Yeni saflaşmanın eşiğinde
Fotoğraf. Beyaz Saray
Washington’da dün ABD Başkanı Biden ve Ürdün Kralı II. Abdullah buluşurken, Paris’te Fransa, Polonya ve Almanya dışişleri bakanları 1991’de kurulan Weimar Üçgeni toplantıları vesilesiyle bir araya geliyordu. Birinci buluşmanın konusu Gazze ve giderek derinleşen insani kriz, ikincisi ise Trump’ın başkan seçilmesi durumunda Rusya’ya karşı izlenecek savunma stratejisiydi. Bu gelişmeler olurken hem ABD hem Almanya iç politikası ciddi bir değişimin eşiğinde görünüyor. Filistin ve Ukrayna’daki savaşlar artık doğrudan bu ülkelerin iç politikasını etkileyecek bir etken haline geldi.
The Guardian’ın Washington Muhabiri David Smith, Biden’ın Gazze’de ateşkes çağrısı yapmayı reddetmesiyle partisinin solunu yabancılaştırdığından bahsediyor. 2021’de iktidara gelmesiyle yoksulluk ve iklim kriziyle mücadelede önemli düzenlemeler yapan Biden’ın solda bir heyecan yarattığını, ancak sonraki petrol, gaz ve savaş politikalarıyla bu desteğin dağıldığını aktarıyor. Biden Trump’tan çok daha fazla petrol ve gaz sondaj projesine onay vermiş ve ABD’nin petrol üretimi tarihin en yüksek seviyesine ulaşmış. Yemen’de Husiler’i anayasayı çiğneyerek(!) Kongrenin onayını almadan bombalaması Biden’ın ABD’yi Ortadoğu’daki savaşlardan uzak tutma vaadini; göçü engelleme, ilticayı kısıtlama ve Meksika sınırını kapatma söylemi de göç reformu konusundaki vaatlerini boşa çıkarmış durumda. Ancak Smith’e göre bu konulardan hiçbiri Biden’la sol arasındaki ilişkiyi İsrail’in Gazze savaşı kadar yıpratmadı. Gazze’deki insan kaybı otuz bine yaklaşırken yeni bir NBC yoklamasına göre Biden’ın 35 yaş altı seçmeninin sadece yüzde 15’i Başkanın savaş politikasını destekliyor, yüzde 70’i ise buna karşı çıkıyor. Biden’ın seçim kampanyası sürekli savaş aleyhine sloganlarla kesintiye uğruyor. Başkan seyircilerden gelen sesleri arkasına dizdiği “yurttan sesler korosuyla” bastırsa da Chicago’daki kurultayın çok kavgalı geçeceği belli. Sosyal medyada şimdiden Vietnam savaşına karşı protestoların damga vurduğu tarihi 1968 kurultayıyla paralellik kurulmaya başlandı. Nixon’ı iktidara taşıyan bu süreç Amerikan tarihinde yeniden saflaşmanın ve Yeni Sağ’ın yükselişiyle anılır. 1968’in büyük savaş karşıtı hareketi henüz zuhur etmiş olmasa da bu kurultayın da 2020’deki George Floyd gösterilerinin üzerinde geldiği unutulmamalı. Sonuçta Vietnam veya Irak’tan farklı olarak Amerikan ordusu toptan ve bilfiil savaşlara dahil değil. ABD sokakları henüz sakin. Henüz!
Demokrat Partinin kurmayları Trump’ın partiyi birleştireceğine ve solun sonunda yine de Biden’a oy atmak zorunda kalacağına güveniyor, ancak bence stratejistlerin en büyük yanılgısı da bu. Hızla değişen bir dünyada ezberlenmiş yöntemler tutmuyor. Nitekim, giderek kutuplaştığından bahsedilen Amerikan siyasetinde merkeze oynamaya çalışan bir Demokrat adayın şansı azalmaz mı? Petrol ve gazda Trump’ı sollayarak, göçte Trump’ın söylemini benimseyerek, savaş politikalarında ısrarla Bush ve Neoconların açtığı yoldan ilerleyerek aşırı sağı önleyebileceğini düşünmek ancak belirli makamlarda uzun süre oturmakla mümkün. Süreci dışarıdan izleyenler kafalarını kaşıyor: Acaba hangi ülkeden bahsediyoruz? Türkiye? Almanya?
Almanya, Biden kampanyasının gidişatını şimdiden fiyatlamış durumda. Geçtiğimiz cuma günü Biden’ı ziyaret eden Şansölye Scholz Avrupa güvenliğine dair taahhütlerinden caymamaları için Amerikalılara seslendi. Scholz’un kastettiği taahhüt somut olarak Kongrede Cumhuriyetçilerin engeline takılan Ukrayna yardımı. Nitekim Biden’ın Ukrayna yardımını İsrail’e destekle aynı torba yasaya koyarak Kongreden geçirme manevrası Cumhuriyetçilerden döndü.* Scholz için bu bir soğuk duş. Almanya’da Hıristiyan Demokratlar ABD’siz bir savunma stratejisi için kolları sıvadı bile. Bavyera Başbakanı Söder televizyon programlarında, zorunlu askerlik, nükleer silahlar, uçak gemileri gibi bundan birkaç sene evvel duyanı yerinden hoplatacak konulardan sanki gayet rutin siyasi meseleler gibi bahsediyor. ABD’nin Eski NATO Büyükelçisi Ivo Daalder Biden-Scholz zirvesine dair yorumunu şöyle noktalıyor: “Beğenin ya da beğenmeyin, Berlin Avrupa’nın gelecek güveliğine dair farz edilenden -veya nüfusunun destekleyeceğinden- çok daha merkezi bir role soyundu”.
Ukrayna ve Gazze savaşları Almanya’yı hızla sağa savurmakta. Scholz’un Der Spiegel’e “Artık nihayet kitlesel olarak sınır dışı etmemiz lazım” başlığıyla kapak olması, CDU Lideri Merz tarafından “Noel ağacı bizim üst-kimliğimizdir” şeklinde cevaplandı. Avusturyalı bir Neonazi’nin (hayat bazen soğuk bir şaka gibi!) Alman sağcılarını bir köşkte toplayıp onlarla Ari olmayan Almanların ülkeden nasıl temizleneceğine dair çalıştay yapması pastanın üzerine kirazı yerleştirdi. Olayın basına yansımasıyla Almanya’nın birçok şehrinden binlerce kişi sokağa çıktı. Basın günlerce bu ırkçılık karşıtı gösterileri bildirdi ve nihayet AfD’nin yükselişine bir nokta konulduğu öne sürüldü. Bütün bu müsamerenin sonucu? Pazar günü Berlin’de yenilenen federal seçimlerde CDU ve AfD yükselişini sürdürürken, SPD ve Liberaller düşmeye devam ettiler. Yeşiller yerinde saymakta (Lakin federal düzeyde onların da çok daha büyük kayıplarının olacağı aşikar). Yüz binlerin sokağa döküldüğü Berlin’de durum bu.
Yeşillerin Dışişleri Bakanı Baerbock Paris’te Fransız ve Leh mevkidaşlarıyla buluşurken Avrupa’yı böleceğini zanneden Putin’in çok yanıldığını vurgulamış. Üç diplomat bu yaz gerçekleşecek olan Avrupa seçimleri ve Paris’teki olimpiyatlarda Rusların siber saldırılarına karşı savunma meselesini masaya yatırmışlar. Kuşkusuz, Rusya siber strateji ve taktiklerde önemli mesafe katetti, lakin şu noktada saldırıya pek gerek kaldı mı emin değilim. Daha önce vurguladığım gibi yapısal, tektonik sarsıntılar tekil aktörlerin bilgisini de, ufkunu da çoktan aşmış durumda. Siyaseti sadece halkla ilişkiler ve kamu diplomasisi yürütmekten ibaret zanneden siyaset erbabının mühleti dolmakta. Yerlerine gelecek olanlar nasıl bir cehennemin kapısını aralayacak? Yeni saflar nasıl belirlenecek? Esas sorular bunlar.
*Ukrayna, İsrail ve Tayvan’a yardımı içeren paket gece boyu süren uzun tartışmaların ardından ancak dün onaylanabildı.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22