Grevsiz sendika, silahsız askere benzer
Fotoğraf: Kenan Çetin/Evrensel
Birleşik Metal-İş Sendikası 13 Mart günü bir açıklama yayımlayarak GATES işvereninin, işçilerin haklı taleplerini karşılamak yerine grevi yasaklatmaya çalıştığını duyurdu. Bu haber gazetemizde ve bazı gazeteler ile bir kısım haber portalında yayımlandı. Birleşik Metal-İş’in duyurusu sıkça karşılaştığımız bir uygulamaya işaret ediyor. Nitekim, kısa süreli düzensiz iş bırakmaları dışarda tutarsak, yapılabilen ve yasaklanmayan yasal grev sayısı parmakla sayılacak düzeye gerilemiştir. Türkiye’de son yirmi yılda, 15’i 2014 sonrası olmak üzere yaklaşık 200 bin işçiyi kapsayan yirmi grev yasaklanmıştır.
Bu topraklardaki grev yasakları Osmanlı döneminde, 1908’de çıkarılan Tatili Eşgal Kanunu ile başlamıştır. 1936 yılında çıkartılan 3008 sayılı İş Kanunu ile birlikte tanımı da yapılan grev sadece yasaklanmamış aynı zamanda suç sayılmıştır. Aynı şekilde 1947’de çıkarılan İşçi ve İşveren Sendikaları ve Sendika Birlikleri Hakkında Kanun’a göre sendikaların grev yapmaları, üyelerini greve teşvik etmeleri ve greve teşebbüs etmeleri yasaktır.
1961’de anayasa değişmiş, işçilere grev ve toplu sözleşme hakkı tanınmıştır. Fakat anayasaya giren bu haklara ilişkin yasal düzenleme uzun süre yapılmamıştır. İstanbul İşçi Sendikaları Birliği Yönetim Kurulu, grevi hak olarak tanımlayan yasanın bir an önce çıkarılması için 31 Aralık 1961’de büyük bir miting düzenlemiştir. Saraçhane Meydanı’ndaki mitingde; “Şartsız grev istiyoruz”, “Lütuf değil hak istiyoruz”, “Grevsiz sendika, silahsız askere benzer” gibi sloganların yazılı olduğu dövizler taşınmıştır.
İşçi sınıfının grev hakkına kavuşmasının mihenk taşlarından birisi 28 Ocak 1963’te başlayan İstanbul İstinye’deki Kavel Kablo Fabrikası grevidir. Grevin önemi, 1961 Anayasası’nın işçilere tanıdığı grev hakkının nasıl kullanılacağına ilişkin yasal düzenleme olmadan, üstelik İş Yasası’nda grev yasağı hâlâ sürerken yapılmış "kanunsuz" bir grev olmasından kaynaklanmaktadır.
170 işçinin 36 gün süren grevi sırasında 14 işçi tutuklanmıştır. Ancak Kavel işçilerinin kararlılığı kırılmamıştır. Kavel işçilerine civar fabrikalardan sınıf kardeşlerinin ve İstinyelilerin verdiği destek yani sınıf dayanışması, kazanımı sağlayan önemli etkenlerdendir.
İşçilerin mücadelesinin önüne geçemeyen sermaye hükümeti, 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nu çıkartmak durumunda kalmıştır. Artık grev hakkı yasal bir hak olmuştur.
Grev hakkı uzun sürmemiş, 12 Eylül askeri faşist darbesi sonrası 24.12.1980 tarihli, 2324 sayılı Yasa yürürlüğe girmiş ve grev tamamen yasaklanmıştır. Yasak, 1983 yılında yürürlüğe giren 2822 sayılı Yasa dönemine kadar devam etmiştir.
2822 sayılı Yasa ile güdük bir grev hakkı tanınırken, 2012 yılında çıkartılan 6356 sayılı Yasa’ya göre de grev kısmi bir hak olarak kalmıştır. Siyasi grev, uyarı grevi, dayanışma grevi yasaktır. Yasaya göre, can ve mal kurtarma işlerinde, cenaze işlerinde, şehir şebeke suyu, elektrik, doğal gaz, petrol üretimi, tasfiyesi ve dağıtımı ile petrokimya işlerinde; Millî Savunma Bakanlığınca doğrudan işletilen iş yerlerinde; kamu kuruluşlarınca yürütülen itfaiye ve hastanelerde grev ve lokavt yapılamaz. Yasal grev sadece toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında ve birçok prosedürü takip ederek yapılabilmektedir.
Bu kısıtlamaların yanı sıra yasanın 63. maddesi, genel sağlık veya milli güvenlik gerekçesiyle tüm grevlerin yasaklanmasını mümkün hale getirmiştir. 63. maddenin başlığı ve madde metninde yasak kelimesinin geçmemesi manidardır. Yasağın adı erteleme olmuştur. Ancak 60 günlük erteleme süresinden sonra greve devam etmek mümkün değildir. Sendikaların seçeneği 60 gün içerisinde patronla anlaşma sağlamak veya Yüksek Hakem Kuruluna başvuru yapmakla sınırlıdır.
Ancak grev hakkı, Türkiye’nin 1993 yılında onayladığı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin İLO 87 sayılı Sözleşmesi kapsamında korunmaktadır. ILO’nun Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi 1996 tarihli raporunda grev hakkı ile ilgili temel bir çerçeve çizmiştir. Buna göre grev yasakları sadece toplum için yaşamsal olan can ve mal kurtarma, polis, ordu, itfaiye gibi alanlarında olabilir.
Uluslararası sözleşmeler dikkate alındığında grev yasakları hukuka aykırıdır. Çünkü Anayasa’nın 90. maddesine göre uluslararası sözleşmeler yasa gücündedir ve yasa ile çeliştiğinde öncelikle uygulanır.
Grev, işçilerin toplu sözleşme masasındaki silahıdır. Grev hakkı olmayan bir sendikanın toplu pazarlık gücü çok zayıftır. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, grevin hak olarak kullanılamadığı ülkelerde işçilerin milli gelirden aldığı pay düşerken, kapitalistlerin kârı ve payı artmaktadır.
Türkiye işçi sınıfı grev hakkına oldukça geç kavuşmuş, bu hak sık sık sınırlanmış ve yasaklanmıştır. 1961 yılında Saraçhane mitingindeki slogan bugün için de geçerlidir: “Grevsiz sendika, silahsız askere benzer.”
Yasaklanan her grev, Türkiye’deki tüm işçilerin ekmeğini küçültmekte, haklarını sınırlamaktadır. Sömürüyü azaltmanın, işçilerin ürettiğinden insanca yaşayacak düzeyde pay almasının ve demokratikleşmenin yolunu grev hakkının yeniden kazanılması açacaktır. Birleşik Metal-İş’in “GATES işçilerinin hakkını alacağımız toplu sözleşmeyi imzalayana kadar grevimizi her şart ve koşulda sürdüreceğiz” sözünün her grev yasağında hayat bulması, Kavel grevcilerinin açtığı yolun tekrar temizlenmesini ve grev hakkının yeniden fiilen kazanılmasını sağlayacaktır.
- Grev hak, yasak hukuka aykırı 15 Aralık 2024 04:55
- Anayasal haklar çiğnenirken 01 Aralık 2024 04:00
- Yargılama sürelerini kısaltmak iktidarın görevi 24 Kasım 2024 04:06
- Sömürü için yabancı hukuk 17 Kasım 2024 04:32
- AYM kararı kamu TİS’lerini nasıl etkileyecek? 10 Kasım 2024 05:00
- AYM’nin yapısal sorun tespiti ve TİS hakkı 03 Kasım 2024 04:16
- Grev hakkını kullanmanın yolu 27 Ekim 2024 04:44
- Grev kırıcılığı ve mevzuat 20 Ekim 2024 04:50
- Amaç hakları genişletmek olsaydı... 06 Ekim 2024 04:41
- Sendika hakkı ve iki yargı kararı 29 Eylül 2024 04:40
- As Plastik ve kağıt üzerinde kalan haklar 22 Eylül 2024 04:31
- Ara buluculuğun işçiden götürdükleri 15 Eylül 2024 06:34