22 Mart 2024 04:57

Fütüvvet teşkilatı: Meslek lisesi değil dinci fedailik ocağı

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

AKP şûra kararları da aldırarak fütüvvet ve ahiliği, tüm eğitimde, özellikle de mesleki teknik eğitimde ana ideal ve örgütlenme modeli saymaktadır. 2021’deki 20. Millî Eğitim Şûrası 72 nolu karar: “72. mesleki eğitimin tüm paydaşlarına yönelik ahilik kültürü ve fütüvvet geleneğine ilişkin farkındalığı artıracak faaliyetler yapılmalıdır.” 13 Mart’ta Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Kemal Şamlıoğlu, “Yeni bir mesleki eğitim politikası çıkacak. Bunda ahilik ve fütüvvet derslerini seçmeli ders haline getirdik, program içinde ahiliği anlatacağız. İş ahlakı olmadan, ahilik kültürü olmadan hiçbir şey olmuyor.”

Bugüne uyar mı ayrı bir soru, geçen hafta kısaca değinmiştik, her şeyden önce böyle bir teşkilatın hangi anlam ve amaçla oluştuğu, nasıl bir teşkilat olduğuna bakmak gerekiyor. Sonra ‘Bugüne uyar mı’yı değerlendirebiliriz.

FEDAİLİK ÜLKÜ MÜDÜR? İRANİ CUVANMERDİ̂LİK, ARABİ FÜTÜVVET VE TÜRKİ AHİLİK

Fütüvvet ve ahilik AKP kurmaylarınca, hatta bu görüşe yakın araştırmacılarca, bir ülkü olarak sayılmaktadır. “Her devirde ve her toplumda mahiyetleri farklı olmakla beraber bir kahramanlık ülküsü ve üstün insan olan kahraman düşüncesi mutlaka vardır. İslam’ı din olarak kabul eden milletlerdeki kahramanlık ülküsüne ‘fütüvvet’, bu ülküyü taşıyana da ‘feta’ denmiştir.” (M. Bayram, 2016).

“Feta”, Arapça genç, cömert, yiğit anlamına gelmekte olup kısaca “yiğitlik teşkilatı” denebilir de yiğitliğin ayrılmaz parçası neyin yiğitlik, kahramanlık sayıldığıdır, işin yol yönteminin ne olduğudur.

AHİLİĞİN MENŞEİ FÜTÜVVET TEŞKİLATI VE TÜZÜĞÜ FÜTÜVVETNAMELER

Aşağıdaki bilgiler M. Bayram’ın (2016) “Anadolu Ahiliğinin Teşekkülünde’ki Rolü Açısından Fütüvvet Hareketi ve Tarihi” adlı makalesinden aktarılmaktadır.

İrânî Cuvanmerdî Etik: “Tüm Futüvvetnânelerde, İslâm öncesi İrânî cuvanmerdî etik, Kur’an ve ahâdise özellikle Hazret-i Ali’ye nisbet edilen rivayetlerle desteklenerek tamamiyle İslâmî bir karakter ka¬zanmıştır. Bu yüzden yanlış olarak fütüvvet/ahîlik, bir çeşit tarikat gibi algılanmıştır.” (Halil İnalcık, Ahîlik, Toplum, Devlet, 1999).

Feta, Futuvva, Fütüvvet (Yiğitlik) Yiğitlik, Kahramanlık, Fedailik ve Fedakarlık (Şövalye) Ruhu: “İslam öncesi Arap toplumunda sulh ve sükunu korumayı, haksızlıkları önlemeyi gaye edinen ‘Hilfu’l-fuzul’ adıyla anılan bir teşkilatın (Erdemli İnsanlar İttifakı) mevcut olduğu bilinmektedir.

Toplumdaki itibarlı kişiler bu örgüte üye idiler. Hz. Peygamber’in de peygamber olmadan önce bu teşkilata katıldığı, peygamber olduktan sonra da teşkilatın faaliyetlerini övdüğü rivayet edilir.” “İlk Müslümanlardaki bu mücadele ruhu ve cihat aşkı 30-40 sene gibi kısa bir zamanda İspanya’dan Hindistan’a kadar olan ülkelerin fethi ve İslam’ın bu ülkelerde sür’atle yayılması sonucunu doğurmuştur. (…) Bu dönemde fütüvvet daha çok askeri ve idari bir mahiyet arz etmekte ve İslam’ın ilk iki asrına inhisar edilebilir.” Doğu futuvva’sından Batı şövalyelik olarak etkilenmiştir. (M. Bayram, 2016).

Abbasilerin Son Döneminde Resmi Fütüvvet Teşkilatının Oluşumu (Kolluk Gücü ve Milis Olarak Şeyler, Müritler): “Anadolu ahiliğinin Türklere has bir kuruluş olduğu, konu ile uğraşan bütün araştırmacıların kabul ettiği bir husustur. Menşei bakımından Türk kültür ve zevkinin eseri olmakla beraber, ‘Fütüvvet Teşkilat’ını Abbasi Halifesi en-Nasır li-Dinillah’ın bir teşkilat haline getirdiği bir vakıadır.”  “34. Abbasi Halifesi en-Nasır li-Dinillah (Hilafeti: 575-622/1180-1225) bazı siyasî emellerini gerçekleştirmek için fütüvvet birliklerinden yararlanmak maksadıyla İslam dünyası çapında fütüvvet harekâtını yeniden organize etmiş ve yeni bir temele oturtmuştur. Böylece fütüvvet harekâtı yeni bir mahiyet kazanmış ve yeni bir gelişme tarzı göstermeye başlamıştır.” (…) “En-Nasır li-Dinillah, gençliğinde Bağdat’ta fütüvvet şeyhi olan Abdül-Cabbar el- Bağdadi’ye (583/1187) intisap etmiş, bu şeyhin elinden fütüvvet libası giyerek fütüvvet zümresine katılmıştır. Halife olduktan sonra fütüvvet şeyhliğini üzerine almış, ona muasır olan ünlü tarihçi İbnü’l-Esir’in bildirdiğine göre; Bütün fütüvvet birliklerini kendi şahsına bağlamış, kendisine bağlanmayanları ve kendisinden fütüvvet libası olan şalvar, giyip, şed (kuşak) kuşanmayanları meşru saymamıştır.”

(…) Hulagu Han’ın Abbasi Halifeliği’ne son verdikten sonra Mısır Memlüklüler Devleti’ne sığınan Abbasi şehzadesi el-Hâkim bi Emrillah, daha önce fütüvvet libası giymiş olan Memlük Sultanı Baybars’a (Miladi 1260-1277), fütüvvet libası giydirmiş ve Abbasi Halifesi olarak tanınmıştır. Ancak Sultan Baybars’tan sonra fütüvvet ülküsü ve teşkilatı gitgide zayıflamış ve itibarını yitirmiştir.”

“Tarih boyunca fütüvvet mesleği için sahavet “Hatem et-Tai, şecaat bakımından da Hz. Ali örnek gösterilmişlerdir. ‘La Feta İlla ‘Ali’ (Yiğit ancak Ali’dir.)” M. Bayram, 2016).

Anadolu Selçuklularında Fütüvvet, Halifenin Halifeleri ve Ahilik: “I. Gıyasü’d-din hocası Malatyalı Şeyh Mecdü’d-din İshak’ı cülusunu Abbasi Halifesi’ne bildirmek üzere Bağdat’a göndermiştir. Şeyh Mecdü’d-din, Anadolu’ya dönerken beraberinde birçok ilim adamı ve şeyhleri de getirmiştir. Muhyi’d-din Mahmud (Ahi Evren), Şeyh Ebu Ca’fer Muhammed el-Berzai, Muhaddis Ebu’l-Hasan Ali el-İskenderanî, Arapkir’de medfun Şeyh Hasan Onar bunlardan ilk akla gelen isimlerdir.”

“Türk asıllı olan Şeyh Evhadü’d-din Hamid el-Kirmani’nin (635/1238), Ahi Teşkilatı’nın kurucusu sayılan Ahi Evren Şeyh Nasirü’d-din Mahmud’un hocası ve kayınpederi, Bacıyan-ı Rum Teşkilatı’nın lideri Fatma Bacı’nın da babası olduğu tespit olunmaktadır.” (Bayram, 2016).

“Ahi Evren Şeyh Nasirü’d-din Mahmud gibi hâkim ve bilge kişilerin rehberliği sonucunda Fütüvvet Teşkilatı’nın yapısı içinde Ahilik denilen ayrı bir örgüt teşekkül etmiştir.” “M. Fuat Köprülü’nün Ahilik ile ilgili çalışmalarından sonra Ahiliğin Türklere has bir Fütüvvet tarzı olduğu genel olarak kabul edilmiştir. Neşet Çağatay ‘Bir Türk Kurumu Olan Ahilik’ ifadesini kullanmaktadır.”

“Anadolu Selçuklu sultanlarının fütüvvet ülküsünü himaye etmeleri sonucu Anadolu’daki hemen bütün büyük şehirlerde fütüvvet şeyhleri ve bu şeyhlere tahsis edilen tekke ve zaviyeler bulunuyordu. II. Gıyasü’d-din Keyhüsrev zamanında (634-643/1237-1245) “Anadolu’daki Türkmen şeyh ve dervişler coşkun bir iman ile Fütüvvet Teşkilatı’na bağlı idiler. Menakıbnâmesi’nden öğrendiğimize göre Türkmen Şeyhi Evhadü’d-din el-Kirmani’nin hemen her beldede halifeleri vardı.” (Bayram, 2016).

Teşkilat İlkeleri/Tüzüğü Fütüvvetnâmeler: “En-Nasır, Fütüvvet Teşkilatı’nın başına geçtikten sonra en yakın müşaviri Şeyh Şihabü’d-din es-Sühreverdi’ye teşkilatın yönetmenliği demek olan bir ‘Fütüvvetnâme’ düzenletmiştir. (…) Sühreverdi’nin yazdığı Fütüvvetnâme’de bunların ilkidir. Bundan sonra da pek çok yazar değişik adlar altında fütüvvetnâme yazmıştır. Abbasi halifeliği ortadan kalktıktan sonra da Fütüvvet edebiyatı devam etmiştir.” (M. Bayram, 2016).

Bu hafta A. Gölpınarlı’dan aktarımla “fütühütname’lerden örnekler aktaracaktım ama bu köşe sınırlarını aşıyor.

FÜTÜVVET’İN GÜNCEL ANLAMI NE: TASAVVUF, ŞERİAT VE HALİFELİĞİN, DİNCİ MİLİTANLIĞIN CANLANDIRILMASI MI?

Özetle fütüvvet teşkilatı AYNI ZAMANda siyasi askeri bir teşkilat işlevinde olup ahlak anlayışı/ülküsü de din ve halifelik adına canı dahil fedailik ve fedakârlık yapmaktır; yiğitlik/kahramanlık/fedailik/fedakârlık ile iç içe geçmiştir; edebiyatı, kültürü oluşmuştur.

Günümüzde bu teşkilatın saf örneği olmasa da aşiret kültürü, tarikatlar, JİTEM, Ülkü Ocakları, Milli Görüş, IŞİD, Taliban gibi, dahası mafya-çete gibi oluşumlarla en azından normatif ve işleyiş bakımından bağlarını araştırmak gerekmektedir. Fütüvvet ile aynı dönemde oluşmuş olan “Tapınak Şövalyeleri” ile bağını araştırmak gerekmektedir. Günümüzdeki “faşist” hareketler, Müslüman Kardeşler gibi oluşumlarla en azından alımlama bağını araştırmak gerekmektedir.

İçerik olarak dini geleneksel, rejim tarzı olarak teokratik halifeci, örgütlenme tarzı olarak milis tarzını temsil ettiği anlaşılmaktadır. En genel anlamıyla dini geleneği ve mutlak bağlılığı/ itaati esas alan total bir kurumlaşma ve totaliter bir oluşumdur.

Yerleşik din, rejim ve düzeni odak alan, hiyerarşik, itaate/bağlılığa dayalı bir yapılanma olduğu açıktır.

Eğitimde, mesleki teknik bir eğitimde teşkilat ve ahlak bakımından model olabilir mi? Kişiyi/ kişiliği, bilimi/ aklı, özgür düşünceyi, eleştirel düşünmeyi, gerçeği araştırmayı ve görmeyi, aydınlanmayı daha en başından paranteze alan; din, dincilik, düzen adına canını feda etme, itaat ve milis gücü olma üzerine kurulu bir anlayış eğitim modeli olabilir mi?  

Fütüvvet ve ahilik morali, değer ve normları; temel insan hak ve hürriyetleriyle bağdaşır mı?

O halde, bunları kendi dönemleri içinde değerlendirme yerine bugün bir model sayma ne anlama geliyor.

Çöken devletlerin neden çöktüğünü, batan medeniyetlerin neden battığını anlama ve bundan dersler çıkarmaya çalışma yerine onları canlandırmaya çalışma ilerlemeye mi batmaya mı delalet ediyor acaba?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa