Kamulaştırma

- Kamu kim?

- Bir ülke halkının tümü.

- Peki bir ülkeyi yönetenler yasa zoruyla birinin malını kamulaştırıyorsa biz ne anlarız?

- Birinin malına ülke halkı adına devlet el koyuyor ve o mal ülke halkının tümünün çıkarı için kullanılacak.

- Sen öyle san. Kamulaştırma demek, bir halkın malına devlet adına el koyup, o malı yandaş üç, beş kişiye vermek demek. İşte şeker fabrikasının arazisi, binaları. Mal sahibi kamu değil miydi?

- Kamuydu.

- Kime satıldı?

- Birine.

- Akbelen köyünün tarlaları, zeytin ağaçları, ovası, tepesi köylünün dedesinin dedesinden kalma malı değil miydi?

- Malıydı.

- Bir imza ile ne yaptılar? Güzelim toprakları, zeytin ağaçlarını kamunun elinden alıp bir kişiye verdiler. İşin sahtekarlığı bu işi “kamulaştırma” adı altında yaptılar. Hem de zeytin yetiştirsin, orman geliştirsin diye değil, toprağın altını üstüne getirsin, kamunun kömürüne çöksün, çöktüğü kömürle elektrik üretip yine kamuya satıp köylünün malıyla çifte kazanç sağlasın diye. Devletliler için kamu, saray ve çevresine yuvalanmış ne olduğu belirli adamlar, kadınlar. Toplasan birkaç bin kişi kamu, kalan milyonlar köle.

- İyi de bu birkaç bin kişinin talana devam etmesini sağlayan devletlileri köle dediklerinin büyük kısmı seçmedi mi?

- Öyle. Ama bak ne diyor atasözü, “Yalnızca köleler efendisinin sarayı, serveti ile gurur duyar.”

- Peki hak, hukuk, adalet ne olacak?

- Malcolm X ne demiş yıllar öncesinin Amerika’sında?

- Ne demiş?

- Sizi yönetenler zenginleşiyorsa çıkarttıkları yasalara iyi bakın. O yasalar sizi korumak için değil, kendilerini sizden korumak içindir.

- İyi demiş. Başka bir şey diyen var mı?

- Var. Fransızların ataları. “Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan sana ahlak dersi verir.”

- Kime demiş?

- Tabii ki Fransızlara. Maazallah.