Penisilin kokan sokaklar
Fotoğraf: mainblick/Pixabay
Ne mahallenin iğneci teyzeleri ne de askerliğini sıhhiye er olarak yapmış köy iğnecileri günümüze ulaşabildi. Dolan miadları plastik enjektörlerin sahaya inme tarihine denk düşer. Seksenli yılların sonu…
Bu tarih aynı zamanda penisilinin ağızdan alınabilen yeni ve güçlü formlarının eczane raflarında yer alma tarihidir. Yine penisiline göre alerji riski çok düşük olup hem hap hem de iğne formları olan, etkisi penisiline benzer sefalosporin tarihidir.
Kamusal sağlık hizmetlerinin ulaşamadığı yer ve durumlarda halkın içinde doğal sağlık neferleri idi onlar: İğneci Hayriye teyze, Sıhhiyeci Ali, Hastabakıcı Mehmet Efendi ve cümle eczacı kalfaları, çırakları… İsimleri değişse de onların, rol ve saygınlıkları aynı idi.
Yaşı ellili yılları aşıp da on gün boyunca kalçadan penisilin iğnesi yapılmayan yok gibidir. Hatta bazılarımız çocukluktan yirmili yaşlara kadar her ay penisilin iğnesi ile kür almışızdır. O yıllar halk arasındaki adı ile kalp romatizması yılları idi. Tedavi edilmemiş bazı bakteriyel boğaz enfeksiyonları neticesi önce eklem romatizmasına yakalanıp sonrasında kalbin tutulmasından kurtulmanın penisilin iğnesi dışında bir kurtuluşu yoktu. Hani soğukta kolayca donan, iğneci yavaşsa eğer kalçaya ulaşıncaya kadar iğne deliğinden geçemeyecek kadar katılaşan, yapıldıktan sonra beş dakika ağrıdan kıpırdayamadığımız o iğneler!
Günümüz orta ve üst yaş için hâlâ süregelen iğne fobisi boşuna değil! Onlara penisilin kuşağı da diyebiliriz. Aynı zamanda çiçek aşısı kuşağıdır onlar. Sol ön kolda küçük bir para büyüklüğündeki çiçek aşısı izi kuşaklarını ele verir.
Çocukluğundaki bazı evlerin önünden geçerken, hâlâ onları penisilin ve kaynatılmış iğne kokusu ile hatırlayanların, halkın içinden o gönüllü sağlık neferlerine bir şükran borcu var.
Her ne kadar zaman içinde iğnecilik ek işe dönüşse de ekseriyeti gönül insanı idi. ‘Paran yoksa iğne yok’ demezler, kah her gün evinize gelip kah günün yirmi dört saati kendi evlerini size açarlardı.
Üstelik şimdiki gibi şipşak değildi işleri. Önce bir ispirto ocağı üzerinde metal kutuya su ekler, metal iğne ve cam enjektörleri uzunca kaynatırlardı. Soğumasını beklerken güzel sohbetleri ile umut verirlerdi. Odalardan sokaklara taşan o kaynatılmış enjektör ve penisilin kokuları şimdi yok.
Hafızasız toplum kılınmasaydık eğer, kentlerin eski mahallelerinde onların adını yaşatan tabelalar, heykeller ile karşılaşırdık.
Bakalım yeni dönem olası hekim belediye başkanları, rant ile anılan kent imarlarını nöromimari biliminin gerekleri ile dönüştürebilecek mi?
Sağlıcakla kalın.
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29