24 Mart 2024 05:19

Türkiye kapitalizminin ‘sömürülebilir’ enerji piyasasına bakış

Enerji santrali

Fotoğraf: Pexels

PAZAR
Paylaş

Türkiye kapitalizminin en agresif ve aç gözlü büyüme stratejisini izlediği bir dönemden geçiyoruz. Ticaret bakanının “tek yol ihracat” şeklinde sloganlaştırdığı rekabete dayalı ihracatçı modelin üretim paradigması, birçok sermaye projesini, ihtiyacı, emek ile çevre üzerinde yıkımı da beraberinde getiriyor. İhracatçı modele göre oluşturulan ekonomi politikaları, yığınsal meta üretiminin hacmini genişletirken, şirketlerin uluslararası pazarda yer almasını da kolaylaştırıyor. Anadolu’nun küresel fabrikaya dönüşümü; neredeyse her ilin ve ilçenin ihracatla ve ticaretle uluslararası meta zincirlerine eklemlenişi de hızlanıyor.

İstanbul Sanayi Odasının “Türkiye ihracat iklimi endeksi”ne göre, ABD ve bazı Avrupa ekonomilerinde büyümenin hızlanmasına bağlı olarak, imalat sanayii ihracatçılarının talep koşulları 2024’ün ilk çeyrek ortası itibarıyla iyileşti ve endeks son sekiz ayın en yüksek seviyesine (yüzde 51) ulaştı. Rakamlara bakıldığında bu yılın ilk ayında, geçen yıl ocak ayına göre yüzde 3.6’lık artışla 20 milyar 28 milyon dolarlık ihracat yapıldı.

Ne var ki, Türkiye’nin küresel lojistik ağlarda merkez ülkelerden birisi olarak yapılandırılmasında, üretim hızının ve meta dolaşımının artması tek başına yeterli değil. Şirketler, yüksek kâr oranları için fiyatlarını sürekli yukarı çekerken, ücretleri ve enerji maliyetlerini minimum seviyeye düşürme arayışında. Özellikle enerjide dışa bağımlılık, yükselen maliyetler ve dış talepteki dalgalanmalar, sanayi sektöründe ve alt birimlerinde inişli çıkışlı seyre yol açan temel faktörler. OSB’lerde faaliyet gösteren şirketler başta olmak üzere, sermayenin en önemli şikayetlerinden birisi enerji maliyetleri ve daha fazla enerji ihtiyacı. Enerji ihtiyacını karşılamak üzere palazlandırılan yenilenebilir enerji sektörünün kendisi ise, aynı zamanda sermayenin yeni değerlenme ve yatırım alanlarının başında geliyor.

KİM İÇİN ELEKTRİK?

ELDER tarafından hazırlanan bir rapora göre 2022 yılında toplam tüketimin yüzde 42.73’ünü sanayi, yüzde 24.39’unu mesken, yüzde 3.72’sini tarımsal faaliyetlerle ilgilenen aboneler yaptı.[1] 2000-2020 döneminde yılda ortalama yüzde 4.4 artarak 128 TWh’ten 306.1 TWh’e yükselen elektrik tüketiminin, 2035 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 3.5 artarak 510.5 TWh seviyesine ulaşacağı düşünülüyor. Sanayi sektöründe yıllık yüzde 3.7’lik elektrik tüketim artışı olacağı öngörülüyor.[2]

YENEBİLİR ENERJİ PİYASASI(!)

Sanayi sektörünün artan enerji ihtiyacını karşılamak üzere oluşturulan politikaların odak noktası küresel enerji trendlerine bağımlı. “Sanayide yeşil dönüşüm”, “düşük karbon ekonomisine geçiş”, “sıfır karbon” şeklinde anılan politikalar, uluslararası ölçekte yenilenebilir enerji piyasasının büyüklüğüyle doğru orantılı. Düşük karbonlu yenilenebilir enerji teknolojilerine yapılan küresel yatırımların toplamı 2023 yılında 1.77 trilyon dolara ulaştı.[3]

Küresel kapitalizme her açıdan mutlak biçimde entegre olmuş Türkiye’nin enerji sektörünü ve bununla ilgili kamu politikalarını belirleyen, 2030 yılına kadar yenilenebilir enerjiye yılda 4 ile 6 trilyon dolar arasında yapılması planlanan yatırım pastasıdır.[4]

Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında haziran 2023 itibarıyla yüzde 53 olan kurulu gücün payının, 2035 yılında yüzde 65’e çıkacağı tahmin ediliyor. Güneş enerjisi, yenilenebilir kurulu güç içinde yüzde 53 ile en büyük paya sahip olacak. Avrupa’da kurulu yenilenebilir enerji kapasitesi 2011’den bu yana yüzde 6.6 artarak 2022’de 765 GW’a ulaşırken, Türkiye 2023 yılı sonu itibarıyla Avrupa’nın en büyük beşinci yenilenebilir enerji kurulu gücüne sahip ülke oldu.[5]

ŞİRKETLERİN EGEMENLİĞİ

Güneş (GES), rüzgar (RES), hidro (HES), jeotermal (JES) ve biyokütle enerji kaynaklarından müteşekkil yenilenebilir enerji piyasasında bahsi geçen rakamlar, hem enerji üretim yapısını hem de piyasaya dahil olmak isteyen şirketlerin kompozisyonunu değişikliğe uğratıyor. İnşaat, turizm, metal, madencilik gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketler bu alana yatırımlarını yoğunlaştırıyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2023 yılı “enerji yatırımları” verileri incelendiğinde sektörün büyüklüğü daha net gözler önüne seriliyor. Lisanslı elektrik üretim tesisi yatırımlarının kurulu güce göre dağılımında yüzde 33.14 ile HES, yüzde 33.04 ile RES, yüzde 16.52 ile GES, yüzde 13.82 ile biyokütle yer alıyor.

2023 yılı sonu itibarıyla Enerji Sa, Kalyon, Sanko, Akyurt, Aydem, Hisar, Cengiz Enerji, Goodyear, JTI, Eksim, Gireniz gibi şirketlere ait toplam 159 lisanslı elektrik üretim tesisi faaliyetteyken; bunların 62’si GES, 48’i RES, 12’si HES, 31’i biyokütle tesisi. Şirketlere ait tesislerin 14’ü Konya’da, 2’si Denizli, 3’ü Sakarya, 5’i Bingöl, 3’ü İstanbul, 9’u Çanakkale, 7’si Karaman, 3’ü Uşak, 4’ü Balıkesir, 6’sı Kocaeli, 8’i İzmir, 4’ü Eskişehir, 4’ü Tekirdağ, 5’i Manisa, 4’ü Adana’da ve diğer illerde yer alıyor. 14 tesisle Kalyon Holding, 7 tesisle Enerji Sa, 6 tesisle EcoGreen, 5 tesisle Sanko Holding başı çekiyor.

TEŞVİK YAĞMURU

“Temiz enerji”, “sürdürülebilir ekonomi ve çevre” şeklinde “yeşil kapitalist” demagojiyle aklanan; güneş ışığını, rüzgarı, dereyi metalaştırarak sermayenin hizmetine sunan yenilenebilir enerji sektörü, mutlak sömürünün ifadesidir. GES, RES, HES, JES alanlarında sermayenin merkezileşmesi ve yoğunlaşması neticesinde son 10 yılda Türkiye yenilenebilir enerji kapasitesi bakımından dünyada 12. sıraya çıktı.

Kasım 2022 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan mevzuat değişikliklerinin ardından Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) 252 bin megavatı aşan depolamalı RES ve GES yatırımı başvurusu yapıldı. EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, 2023-2028 dönemi için kurulu gücü 260 bin megavatı aşan 5 bin 968 depolamalı RES ve GES ön lisans başvurusu aldıklarını söyledi. EPDK tarafından verilen ön lisansların sahadaki karşılığı 35 milyar dolarlık bir sermaye nüfuzu anlamına geliyor.

Yenilenebilir enerji piyasasının hacminin genişlemesinde ekonomi politikalarının yapısı ve siyasal tercihlerin önceliği açık. Sektöre sağlanan çok sayıda teşvik ve destek, mevcut şirketlerin tekelleşmesini, öte yandan farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin bu alana yönelmesini hızlandırıyor. Bu aşamada teşvik belgelerini incelemek gerekiyor.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının verilerine göre 2023 yılında teşvik belgesi alınan yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 13 arttı. 2022 yılında 13 bin 527 teşvik belgesi düzenlenirken, 2023 yılında bu sayı 15 bin 761’e yükseldi. Dikkat çeken husus, enerji yatırımları için düzenlenen belge sayısındaki yüksek artış. 2022’ye göre teşvik belgeleri yüzde 31.4 artışla 3 bin 765 adede, gerçekleştirilecek yatırımların tutarı da reel olarak yüzde 91.7 artışla 261.6 milyar liraya ulaştı. Toplam yatırım tutarı içinde enerji sektörünün 2021’de yüzde 5.9, 2022’de yüzde 9.7 olan payı geçen yıl yüzde 18.5’e yükseldi.[6] 2023 yılında teşvik belgesine bağlanan 1 trilyon 253.7 milyar liralık toplam yatırımın beşte biri (261.6 milyar lira) enerji sektörüne ait. Söz konusu enerji yatırımlarının büyük bölümü arazi ya da çatı üzeri GES ve RES projeleri. Kalyon, Tosyalı Holding, Cengiz Holding, Aydem ve Akfen gibi çok sayıda şirketin büyük ölçekli GES tarlaları kurduğu hatırlanabilir.

ACELE KAMULAŞTIRMANIN İŞLEVİ

Yenilenebilir enerjinin sanıldığı kadar “temiz” olmadığı; sermaye birikiminin temellerinden ilksel birikim eşliğinde halkı mülksüzleştirerek, kamunun ortak mallarını şirketlere tahsis ederek ilerleyebildiği, acele kamulaştırma kararlarında görülebilir. Sermaye, devlet aracılığıyla toprağı müsadere ederek bu alandaki birikim sürecini hızlandırma gayretinde.

Resmi Gazete’deki kararlar incelendiğinde 2019-2020 senelerinde GES projeleri için Van, Mersin, Şırnak ve Burdur; RES projeleri için Balıkesir, Sinop, Manisa, İzmir, Çanakkale ve Kırklareli illerini kapsayan acele kamulaştırma kararları çıktığı görülüyor.[7] 2022-2023 yıllarında ise GES projeleri için Balıkesir, Sinop, Burdur, Çanakkale, Bingöl; RES projeleri için Aydın, Çanakkale, Balıkesir dahil pek çok il ve bölgeyi içeren acele kamulaştırma kararları yayımlandı.

***Türkiye kapitalizminin milyar dolarlarla ifade edilen enerji sektörü iştahı, mevcut iktisadi paradigmanın hem nedenlerinden hem de sonuçlarından birisidir. Şirketlerin enerji sektöründeki ciroları ve pazar payları artarken, doğa üzerindeki egemenlikleri de (Doğal kaynakların metalaştırılması) pekişmektedir. Bu da diyalektik bir yıkımı, çevre ve emek gücü tahribatını kaçınılmazlaştırıyor.

[1] ELDER, “Sektör Raporu 2022”, s.7

[2] Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Türkiye Ulusal Enerji Planı”, s.21

[3] BloombergNEF, “Energy Transition Investment Trends 2024”

[4] KPMG, “Enerji Sektörel Bakış 2023”, s.11

[5] PwC, “Türkiye Elektrik Piyasasına Genel Bakış 2023”, s.44

[6] Nadi Bakır, “Enerjiye hücum, sanayi ve madende kan kaybı”, Dünya Gazetesi

[7] Burcu Arıkan, “Güneş bedava değil”, Umut-Sen

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa