Büyük Birader bizi gözetliyor

Eric Arthur Blair’in, George Orwell müstear ismiyle yazdığı 1984 isimli romanı son yıllarda belki de yazıldığı günlerden daha fazla gündeme geldi. Fakat, bu ikinci ünlenişinde biraz da yanlış anlaşıldı. George Orwell bu distopik romanda SSCB’deki sosyalizm uygulamasını adını vermeden eleştiriyordu. Katı bir Stalin düşmanıydı. Hayvan Çiftliği Romanı da Lenin ve Stalin eleştirisi idi. Kitaplar ilk yayımlandığında böyle anlaşıldı ama ikinci kez ünlendiğinde belki de sadece bizde tek adam iktidarı anlatılıyormuş gibi yorumlandı. Aslında böyle yorumlanması da çok haksız sayılmazdı. Çünkü, sosyalizm uygulamalarında 1984’de anlatılan gibi bir “Herkesi izleme, büyük bir yalan makinesiile gerçeğin yalan, yalanın gerçek olarak propagandası” olmamıştı ama kapitalist emperyalist sistemde, her geçen yıl daha da katılaşarak kontrol ve yalan sistemi uygulanmıştı. Ülkemizde de yalan sistemi sürekli uygulanırken izleme ve kontrol sistemi hep olmakla birlikte son yıllarda 1984’te anlatılanlara rahmet okutacak düzeye gelmişti. Özetle George Orwell’in sosyalizm için öngörüsü, emperyalist kapitalist sistemde gerçekleşmişti.

Bütün bunları neden hatırladık?

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya geçenlerde yürürlüğe koyacakları yeni bir sistemle övünüyordu. Polislerin göğüslerine bir kamera yerleştireceklerdi ve bu kamera yüz tanıma sistemine bağlı olacaktı. Bu şekilde polisler karşılarındaki kişilerin kimliğini hemen öğrenebilecekti. Bu sistemi şöyle pazarlıyorlardı: Artık trafik polisi, kurallara aykırı davranan bir araç sürücüsünü çevirdiğinde, o sürücü “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?​” diye soramayacaktı, çünkü polis onu zaten bilecekti. Yani, böylece iltimas, torpil güya önlenmiş olacaktı. Oysa, hepimiz bu sözlerden tam tersi şeyler anladık. Trafik polisi kimliğini öğrendiği torpilli kişiyi böyle bir durumda zaten durdurmaz, durdurdu ise de özür dileyerek yoluna devam etmesini söylerdi.

Yüz tanıma sistemi zaten illegal olarak devletin çeşitli birimlerince kullanılıyor. Bunu, başta İçişleri Eski Bakanı Süleyman Soylu ve bazı iktidar yanlısı kişiler övünmek için daha önce açıklamış ve örnekler göstermişti. Yerlikaya’nın övünerek anlattığı, zaten uygulanan sistemi meşrulaştırma çabası.

Bu sistem de uygulanmakta olan diğer gözetleme ve kontrol sistemleri gibi yasalara ve hukuka aykırı. Nedir bunlar? Her yere konan MOBESE kameraları, her dükkanın dışını gözetleyen kameralar, polislerin metro çıkışları ve sokak ortasında insanları durdurup kimlik sorması ve GBT sorgulaması, maçlara girişte Passolig uygulaması ve son olarak bu yüz tanıma sisteminin polislerin göğsüne yerleştirilmesi. Tabii bir de cep telefonlarımız ve kredi kartlarımızla kontrol…Toplamını düşününce 1984 romanındaki gözetlemeden farkı yok. Hepimiz yirmi dört saat boyunca devlet tarafından gözetleniyoruz. HTS kayıtlarıyla nerede olduğumuz, nerde konakladığımız ya da vakit geçirdiğimiz, diğer izleme uygulamaları ile ne zaman evden çıktığımız, nereye gittiğimiz izleniyor. Hatta, ne konuştuğumuz bile. Yanında cep telefonu varken midenin ağrıdığından söz etsen bir dakika sonra cep telefonuna mide ilaç ve tedavisi ile reklamlar gelmeye başlıyor.

Bu izleme ve kontrol uygulamalarının hepsi hukuka ve yasaya aykırı. Hayatın gizliliği, özelliği, kişi masumiyeti hakkı var. İznin olmadan kimse seni izleyemez, kişisel bilgilerini toplayamaz, dinleyemez, kişisel bilgilerini paylaşamaz. İzin ya da yasaya uygun olarak hakim kararı gerekir.

Metro çıkışında polis kimlik soruyor. “Mahkeme kararı var mı?​” diye soruyorum. Çoğu polis bu soruyu kendine ve devlete karşı bir hakaret ya da başkaldırı var sayıyor. Bazıları da, ne kadar demokrat olduklarını ispatlamak istercesine, hevesle telefonundaki bir kararı gösteriyor. Karar bir ay öncesine ait ve güya IŞİD tehdidine karşı şüpheli kişilere kimlik sorma kararı. “Bu kararın süresi geçmiş, üstelik benim IŞİD militanı olduğum kanısı sende nasıl uyandı?​” dediğimde, hem karar gösteriyoruz, hem de hâlâ konuşuyorsun der gibi bakıyor. Bu mahkeme kararları da ilginç. Önce yandaş gazetelerde ABD ya da İngiltere elçiliği IŞİD tehlikesine dair vatandaşlarını uyardı diye bir haber çıkıyor. Sonra bu haber gösterilerek uygun bir hakimden yine yasaya aykırı olarak uzun bir süreli ve geniş bir alanı kaplayan arama, kimlik sorma kararı çıkıyor sonra aylarca insanları yolda çevirip kimlik soruyorlar ya da arabaları durdurup arama yapıyorlar. Kimse de bunlara karşı dava açmadığı için bu kontrol sistemi yıllardır sürüp gidiyor.

Peki bu kontrol sistemi suçu ve suçluyu önlemeye yarıyor mu? Hayır. Birinci olarak zaten bu sistem yandaşları için değil, muhalifleri için. Yandaşlara her türlü suçu işleme özgürlüğü var. İkinci olarak suç işleme sayısında hiç azalma olmadığı gibi, iki seneye kadar suçlarda hapislik uygulanmamasına rağmen hapishaneler yetmiyor ve sürekli yeni hapishaneler yapılıyor. 350 bine yakın mahpus hapishanelerde, ondan çok fazlası iki seneden az ceza aldığı için aramızda dolaşıyor, bir o kadar da cezası ertelenmişler var. Passolig, Sporda Şiddetin Önlenmesine Dair 6222 sayılı Kanun’a rağmen pazar günü Trabzon’da yaşananları gördük. Fenerbahçeli futbolcular ve teknik heyet linç edilmekten zor kurtuldu. Bakan Yerlikaya övünerek 12 kişinin gözaltına alındığını açıkladı. Sizce orada suç işleyen 12 ya da bu yazı yazıldıktan sonra bir o kadar daha gözaltına alınsa 24 kişi mi suçluydu? Hani nerede yüz tanıma, Passolig, kamera vb. sistemler? Seyirciyi kışkırtanlar, futbol maçlarının savaş gibi  algılanmasının yıllarca propagandasını yapanlar, maçı iptal etmeyenler, Şenol Güneş’in kafası yarıldığında dalga geçenler, Joseph De Souza cezalandırıldığında, hakeme yumruk atıldığında lafı eveleyip geveleyenler? FB’nin otobüsünü kurşunlayanları yakalamayanlar?

Büyük Birader bizi yirmi dört saat gözetliyor. Ama yandaşlarını görmezden geliyor ve sürekli yalan söylüyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et