Her şey eskisi gibi
Fotoğraf: Pixabay
İnsanlara çok büyük acılar yaşatan ve bu nedenle hayata daha farklı açıdan bakabilmemizi sağladığı için milat olarak kabul ettiğimiz olayları çok çabuk unutuyor ve kısa süre içinde yine anlamsız çekişmelerle dolu hırgür ortamının içine sürüklenmekten kendimizi kurtaramıyoruz. En ağır felaketler, en acı olaylar bile hayata bakışımızda köklü değişiklikler, kalıcı farklılıklar yaratamıyor.
Oysa bir yıl önceki büyük depremin ardından futbol ortamında dayanışma ve yardımlaşma duygusu ön plana çıkmış ve pek çok taraftar tarafından, -artık neredeyse bir klasik haline gelen- “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” sözü verilmişti. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak derken, en çok fanatizmle beslenen nefret ve düşmanlıktan söz ediyorlardı kuşkusuz. Sosyal medya paylaşımlarında, tuttukları takımın kazanması uğruna diğer takım taraftarlarına yönelik her türlü taciz ve saldırganlığı kabul edilebilir görmenin pişmanlığı da bariz biçimde hissediliyordu.
Depremle birlikte pek çok konunun yanı sıra fanatik taraftarlığın da sorgulanmaya başlaması, futbola başka bir bakışın hakim olabileceği konusunda umut vericiydi.
Hatta iş, bir zamanlar saha içinde azılı düşmanlar olarak gösterilen eski Galatasaraylı Oyuncu Melo ile Eski Kaleci, Yeni Teknik Direktör Volkan Demirel arasındaki dayanışma mesajlarının gözyaşlarıyla paylaşılmasına ve fanatik taraftarlığa lanet okunmasına kadar gelmişti…
Bu dayanışma, yardımlaşma temelli ruh halinin ömrü uzun sürmedi ne yazık ki...
Şimdi her şey tam da eskisi gibi!..
Özellikle yöneticilerin kışkırtıcı açıklamalarının da etkisiyle ortam yine alabildiğine gergin. Üstelik sezon sonu yaklaştıkça gerilimin daha da yükseleceğinden şüphe edilmez…
Acılı dönemler, sürekli olarak aksi dillendirilse de oyuna bakışımızda değişim yaratamıyor. Hangi felaket, hangi yıkım yaşanırsa yaşansın sonuçta mutlak kazanma hırsıyla hemhal anlayış baskın çıkıyor ve kısa sürede acılar unutulup hiçbir şey yaşanmamış gibi toksik fanatik taraftarlık konumumuza dönüyoruz…
Kazanmaktan başka hiçbir sonucu kabul etmeyen kültür öylesine bir tutkuyla içselleştirilmiş ki insanların oyuna farklı bir şekilde bakmasına kesinlikle izin vermiyor.
Sonuçta insanlar zaman zaman sorgulama ve pişmanlık dönemleri yaşasalar da dönüp dolaşıp fanatizm batağına saplanıyorlar.
Belli ki toplumsal hayattaki türlü kaybedişlerini, yeşil sahada tuttukları takımın kazanmasıyla telafi edebileceklerini zannediyorlar. Mutluluğu, duygusal tatmini futbolda arıyorlar.
Kazanan dışında hiç kimsenin mutlu ol(a)madığı bir oyuna spor denebilir mi?
Artık karşımızda spor değil, tamamen ticari faaliyete dönüşen ve paradan başka hiçbir insani değerin önemsenmediği bir oyun var.
Futbolu hem ahlaki hem de teknik açıdan farklı bir gelişmişlik düzeyine taşıyabilmek; bilgi kadar saygı ve faziletle bezenmiş bir kültürü de oyuna hakim kılmakla mümkün olabilir ancak…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26