18 Mart 2024 05:25

31 Mart öncesi Diyarbakır: Barışa ve ekmeğe aç

Diyarbakır'da bir iftar çadırı

Fotoğraf: Fatih Polat

Paylaş

‘Barışın yolu Diyarbakır’dan geçer.’

Bu cümle, İnsan Hakları Derneğinin 16-17 Mart 2024 tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirdiği, “Kürt Meselesinin Çözümü ve Barış Konferansı”nda da dillendirildi.

Konferansta yan yana oturduğumuz, İHD Diyarbakır Şube başkanlığı görevini de yürütmüş olan Raci Bilici’nin ifadesiyle, ‘Çözüm süreci’ diye adlandırılan dönemin ardından bu kapsamda bir konferansın yapılmış olması bile başlı başına bir önem taşıyor.

Kürt sorunu deyince Diyarbakır’ın önemini şu açıdan da hatırlatalım: Demirel, dönemin başbakanı sıfatı ile 1992’de Diyarbakır’da “Kürt realitesini tanıyoruz” dedi. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz, 16 Aralık 1999’da Diyarbakır’da “Geçmişe artık sadece yanlışlarımızdan ders almak için bakmalıyız ve aynı yanlışları tekrarlamamalıyız. Avrupa Birliğine üyeliğimize giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Erdoğan da, 12 Ağustos 2005’te Diyarbakır’daki mitingde başbakan olarak yaptığı konuşmada, “Kürt sorunu benim sorunumdur” dedi.

Evet, hiçbiri bu sözlerinin gereğini yerine getirmedi. Ama bu gerçeğe rağmen, başbakan koltuğuna oturanların 32 yıldır bu ifadeleri bu kentte kullanmış olmalarının Kürt sorununun son 40 yıldır sadece ‘güvenlik politikaları’ ile çözülemeyecek bir sorun olarak kendisini gündemleştirmeyi başarmış olması ve Diyarbakır’ın da sembolik değeri gibi bir anlamı var.

KRİTİK BİR DÖNEMİN ARİFESİNDE DİYARBAKIR

Diyarbakır’a bu gelişimiz bir dizi önemli gündemle kesişti: 31 Mart yerel seçimlerinin ve ardından beklenen büyük bir sınır ötesi operasyonun öncesi; Halepçe Katliamı’nın yıl dönümü; Murat Karayılan’ın “Halkımıza önümüzdeki günlerde bir müjde vereceğiz” açıklamasının hemen sonrası.

Konferansta, barışın Türkiye açısından uzak olduğu dönemlerden birinden geçtiğimiz duygusu ağırlıktaydı. Çözümün konuşulacağı bir iklimin oluşturulması bakımından da farklı öneriler dile getirildi.

‘MÜJDE’ NE OLABİLİR?

Oturum aralarında yaptığımız sohbetlerde Murat Karayılan’ın açıklaması sıkça konu edilirken, en yaygın tahminin, bu müjdenin Kürtlerin ulusal birliğine ilişkin olma ihtimali üzerineydi.

Selahattin Demirtaş ve Selçuk Mızraklı tarafından konferansa gönderilen mesajda, kritik bir seçim öncesi, Erdoğan’ı, Öcalan ile birlikte sorunun çözümünde muhatap olarak vurgulamaları muhtemelen tartışılacaktır. Ancak açıklamada böylesine büyük bir sorunun sadece iki şahsiyet tarafından çözülemeyeceği belirtilirken, Erdoğan’a hükümetin başı olarak bir muhataplık vurgusu yapıldığını hatırlatalım.

Ve biraz da sokağa dönelim.

Havaalanından kente gelirken yolda sohbet ettiğimiz Diyarbakırlı kadın bir sağlık çalışanı, kentte canlı bir seçim havası olmasa da DEM’in gücünü koruyacağını, AKP’ye dinsel nedenlerle daha çok yaşlılar arasında bir destek olduğunu, gençlerin tercihinin DEM Parti’den yana olduğunu söyledi.

Kente geldiğimiz akşam Dağkapı’da yemek yemek için oturduğumuz bir ciğercide yan masada yapılan siyasi sohbetin cezbedici etkisiyle o masaya yönelip kendimizi tanıttık ve masaya buyur edildik. Masadakilerden birisi dükkan sahibi, diğeri de MAZLUMDER eski yöneticilerinden Mehmedi Aktoprak idi.

Aktoprak DEM Parti’nin oylarını büyük oranda koruyacağını tahmin ettiğini, AKP’nin ise oy kaydırdığı bazı ilçeleri alma ihtimali olabileceğini söyledi. Kayyumdan sonraki en büyük sorunun toplu ulaşım olduğunu belirten Aktoprak, kentin büyüdüğünü, merkezin nüfusunun 1 milyon 650 bine ulaştığını, ulaşım altyapısının bunu karşılayamadığını söyledi. Kürt sorununun çözümünde Türk aydınları başta olmak üzere Türklerin sorunu sahiplenmesinin de kilit önemde gördüğünü belirtti.

İFTAR GELMEDEN DOLAN ÇADIR

Masadakiler kentteki yoksulluğa dikkat çekerken, ramazan nedeniyle kentte 3 büyük iftar çadırı kurulduğunu ve iki saat öncesinden önünde kuyruklar oluştuğunu anlattılar.

Barış Konferansının ilk gün oturumları bittikten sonra, Dağkapı’daki ramazan çadırlarının bulunduğu bölgeye gittik. İftara bir saat vardı ve çadır tamamen dolmuştu. Çevrede dolaşıp yarım saat sonra geldiğimizde ise içerisi dolu olduğu halde çadırın önündeki kuyruk dikkati çekiyordu. Yani içeridekiler iftarını yaptıktan sonra, dışarıdakiler içeriye girecekti.

Newroz’a günler, yerel seçimlere iki hafta kala, barışa ve ekmeğe aç bir Diyarbakır tablosu var. Yerel seçimlerde barışa açlık, yolsuzlukları ayyuka çıkmış olan kayyumlara tepki ve yoksulluğun geldiği boyut etki edecek dinamikler arasında sayılıyor.

DAĞKAPI’DA RAKİP PARTİLERİN BAYRAKLARI YAN YANA

İftar saati yaklaşırken Dağkapı’nın caddelerini dolaşıyoruz. DEM Parti, AKP, İyi Parti, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR’ın bayrakları ve adaylarının fotoğraflarının olduğu pankartlara rastlıyoruz. Bazı sokaklarda, birbirine açık ara rakip partilerin bayraklarının yan yana durduğunu görüyoruz. Dışarıdan bir göz için bu belki şaşırtıcı gelebilir. Ama Diyarbakır’ı biraz bilenler açısından değil. Çünkü burada bu partilerin hepsinin değişen oranlarda bir oy tabanı var. Konferansta yapılan bazı sunumlarda, dini aktörlerin de çözümün tarafı haline getirilmesinin önemine yapılan vurguyu biraz sokaktaki bu görüntüyle birlikte de okumak gerekiyor.

Önceki yerel seçimde HÜDA PAR, AKP’yi desteklemişti. Bu seçimde, resmi olarak bölgede teşvik edilen bir parti olduğundan ve sahip olduğu imkanlardan hareketle bir oy artışı olabileceği yorumları yapılıyor. Yeniden Refah ise Diyarbakır’da Urfa’daki gibi iddialı bir pozisyonda değil.

Diyarbakırlı meslektaşlarımızın birçoğu henüz kentte canlı bir seçim atmosferi oluşmadığını söylemişti. Ama bu manzara son iki haftaya kentin seçime ısınmaya başlayarak girdiğinin göstergesi de sayılabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa