Ndombele, sıfır emekle milyonları götürüyor. Zaha ise takıma puanlar, maçlar kazandırmış olsa da bir türlü ana planda Kerem Aktürkoğlu’ndan daha verimli bir sol kenar hücumcusu olamadı. Beraber oynadığı hiçbir oyuncuyu yukarı çıkaramadı. Peki Galatasaray’ın Zaha, Tete, Ndombele, Ziyech gibi yedekleri kaldıracak lüksü var mı? Yönetimden bu yaz kazık yese de pek çok derde deva bulan Okan Buruk, bu çelişkiyi de çözerse üst üste 2. şampiyonluğunu kazanabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa