19 Şubat 2024 05:10

Pablo Escobar'dan İliç'e uzanan yol

Pablo Escobar'ın fotoğrafı ve maden faciasının yaşandığı alandan fotoğraf.

Fotoğraflar: Colombian National Police / AA

Paylaş

Kolombiyalı uyuşturucu lordu ve Medellin Kartelinin Kurucusu Pablo Emilio Escobar Gaviria, 1980’lerin ortasında uyuşturucu trafiğinden elde ettiği parayla dünyanın sayılı zenginlerinden biri haline gelmişti. Kardeşi ve muhasebecisi Roberto Escobar, “Kardeşim Escobar” adlı kitapta, gücünün zirvesinde olduğu dönemde Pablo Escobar’ın günde yarım milyon Amerikan doları kazandığını ve para destelerini tutturmaya yarayan lastikler için haftada 2 bin 500 dolar ödediğini anlatır.

Escobar’a dair yapılan dizilerde ya da yazılan kitaplarda, uyuşturucu baronunun sakladığı paraların bir kısmının rutubetten çürüdüğünü, bir kısmını da farelerin yediğini görürüz. Kardeşi Roberto’ya göre bu miktar Escobar’ın servetinin yüzde 10’u kadardır. Çok değil, muhtemelen birkaç banka ve birkaç büyük otomobil fabrikasının parasal karşılığı kadar(!)

Bir suç ekonomisi üzerinden kazanılan bu büyüklükteki bir serveti sürekli katlayarak hayatınıza devam etmek için iki yöntem kaçınılmazdır. Biri, bu servetin bir kısmını, çevrenizde bir destekçi kitle oluşturmak için harcamak, ikincisi de, parayla “ikna” edemediklerinize karşı şiddet kullanacak düzeyde örgütlü olmak.

Pablo Escobar ikisini de yaptı. 1978-1982 yılları arasında Kolombiyalıların desteğini kazanmak amacıyla yoksullar için hastane, stadyum ve konutlar inşa ettirdi. Spor takımlarına ve kurumlara sponsor oldu. Devletin yapmadıklarını yapan adam olarak ona ün kazandıran bu cömertliği sayesinde halkın bir kesimi tarafından “Robin Hood” diye anılmaya başlandı, kendisi için dövizlerin taşındığı yürüyüşler yapıldı.

Suç ekonomisinin bir parçası haline getirdiği polisler, politikacılar, bakanlar ve medyanın dışında kalanlar, yani ona ‘ayak bağı’ olanlar ise onun estirdiği terörün hedefi olmaktan kurtulamadı. Aralarında bakan, gazeteci, emniyet mensubu ve yargı mensuplarının bulunduğu binlerce kişi Escobar’ın emrindekilerin bombalı ve silahlı saldırıları sonucu hayatını kaybetti. Bu saldırıların geldiği boyut nedeniyle Forbes dergisi Kolombiya’yı dünyanın cinayet başkenti ilan etti.

Pablo Escobar öldürülerek ele geçirilene kadar servetini katlamaya devam edebildiyse, sadece yerel yöneticiler değil, devlet düzeyinde bir ağ oluşturmadan bu yapılamazdı.

Escobar’ın kullandığı yöntemlerinden birisi hâlâ yaşıyor ve savaşıyor: Bu işi yapıyorsanız bir parti malı yakalatmaktan çekinmeyeceksiniz. Yakalanan, devletin başarı öyküsü, kaçanlar kâr payıdır. Hemen aklınıza Mersin Limanı geldi değil mi?

Buradan başka bir zehirli servet kapısına geçelim: Siyanürlü altın arayan şirketler.

Meslektaşımız Gökçer Tahincioğlu’nun, T24’te önceki gün yayımlanan yazısında, İzmir Bürosu Temsilcimiz, deneyimli Çevre Muhabiri Özer Akdemir’in bir yazısına atıfla hatırlattığı gibi, 1990’lı yıllar boyunca siyanürle altın arayan yabancı şirketlere karşı mücadele eden Bergama köylüleri, karşılarında dönemin ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ı bile bulmuştu. Bu, dünyanın en büyük kapitalist ve emperyalist gücünün karşınıza dikilmesi demek. Bergama köylülerinin direncini kırmak ve onların mücadelelerini itibarsızlaştırmak için denenmeyen yöntem kalmamıştı.

Erzincan’ın İliç ilçesinde yaşanan son sürece de böyle bir tarih üzerinden gelindi. Türk Tabipleri Birliği (TTB), Erzincan’ın İliç ilçesinde siyanür liçi yöntemi ile üretim yapılan altın madenindeki siyanür sızıntısı ile ilgili Anagold Madencilik ve yetkili kamu görevlileri hakkında 11 Temmuz 2022 tarihinde suç duyurusunda bulunmuştu.

Arkadaşımız Özer Akdemir’in, 11 yıl önce 2013 yılında, Hayat Televizyonu için yaptığı ‘Çepeçevre Yaşam’ programında, İliç’te pasa yığınlarındaki akmayı, program konuğu TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Metalürji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük ile birlikte tespit ettiğini hatırlatalım.

Bu madenle ilgili daha önceki itirazları ve şu anda Türkiye’nin dört bir yanında siyanürle altın arama faaliyetine devam eden yerli ve yabancı şirketleri hatırlatan çok sayıda yayın yapıldı.

İliç’te işçiler, bugüne kadar nasıl susturulduklarını, sendikanın bile bu susturma sürecinin bir parçası olduğunu dile getirdiler. O ‘kader’ böyle oluşturulmuştu.

Tüm bunlara rağmen, içindeki tüm canlılarla birlikte doğa ve insan için ölümcül sonuçları olan siyanürle altın arama faaliyeti nasıl devam ediyor?

Başa dönerek bağlayalım. Uyuşturucu baronu Pablo Escobar, kendi ekonomisinin parçası haline getirdikleriyle birlikte bir güçtü. İçinde devletler, politikacılar, yargı ve emniyet mensuplarının olduğu kapitalist bir sektörün baronuydu. Siyanürle altın arama faaliyeti de öyle. Yani karşımızda sadece tek tek şirketler yok. Geniş bir zehirli çıkar ağı var.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa