Özak Tekstil işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu ne?
Fotoğraf: Evrensel
Urfa’da kurulu Özak Tekstil Fabrikası işçileri, 27 Kasım 2023’te başlattıkları ve 80 gün süren direnişleriyle sadece Urfalı işçilerin değil tüm ülkemizde işçi ve emek mücadelesinden yana herkesin, her çevrenin yüreğini ısıtan bir mücadele vermişlerdi.
Bu 80 gün boyunca Özak Tekstil işçileri yağmur, soğuk demeden, Şanlıurfa Valiliği, jandarma, müftülük yerel sermaye örgütleri ile patronun iş birlikçisi olarak faaliyet gösteren Öz İplik-İş Sendikasının karşılarında birleşmiş olmasını umursamadan mücadele ettiler.
27 Kasım’da başlayan direniş 13 Şubat’ta bitirildikten sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikasına (BİRTEK-SEN) 1.5 milyon TL ceza kesti! Cezanın nedeni olarak, 757 Özak Tekstil işçisinden 545’inin Öz İplik-İş’ten istifa ederek BİRTEK-SEN’e zor kullanılarak üye yapıldığını iddia ediyordu.
BİRTEK-SEN ise işçilerin zorla Öz İplik-İş’ten istifa ettirilip üye yapıldığı iddiasını reddederek, “Eğer Bakanlık, patron ve patron iş birlikçisi Öz İplik-İş, ‘İşçilerin Öz İplik-İş’ten zorla istifa ettirilerek BİRTEK-SEN’e üye yapıldığı’ iddialarının arkasındaysa gelin iş yerinde referandum yapalım, işçinin iradesi ortaya çıksın” çağrısı yapıyor. BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen her platformda bu çağrıyı yineliyor.
Bu ceza karşısında gazetemize konuşan Çalışma Ekonomisi Doktoru Avukat Murat Özveri, “37 yıllık meslek hayatımda ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorum” değerlendirmesini yaptı.
Hak-İş’e bağlı Liman-İş, DİSK/Birleşik Metal-İş ve Türk-İş üyesi TÜMTİS yöneticileri Bakanlığın BİRTEK-SEN’e ceza kesmesine yönelik baskıya birlikte karşı çıkma çağrısı yaptılar. KESK İstanbul Sendika Şubeler Platformu Yürütmesi de yaptığı açıklamada “BİRTEK-SEN'e kesilen cezanın derhal geri çekilmesini istediler ve tüm emekçileri BİRTEK-SEN’le dayanışmaya ve mücadeleye çağırdılar.
Gazetemizin 24 Mart tarihli sayısında “Emeğin Gözünden” köşesinde Avukat Ahmet Ergin, Bakanlığın kestiği cezayı gerektirecek bir suçlama için hiçbir kanıt sunamadığını, dolayısıyla BİRTEK-SEN’e verilen cezanın yasal bir dayanağının olmadığını açıkça gösterdi!
BİRTEK-SEN, iş hukukçuları, mücadeleci sendikacılar Çalışma Bakanlığının BİRTEK-SEN’e kestiği cezayı hiçbir kanıta dayandıramadığını, asıl amacın BİRTEK-SEN’in mali olarak çökertilmesinin yanında tüm sendikal harekete yönelik bir gözdağı, bir tehdit olduğunu söyleseler de hem Bakanlık hem de arkasındaki patronlar bu tepkileri duymazdan geliyor.
Çünkü patronların ve en gerici güçlerin Özak işçileri karşısında birleşmesi; Çalışma Bakanlığının görülmemiş biçimde “İşçileri Öz İplik-İş’ten zorla istifa ettirdiği için” idari para cezası kesmesi açıklanamazdır. Tersine, patronların ve sermaye iktidarının gözünde Özak işçileri ve BİRTEK-SEN’in asıl suçu başkadır.
Çünkü onlar bu ceza ile BİRTEK-SEN ve Özak işçilerini şöyle suçluyorlar:
1- Diğer işçilere ‘kötü örnek’ oldunuz: Urfa’da iki organize sanayi bölgesi (OSB) var. Üçüncüsü de inşa ediliyor. Ama bu OSB’lerdeki yüzlerce fabrika içinde sendikalı olan işleteme sayısı 5-6’yı geçmiyor. Gerek ücret gerekse çalışma koşulları bakımından sendikalı olanla olmayan işletmelerde koşulların farkı yok. Bu yüzden de Özak işçilerinin patronun iş birlikçisi sendikadan istifa edip BİRTEK-SEN’de örgütlenmeleri, dahası bu tutumlarını valilikten müftülüğe, sermaye partilerinden yerel patron örgütlerine, Çalışma Bakanlığına karşı 80 günlük yiğitçe, boyun eğemeyen şanlı bir direnişle savunmaları, Şanlıurfa OSB’lerindeki işçiler için olduğu gibi Türkiye’nin her yerinde hak mücadelesi içindeki işçiler için “kötü örnek” oldular!
2- Yerel egemen düzene başkaldırdınız: Özak işçilerinin direnişi Urfa’da da kurulmuş aşiret, ağa, patron, tarikat, cemaat, korucu egemenliğine karşı, işçilerin bağımsız, kendi sınıf talepleri için direnmeleri, yerel otoriteye direnmeleri, kurulu düzene başkaldırı, egemen düzene kaşı başkaldırı olarak görülmüştür.
3- İktidarın ‘Bangladeşleştirme’ stratejisine çomak soktunuz: Pandemi sorasında tek adam rejimi, “yerellik ve millilik”, “Dünyanın 10 büyük ekonomisi olma”… hamaseti eşliğinde Türkiye’yi Avrupa emperyalizmi başta olmak üzere Batı emperyalizminin “tedarikçi ülkesi” yapmayı, stratejik hedef olarak belirledi. Bu, ’90’larda “Çinlileşme”, son yıllarda da “Bangladeşleşme” denilen roldü. Ki, bunun işçiler açısından anlamı ücretlerin en aşağıda tutulmasının yanında çalışma koşullarının da mümkün olduğu kadar ucuzda tutulmasıdır. Bunun için bölge illeri belirlenmiştir. “Bangladeşleştirme”nin işçiler için anlamı, mümkün olduğu kadar düşük ücret, çalışma koşullarının en alt seviyede tutulması, sömürünün en üst düzeyde gerçekleştirilmesidir. Bunun araçları ise sendikasızlık, olmadı iş birlikçi sendikaların yetkilendirilmesi, mücadeleci sendikaların bölgeye sokulmamasıdır. Özak işçileri bu 80 günlük eylemleriyle ücretlerinin ve çalışma koşullarının insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılmasını istedikleri için iktidarın bu temel yönelişine çomak sokan bir tutumun temsilcisi olarak sahneye çıkmışlardır. Dolayısıyla iktidarın bölge illerini “Bangladeşleştirme” stratejisine çomak sokan bir eylem olmuştur.
4- Yetmiyormuş gibi bir de sınıf partisinden belediye başkan adayı çıkardınız: Özak işçileri, yukarıda üç maddede toplamaya çalıştığımız suçları işlemekle de yetinmemiş olmalı ki, bir de yerel seçimde aşiretlerin, tarikatların korucu ağaların, sermaye sahiplerinin çıkardığı adayların karşısına 80 günlük direnişin önünde yer alan bir kadın işçiyi, Funda Bakış’ı aday gösterdi. Özak işçileri, Urfa’nın merkez ilçelerinden ve işçilerin yoğun oturduğu Haliliye ilçesinden belediye başkan adayı çıkardılar. Hem de sınıf partisinin, Emek Partisinin listesinden!
Yerel egemenler bu suçları kıyamet alameti olarak görüp çileden çıkıyorlar. Ama yasalarda bu suçlara bir kulp takmakta zorlandıkları, bu konularda bir tartışma açtıklarında kendilerine daha pahalıya mal olacağını düşündükleri için olacak, BİRTEK-SEN’e cezayı 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 19, 78/c ve Kabahatler Kanunu’nun 25. maddesine göre düzenlenmişler.
Bu yüzden de bu “ceza” saldırısı sadece BİRTEK-SEN’e ve Özak işçisinin haklarına değil sendikal mücadele içindeki tüm işçilere yönelik olduğu için tepkinin de hak ettiği düzeyde olması; sınıfın tüm diri güçlerinin bu sinsi saldırı karşısında yer alması gerekir.
Tabii bu “yer almayı” sadece laf düzeyinde bırakmadan!
- ‘Kürt sorununun çözümü’ konusunda demokrasi güçlerinin inisiyatif alma zamanı! 17 Ekim 2024 05:14
- İktidarın ‘iç cepheyi güçlendirme’ stratejisi muhalefeti etkisizleştirmekten geçiyor 12 Ekim 2024 05:03
- 10 Ekim Katliamı davası bölgede barış mücadelesinin alanı olarak da önemli 09 Ekim 2024 04:57
- 'İç cepheyi güçlendirelim' çağrısı, muhalefet ve emek güçlerine arkamızda hizalanın çağrısıdır! 06 Ekim 2024 04:41
- İktidar neden yapamayacağı bir anayasayı gündem yapmak için bu kadar uğraşıyor? 03 Ekim 2024 04:55
- TBMM açılırken!.. Sermaye ve emek güçlerinin cepheden karşı karşıya geleceği bir dönem 30 Eylül 2024 04:50
- Ey emek güçleri! İktidar sermayenin yarım yüzyıllık hayalini gerçek yapmak için seferber! 21 Eylül 2024 05:42
- İktidarın kara propagandasına karşı emek ve demokrasi güçlerinin tutumu 15 Eylül 2024 04:43
- ‘Teğmenler krizi’ siyaset ve emek ikliminin zehirleme fırsatına mı dönüştürülmek isteniyor? 10 Eylül 2024 04:59
- Bölgede barış, Erdoğan ve Sisilerin uzlaşmasıyla değil halkların mücadelesiyle kazanılacak! 07 Eylül 2024 04:58
- Antiemperyalizm olmadan İsrail’in soykırımına karşı mücadele olamaz 04 Eylül 2024 05:07
- Barış mücadelesi daha önemli hale geldi 01 Eylül 2024 04:38