10 Mart 2024 05:00

'Parti devleti'nin görünmeyen yüzü

TRT logosu

Paylaş

Geçtiğimiz günlerde CHP’li iki milletvekili Gökhan Günaydın ve Deniz Yavuzyılmaz, seçim döneminde tarafsız yayın yapmadığı gerekçesiyle ‘kamu yayın kurumu’ olan TRT’nin Genel Müdürü Zahit Sobacı ile görüştü. Basına yansıyan ayrıntılara göre, bu görüşmede Genel Müdüre TRT’nin haber bültenlerinde muhalefete ayrılan sürenin neye göre ve nasıl saptandığı soruldu. ‘Şık bir muhalif atak’ olarak akıllarda kalan görüşmede, TRT’nin diğer kanallarındaki programların içeriklerinin gündeme gelip gelmediği bilinmiyor.

Tek partili rejimlerde görülen ‘sistemli algı üretim faaliyeti’ne yönelik eleştiri düzey ve kapsamının eksikliği, iki milletvekilinin TRT ziyaretinde bir defa daha ortaya çıktı.

Parti devleti uygulamalarını akla getiren bir başka olay Şırnak’ın İdil ilçesinde yaşandı. Şırnak valisi, il jandarma komutanı, il emniyet müdürü ve İdil kaymakamı, hep birlikte AK Parti İdil belediye başkan adayı için seçim çalışması yürüttü. Yapılan etkinlikler, Şırnak Valiliğinin resmi internet sitesinden duyuruldu.

Bir başka örnek Bursa’da gözlendi: Bursa valisinin makamında gerçekleşen, konusu ‘deprem riski’ olarak açıklanan toplantıya, ilgili kamu yöneticilerinin yanı sıra, AK Parti Gemlik İlçe başkanı ve aynı partinin Gemlik belediye başkan adayının katıldığı görüldü. Toplantı sonrası yapılan açıklamada deprem riski nedeniyle iki okul binasının kullanılmayacağı duyuruldu ancak “Böyle bir toplantıda iktidar partisinin yerel liderlerinin ne işi vardı?” sorusu cevapsız kaldı.

Benzerleri rahatça çoğaltılabilecek bu üç örnek, seçimler zamanında yapılıyor olsa da ülkedeki demokratik kurumların işlemediğini, söylemde tam aksi iddia edilse de bürokratik-otoriter bir işleyişin ortaya çıktığını, en tepedeki liderin iradesini uygulayan alt-liderlerin siyasal süreci hiçbir kural tanımadan yönettiğini gösteriyor.

***

Ancak sorun bununla da sınırlı değil. Yukarıda bahsi geçen ve ‘parti devleti’ çağrışımı yapan uygulamalar muhalif basında birçok haberin konusunu oluşturdu; soruna ilişkin köşe yazıları yazıldı. Bu haber ve yorumlar, ‘parti devleti’nin varlığını görünür kılarken, ne kadar geniş bir alanın muhalifler tarafından sahipsiz bırakıldığını da gün ışığına çıkardı.      

Örneğin muhalif milletvekilleri haber dakikası hesabı sorarken, yalnızca buz dağının tepesinde yer alan ‘TRT Haber’ kanalındaki kronik problemleri görünür kıldı. Oysa TRT’nin diğer kanallarında; TRT Müzik’te, TRT Spor’da, TRT Belgesel’de, TRT Çocuk’ta yaşanan zincirleme facialar en az haber bültenlerindeki adaletsizlikler kadar önemliydi.

Yerel kamu yöneticilerinin parti görevlisi gibi davrandıklarından ancak görüntüler basına yansıyınca haberdar olduk. Görünmeyen alanlarda neler yaşandığını bulup ortaya çıkarmakla görevli muhalefetin yetersizliği, toplumsal tahribatın boyutları konusunda karamsarlığa kapılmamıza neden oluyor.

***

ABD’nin ana akım siyasal sosyologlarından Larry Diamond, 2018 yılında yazdığı

‘Krizdeki Liberal Demokratik Düzen’ (The Liberal Democratic Order in Crisis) başlıklı makalede; tüm dünyada otokratların geride kalan özgürlük kırıntılarına bildiğimizden daha vahşice saldırılar yapmaya hazırlandıkları kritik bir noktada olduğumuzu hatırlatmıştı.

Demokratik değerlere yönelik vahşi saldırılar sadece sosyal medya mesajlarına konu olan ve milletvekillerine-valilere-kaymakamlara kamera tutulan ortamlarda gerçekleşmiyor. Benzerlerini parti devletinin ilkokul duvarlarındaki panolarında, duruşma salonlarında, fabrika önlerinde, hastane koridorlarında ve daha nicesinde yaşıyoruz. Kahramanının TRT haber editörü, vali ya da kaymakam olması gerekmeyen, gündelik hayatın sakin sıradanlığı içine yedirilmiş parti devleti uygulamaları da toplumsal ve siyasal alanı en az diğerleri kadar etkiliyor.

Yazının başlangıcında verilen üç örnek, serbestçe gözlemleyen ve yargılayan, kendi kaderini tayin eden siyasal özne yerine, türlü dalaverelerle kuşatılıp ‘biat’ etmeye zorlanan bir insan tipi yaratma amacına dayanıyor. Bireyin siyasal inisiyatifsizliğini sağlama niyetiyle kurgulanan taktiklerin temel amacı, yurttaşın siyasal iradesine sahip çıkmasını engellemek. Bu türden müdahaleler, yalnızca oy vererek siyasal katılım sağladığını düşünenlerin çoğunlukta olduğu ülkemizde, bireyi rejimin gösterdiği yönde oy vermeye zorlama niyetini gösteriyor. Önce kalıcı bir öngörülemezlik ortamı yaratılıyor, sonra ‘parti görevlisi’ gibi davranan bürokratlar aracılığıyla yurttaşlara ‘siyasal rehberlik’(!) sağlanıyor, yani ‘yurttaş’ ve/veya ‘seçmen’ kamu kaynakları kullanılarak, kamu görevlileri tarafından ‘rejim’in istediği hedefe yönlendiriliyor.   

Toplumsal belleğin demokrasiye ilişkin boyutlarını canlandırmanın yolu, buz dağının tepesine bakmakla yetinmemek ve devletin egemenliğinin sınırsız ve ön koşulsuz olduğu fikrine her boyut ve düzlemde karşı çıkmaktan geçiyor.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa