28 Mart 2024 04:16

Yeter ki gereken dersler çıkarılsın

A Milli Takım Avusturya maçı sonrası

Fotoğraf: AA

Paylaş

Avrupa Şampiyonası ile ilgili beslenen umutlar, kurulan ışıltılı hayaller, Avusturya karşısında alınan ağır yenilgiyle yerini soru işaretlerine bıraktı.

6-1’lik skordan daha çok, takımın dağınık, oyuncuların birbirleriyle uyumsuz görüntüsü endişe verdi.  

Hazırlık maçında elbette skor ilk planda düşünülmez. Bu maçlardaki öncelikli amaç, oyuncuların birbirleriyle uyumunu geliştirmek ve onları takıma en yüksek katkıyı verebilecek şekilde kullanmanın yolunu bulmaktır. Tabii takımın genel anlamda eksikliklerini görmek de hazırlık maçlarının diğer bir amacıdır.

Her ne kadar skor önemli değil dense bile kağıt üzerinde denk sayılabilecek bir ekip karşısında alınan 6-1’lik yenilginin moral motivasyonu olumsuz etkilemesi kaçınılmaz. Günümüzde farklı seviyedeki takımlar arasında dahi pek sık rastlanmayan bir skorla yenilmek, Milli Takımdaki yanlışları ve eksiklikleri tüm çıplaklığıyla ortaya koydu...

Bu açıdan gereken dersleri çıkararak yenilgiyi faydaya dönüştürebilmek önemli…

En başta oyun planındaki yanlışlığa değinmek gerekiyor. Milli Takım, rakibine önde basıyor gibi görünüyordu ancak ne var ki bu baskı asla Avusturya’yı rahatsız edecek bir yoğunluğa ve agresifliğe ulaşmadı. Daha çok, laf olsun diye yapılan göstermelik bir baskı gibiydi. Zaten kendi takımlarında istikrarlı olarak forma giymeyen ve dolayısıyla yeterli fizik güce sahip olmayan Salih Özcan, İrfan Can Kahveci ve Arda Güler gibi oyuncularla etkili bir baskı kurmak mümkün olamazdı. Bu nedenle, yüksek fizik güç gerektiren önde baskılı bir planla maça başlamak yanlıştı.

Oyuncuların oyun karakteri ve fiziksel özellikleriyle uyumsuz böylesi bir oyun planı yerine, Milli Takımın rakibini kendi yarı sahasında kalabalık bir orta saha ile karşılaması ve kapılan topların hızlı karşı atak geliştirmek üzere Kenan Yıldız ve Kerem Aktürkoğlu ile buluşturulması biçimindeki bir oyun planı tercih edilebilirdi. Böylece Kenan Yıldız ve Kerem Aktürkoğlu hücumda çok daha etkili olabilirdi.

Kerem ve Kenan ile sahaya çıkılıyorsa, boş alanda ve bire birde çok etkili olan bu iki oyuncuya istediklerini bulmalarını sağlayacak oyun planları kurgulamak şart…

Montella geriden oyun kurma ısrarını, işin içine kaleciyi de sokarak sayısal üstünlük ile gerekçelendiriyor. Ancak savunmacılarınızın ve kalecinizin teknik kapasitesi yüksekse böyle bir risk göze alınabilir. Aksi takdirde o bölgede kaptırılacak toplarla gol yeme ihtimalinizi artırmış olursunuz. Milli Takımın savunma oyuncularının ve Kaleci Uğurcan’ın, geriden oyun kurmayı ısrarla deneyecek kadar yüksek bir teknik kapasiteye sahip oldukları ise söylenemez…

Savunma oyuncularının pozisyon alma hataları da üzerinde çalışılması gereken diğer bir konu. “Her zaman rakiple kale arasında pozisyon almak” gibi en temel savunma ilkesini bile sık sık ihmal ediyorlar. 

Ayrıca Montella’nın istediği gibi daha hızlı bir paslaşma temposu yakalamak için de top kayıplarını en aza indirmek gerekiyor…   

Her şey bir yana, özellikle bazı oyuncularımızın -göz göre göre yaptıkları faullerden sonra bile- hakeme sürekli itiraz ederek, bazılarının da her fırsatta rakip oyuncularla dalaşarak sefil futbol kültürümüzü yansıtan tavırlar sergilemesi, Milli Takımı ziyadesiyle antipatik kılıyor.

Mesela, takımın en yüksek gelişme potansiyeli taşıyan oyuncularından olan ve şu anda da gelişme aşamasında bulunan Arda, kendisini tam anlamıyla oyuna vereceği ve sadece oyunla ilgileneceği yerde sürekli olarak rakip oyuncularla itişip kakışıyor. Öyle anlaşılıyor ki, bu şımarıkça davranışların kendisine vereceği zararın henüz farkında değil. Bu şekilde oyunun dışına çıkması, gelişimini sekteye uğratmaktan başka bir sonuç doğurmaz…

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Avrupa Şampiyonası’nda gruptan çıkma hedefi için karamsarlığa kapılmaya gerek yok. Yeter ki hazırlık maçlarından çıkarılması gereken dersler savsaklanmasın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa