Etkisiz hale getirmek

Öldürdü kelimesi yerine epey zamandır “Etkisiz hale getirmek” deniyor. Herhalde öldürmek kelimesinin kıyıcılığı, kötücülüğünden sakınmak için. Tabii düşünsenize gazetelerde her gün devlet görevlilerinin birilerini öldürdüğüne dair haber okuyorsunuz ya da TV ve radyoda dinliyorsunuz. Devletin her gün birilerini öldürmesinin devletin korkutuculuğunu sağlamak için yararlı bir yanı da var tabii ama her gün birilerini öldüren devletten korksa da insanlar pek sevmez. Onun için belki de “Etkisiz hale getirdi” lafını icat ettiler.

Öldürmek, hukuki olarak en ağır cezadır. İdam cezası olarak uygulanır. Türkiye ceza yargısında idam cezası kaldırılmıştır. Pek çok ülkede olduğu gibi. Modern zamanlarda idam cezasının caydırıcılığı olmadığı, hatalı bir karar sonucu bu ceza verildiğinde dönüşü olmadığı ve artık insani bulunmadığı için idam cezasından vazgeçildi.

Yukarıda yazdığım gibi bizde de idam cezası uygulanmıyor ama sık sık “Etkisiz hale getiriliyor” bazı yurttaşlar. Genellikle de Irak Kürdistan Özerk Yönetimi’nin topraklarında. Olay şöyle oluyor genellikle. Yandaş basında, hatta bazı muhalif gazetelerde de “…………de……………terör örgütünün sözde…………sorumlusu………………………….tarafından etkisiz hale getirildi.” Bir de fotoğraf. Gazetenin etkisiz hale getiren olarak yazdığı kurumdan da bir yalanlama, tekzip gelmiyor. Belki, resmi bir yazı ile bu kuruma sorulsa “Etkisiz hale getirme” eylemini inkar edecekler. Çünkü bu bir suç. Hem ulusal yargı sisteminde hem de uluslararası yargı sisteminde. Görevimiz Tehlike ya da James Bond filmlerinden hatırlanır. Gizli ajana öldürme görevi verilirken ya da yasa dışı bir eyleme gönderilirken “Yakalanırsan sana sahip çıkmayacağız” denir. Çünkü yapacağı eylem hukuka göre suçtur. Savaşta karşı karşıya çatışma dışında insanların yetkili bir yargı kurumu tarafından yargılanmadan, savunması alınmadan öldürülmesi suçtur. Yukarıda belirttiğimiz gibi bazı ülkelerde yargı kararı ile dahi öldürülmesine karar verilemez.

Kürdistan Özerk Bölge Yönetimi ile bu konuda bir anlaşma var herhalde. Onlardan bu tür eylemler karşısında ses çıkmıyor. Ara sıra Irak merkezi hükümeti kınama açıklamaları yapıyor.

Gizli ajanların ülke içinde (çok seyrek olarak) ve ülke dışında (Ülkesine göre, her ülkede öldüremezler) birilerini öldürdüğü bilinir. Ama bu öldürme eylemi açıktan yapılmaz ya da üstlenilmez. ABD bu eylemin açıktan yapılmasını başlatan devlet olmuştur. 11 Eylül sonrası terörizme karşı mücadele diye Afganistan’ı işgal etmiş, Pakistan’da operasyonlar yapmış, daha sonra Irak’ı işgal etmiş ve orada da operasyonlar yapmış ve son olarak da Suriye’nin bir bölgesini işgal etmiştir. Aradaki Latin ülkeleri, Panama Operasyonu’nu falan saymıyorum. Hukuki birtakım ithamlardan kurtulmak için uçakta işkence yapma, ülkesi dışında Guantanamo gibi yerlerde tutsak barındırma ve işkence etme gibi yeni hukuk dışılıkların mucidi de belki ABD’dir.

ABD süper devlet olmanın verdiği güçlülüğün “haklılığı” ile kimse tarafından yargılanamayacağını düşünerek bu tür eylemleri pervasızca yapabilmektedir. Yoksa, bu tür eylemlerin bazı failleri kişi ve devletler Uluslararası Ceza Mahkemesi ve başka uluslararası insan hakları mahkemeleri tarafından yargılanmaktadır. ABD’de bile zaman zaman ABD yargısı bazı kişilerle ilgili açılan davalarda işkence ve öldürme faillerini yargılayıp cezalandırabilmektedir.

Bütün bunları yazmama neden olan dünkü iki haberdi. Biri T24’de Gökçer Tahincioğlu’nun yazısında anlatılanlar. On dokuz kişiyi öldürmek suçundan yargılanan Mehmet Ağar vd’nin hakkında verilen beraat kararına itirazın istinaf mahkemesi tarafından reddedilmesi ve muhalif üyenin yazdığı yüz altmış sayfalık muhalefet şerhindeki bir cümle: “Devletin polisine susturucu neden verilir?​” ve Kuzey Irak’ ta “Bir teröristin etkisiz hale getirilme” haberi.

Mahkeme olmayan ama kendini mahkeme yerine koyan birileri yüzyıldan fazla bir süredir, yargılamadan birilerini vatan haini, anarşist, terörist vb. olarak niteliyor ve hakkında ölüm kararı verip infaz ediyor. Onların çok sevdiği deyimle “sözde” hukuk devleti de buna göz yumuyor.

Biz de Magna Carta’dan söz edip duruyoruz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et