04 Nisan 2024 05:00

Halk iradesine yönelik girişimlere karşı ortak mücadele ihtiyacı

Basın açıklamasına katılanlar

Fotoğraf: MA

Paylaş

Pazar günü yapılan yerel seçimin sonuçları açıklandıktan hemen sonra yaptığı “balkon konuşması”nda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, milli iradeye rağmen hareket etmekten uzak duracağız” sözleri son üç günde en çok alıntı yapılan ifade oldu.

Çünkü Erdoğan’ın bu sözleri söylemesinden bir gün sonra Van’da seçimi yüzde 55.51 oyla kazanan DEM Parti Van Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Abdullah Zeydan’a mazbatası verilmedi. Mazbatanın seçimde Zeydan’ın yarısı kadar bile oy almamış olan AKP Adayı Abdulahat Arvas’a verileceği ortaya çıktı. İktidar Van’da halk iradesiyle, kör gözüm parmağına karşı karşıya geldi.

Son iki seçimde seçtikleri belediye başkanı ve yöneticilerinin görevden alınıp yerlerine kayyum atanmasını yaşamış olan Van halkı, “Yeni bir kayyum ataması” olarak gördükleri iktidarın bu son hamlesine tepkisini sokağa dökülerek gösterdi. Polis bu halk tepkisini su, gaz, plastik mermi ve ses bombaları kullanarak bastırmaya çalıştı. Dahası Van Valiliği ve komşu Bitlis Valiliği illerinde vali ve kaymakamların özel olarak izin verdikleri dışındaki her tür eylem ve etkinliği 15 gün süreyle yasakladı!

DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan, YSK önünde yaptığı basın açıklamasında saldırıların DEM Parti ve Van’la sınırlı olmadığını, halk iradesine karşı bir saldırı olduğunu söyleyerek tüm demokrasi güçlerini, haktan, özgürlüklerden yana her çevreyi dayanışmaya ve ortak tutum almaya çağırdı.

CHP, TİP, Emek Partisi yaptıkları açıklamaların yanı sıra Van’a heyetler gönderirken Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, ilerici demokrat siyasi partiler, KESK, bazı bağlı sendikalar, çeşitli dernekler, Van’da seçim sonuçları yok sayılarak AKP’li adayın atanmasını protesto ettiler.

Salı günü başlayan protestolar dün de bu yazının yazıldığı saatlerde sürüyordu.

MAZBATANIN İPTALİ ORGANİZE BİR GİRİŞİM OLARAK DEVREYE SOKULMUŞ!

DEM Parti adayı olarak Van BB başkanlığını kazanan Abdullah Zeydan’ın mazbatasının verilmemesi şöyle bir süreçte gerçekleştiriliyor: Seçimden bir yıl kadar önce Abdullah Zeydan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak “memnu haklarının iadesi”ni istiyor. Mahkeme, Zeydan’ın isteği doğrultusunda “Zeydan’ın seçilme yeterliliğine sahip olduğu” anlamına gelen kararı veriyor. Zeydan, seçilme yeterliliğinin olduğunu gösteren “temyiz kağıdı”nı alarak YSK’ye başvuruyor. YSK bu belgeleri yeterli görerek Zeydan’ın adaylığını kabul ediyor. Sonuçta seçim yapılıyor. Zeydan geçerli oyların yüzde 55.51’ini alarak Van BB başkanı seçiliyor.

Ne var ki yasal süreç böyle işlerken, 29 Mart saat 16.55’te mesai saatinin dolmasına 5 dakika kala Diyarbakır Başsavcılığından bir savcı (Adalet Bakanlığından gelen bir uyarı üzerine) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak “memnu hakların iadesi”ne ilişkin kararın iptal edilmesini istiyor. Mahkeme de savcının başvurusunu hemen karara bağlayarak Zeydan’ın seçilme yeterliliğine dayanak olan kararını iptal ediyor. Kapalı kapılar arkasında olup bitenden ne DEM Parti ne de Zeydan haberdar. Ama mahkeme kararı AKP Van İl Örgütüne uçuruluyor. Pazartesi günü AKP seçim yeterliliği olmadığı için Zeydan’a mazbatasının verilmemesini ve mazbatanın kendi adaylarına verilmesini istiyor. Salı günü mazbata için başvuran Zeydan, arkasından çevrilen dümeni bu şekilde öğreniyor. Van İl Seçim Kurulu Başkanı Murat Altundere, “Bu kararı biz değil YSK vermeli” diyor ancak karar 1’e karşı 2 oyla Van İl Seçim Kurulundan çıkarılıyor.

Mesainin bitmesine 5 dakika kala savcının mahkemeye başvurması, mahkemenin bu başvuruyu kabul edip 1 yıl önce verdiği kararı iptal etmesi, sürecin kapalı kapılar arkasında işletilmesi ve mazbatanın seçimi kazanan DEM Parti adayına değil seçimde sadece yüzde 27.15 oy alabilen AKP adayına verilmesi gösteriyor ki halkın iradesinin tanımaması süreci bir savcının işgüzarlığı, kötü niyetliliği ya da yasaları yanlış yorumlaması ile açıklanamaz.

Hele de halk iradesini tanımama süreci Adalet Bakanlığından gelen bir uyarıyla başlatılmışken yaşananlar “organize bir girişim” olarak görünmektedir. Ki CHP Genel Başkanı Özgür Özel bu süreci “Cuma akşamı saat 16.55’te, Diyarbakır’dan giden bir başvuruyla bunu (‘Zeydan’a verilmesi gereken mazbatayı) iptal ettirmek, Van halkının iradesini hiçe saymak, ona pusu kurmaktır…” diye değerlendirdi.

SEÇİM SONUÇLARINI KORUMAK DA ORTAK MÜCADELE GEREKTİRİYOR

Mazbata verilmeme nedeni kendisine söylendiğinde Abdullah Zeydan’ın ilk açıklaması “Bunun benim şahsımla bir alakası yok. Biraz hukuka inanan, halkın iradesine inanan vicdan sahibi herkes bu hukuksuzluğun karşısında durmalı” oldu.

Son seçimde yüzde 55.51 oyla ve 13 ilçesinin tümünde kayyumcuları cezalandıran bir il olarak Van’da böyle girişimin yapılmasının sadece DEM Parti’nin ve Van halkının değil bütün Türkiye halklarının iradesine karşı bir tutum oluğu, bu ülkede ne olup bittiğini izleyen herkes için artık fark edilen bir haldir.

Bu yüzden de Van’da olup bitinler karşısında tepki gösteren her çevre Van’daki iktidarın yeni tür bir kayyum atama girişimini Türkiye halklarının iradesine karşı bir saldırı olarak gördüklerini ifade etmektedirler. Muhtemeldir ki önümüzdeki günlerde bu tepkiler daha geniş çevrelerle daha da yaygınlaşacak; iktidar ise bu son seçimde kaybettiği psikolojik üstünlüğünü ve itibarını geri almak için saldırılarını çeşitlendirecektir. Tabii Van üstünden verilecek tepkiler bu saldırıları caydıracak bir düzeye varmazsa!

Kaldı ki Van’daki bu hukuk tanımazlık;

  • Seçim öncesi bazı kritik bölge il ve ilçelerine “Asker seçmen sevk etme”,
  • Diyarbakır’da tüm ilçelerde ve büyükşehirde DEM Parti’li seçilenlere mazbataların verilmesinin AKP’nin itirazı üzerine 7 Nisan’dan sonraya ertelenmesi,
  • Çeşitli il ve ilçelerde İl Seçim Kurulları ve YSK’nin AKP’nin itirazları sonrası taleplere çoğunlukla “evet” derken muhalefetten gelen taleplere büyük çoğunlukla “hayır” demesi… Erdoğan’ın “seçimin sonuçlarını saygıyla karşılayacakları” yönündeki sözlerinin gerçekte bir karşılığının olmadığını göstermektedir.

Dolayısıyla bugüne kadar yapılan “seçim güvenliği” ve “sandık güvenliği” konusundaki sorumluluk çağrılarının yanı sıra artık seçim sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik “organize girişimler”, “pusu”lar ve “yargı darbeleri”ne karşı birleşebilecek bütün güçleri birleştirmeye yönelik her girişimi yapmak son derece önemli bir tutum haline gelmiştir.

Tek adam rejiminin işine gelmediğinde seçim sonuçlarını bile tanımamaya varan girişimleri karşısında “bana değil ona”, “bize değil size” gibi bahanelerle mücadeleye katılacak güçleri bölmek sadece tek adam rejiminin değirmenine su taşımaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa