Amerikan sahtekarlığı

ABD’de eyaletlerin yarısından fazlasında emekçi ve yoksul kadınların kürtaj hakkı yok. 2022’den beri merdiven altı çözümlere mahkumlar. Son olarak geçtiğimiz hafta içi, ABD’nin BM Güvenlik Konseyinde Gazze için ateşkes karar tasarısını reddetmesinden bir gece önce, Alabama eyalet yüksek mahkemesi dondurulmuş embriyoların da çocuk olduğu kararını verdi. Karara göre gelişim safhası, fiziksel lokasyonu, vs. bakılmaksızın istisnasız tüm “Doğmamış çocuklar da çocuktur.” Kararın ardından eyalette klinikler tüp bebek tedavilerini durdurdu. Embriyoların dondurulup dondurulamayacağı, kullanılmayan embriyoların ne olacağı, embriyoların bağışlanıp bağışlanamayacağı ise muamma.

2022’de kürtaj hakkının federal düzeyde ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanan süreç de böyle gerici eyalet yasaları ve eyalet yüksek mahkeme kararlarıyla başlamıştı. Bugün ABD’deki eyaletlerin çoğunluğu kürtajı ya yasakladı ya ağır sınırlamalar getirdi ya da koruyucu yasal düzenlemeleri ortadan kaldırdı.

ABD dışarıda soykırıma suç ortağı olup, içeride temel hakları yok ederken dünyaya hâlâ insan hakları satıyor.

TOPYEKÜN SALDIRI

Sadece son üç yılda 12 eyalet, çocuk işçi çalıştırmayı kısıtlayan düzenlemeleri ya zayıflattı ya da tamamen ortadan kaldırdı; benzer düzenlemelerin halihazırda görüşüldüğü, planlandığı eyaletlerle birlikte çocuk işçiliğin önündeki engelleri kaldıran ve kaldırmak için çabalayan toplamda 28 eyalet var. [2]

Son on yılda siyahları, azınlıkları ve yoksulları sandıktan uzak tutmak amaçlı çıkarılan ve seçmeni baskı altına alan düzenlemeler zaten seçmenler kurulu gibi saçma sapan bir mekanizmanın olduğu ve en çok oyu alanın başkan seçilmesinin garanti olmadığı seçim sistemini daha da antidemokratikleştiriyor. [3]

Eşcinsel evliliğin yasal olmasıyla övünülürken yine ülkenin yarısında hâlâ yasal olan “dönüştürme terapisi” adı altındaki çalışma kampı tarzı kamplar dahil, programlara gönderilen gençlerden her yıl binlercesi intiharın eşiğine sürükleniyor.[4]

Ülkenin her yerindeki sistemli ırkçılık, evsizlerin her yıl artan sayıları, milyonlarca insanın erişmesi giderek zorlaşan sağlık, eğitim -ve hatta temiz su hakkını da düşününce- neredeyse bütün temel haklara ya ağır bir saldırı ya da bu hakların sadece sözde olduğu bir tablo var. Peki bu haklar ve haklar temelli siyaset ne işe yarar, yarıyor?

İNSAN HAKLARI MİTİ

Bugün artık sadece toplumsal hareketler değil, NATO’dan G7’ye, Dünya Bankasına herkes insan hakları savunup insan hakları adına hareket ediyor. Sadece “insan hakları enflasyonu” [5] değil, aynı zamanda kapitalizm ve emperyalizm tarafından asimile edilmiş, içi boşaltılmış bir haklar fetişizmi var. Hakların ve haklar temelli taleplerin var olan düzene meydan okuyan bir niteliği kalmadı. Toplumsal mücadelelerin mahkemelerde koşturmacaya indirgendiği bu ortamda var olan hakların içinin boşaltılması yanında her kazanılmış hak ve özgürlük karşısına egemen sınıfların çıkarlarına hizmet eden başka haklar konuluyor. Üreme ve cinsel sağlık hakları diyorsun, embriyonun yaşama hakkı diyor; kişisel bilgilerin korunması ve gizlilik hakkı diyorsun, özel mülkiyet hakkı diyor; seçme ve seçilme hakkı diyorsun, güvenlik hakkı diyor; çocuk hakları diyorsun, çalışma hakkı diyor.

Domenico Losurdo “Liberalism” kitabında ABD’de liberal serbest ticaret hakkı anlayışının köleciliğe katkısından bahseder; Losurdo’dan hareketle Radha D’Souza “Hakların sorunu ne?​” kitabında aslında “haklar miti”nin öncelikle ABD’de yıkılması gerekirken tam aksine “Dünyanın her yerinde savaşlar başlatan, halkları yerlerinden eden ve insanları açlığa, yoksulluğa sürükleyen ABD’nin insan haklarının ve haklar ideolojisinin kalesi” haline geldiğini vurguluyor.

Karl Polanyi’ye göre özgürlükler ikiye ayrılır [6]: “İyi özgürlükler” ve “kötü özgürlükler.” Bir başkasını sömürme özgürlüğü, örneğin, kötü özgürlüklerdendir. Ya da örgütlenme özgürlüğünü iyi özgürlüklerden biri olarak listeler. Polanyi bu ikilikten hareketle kapitalist ilişkiler içerisinde ve liberal ütopyacılık yüzünden özgürlük fikrinin yalnızca bir serbest girişim özgürlüğü savunusundan öteye geçemeyeceğini savunur -eninde, sonunda kötü özgürlükler egemen olur. İnsan hakları enflasyonunda da durum aşağı yukarı böyle.

[1]  Amerikan sahtekarlığı... Ünlü Sovyet bestecileri Shostakovich, Prokofiev, Khachaturian, ve Myaskovsky 1948 yılında kendi müziklerinin kendilerinden habersiz Sovyetler Birliği karşıtı “Demir Perde” filminde kullanılmasını protesto eden mektuplarına bu başlığını atmışlardı. “Bilim ve Düşünce Kitap Dizisi 2: Amerikan Felsefesi”. 2005. Evrensel Basım Yayın.

[2] “Child Labor Remains a key state legislative issue in 2024”. Economy Policy Institute.

[3] “Democracy is on Life Support: the organizers fighting voter suppression in the US south”. The Guardian.

[4]  “Percentage of LGBTQ youth in the U.S. with experience with conversion therapy who attempted suicide within the past 12 months as of 2022.” Statista.

[5] “Haklar enflasyonu” deyimini Joseph Brean “The Dark Side of ‘Rights Inflation’” makalesinde insan haklarının giderek içi bos bir söylem haline geldiğinden bahsederken kullanıyor.

[6]  Polanyi, Karl. 1954. The Great Transformation. Boston: Beacon Press.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et