Bir seçimin ardından: Ne yapmalı?
Fotoğraf: MA
31 Mart 2024 yerel seçimlerinin, AKP’yi ilk kez ikinci parti durumuna düşürmesi, iktidarın, kalesi kabul edilen kentleri dahi kaybetmesi bir haftadır yapılan yorum ve analizlerle tartışılıyor.
Seçimin ardından yapılan sokak röportajları ile basına yansıyan çeşitli işçi, emekçi görüşleri, hem seçim sonuçlarına yansıyan dinamikleri gösteriyor hem de siyaset yapanlar açısından o dinamiklerin geleceğe dair neler söylediğine ilişkin veriler sunuyor.
BBC Türkçe’nin ‘Adıyaman: 47 yıl sonra CHP nasıl kazandı?’ başlıklı, kentte yapılmış görüşmelerden oluşan videolu haberi çeşitli boyutlarıyla kentteki seçimlerin sonuçlarına dair fikir veriyor. O haberden bazı görüşler şöyle:
“AK Parti’liyim, AK Parti seçmeniyim. Dobra dobra söylüyorum, oyumu da vermedim. İşte adama böyle silleyi vururlar.”
“Hiç kimse demesin ki, Adıyaman benim kalem. Adıyaman kimsenin kalesi değil. Bu memlekete kim hizmet yaparsa Adıyaman onun kalesidir.”
“Bu tepki oyudur. Bu CHP’ye giden bir oy değildir.”
Bugüne kadar AKP’nin kazandığı Adıyaman’da bu seçimde CHP Adayı Abdurrahman Tutdere yüzde 49.74 oranında oy alırken, ikinci olan AKP adayı yüzde 27.42’de kaldı. Haberde iktidarın emeklilerin taleplerini umursamamasından, depremin üzenden bir yıldan fazla zaman geçmesine rağmen molozların bile kaldırılmadığı yerler olmasına duyulan tepkiye kadar somut eleştiriler dile getiriliyor. Haberde konuşan bazılarının da, CHP’ye değil de Adayı Abdurrahman Tutdere’ye oy verdiğini vurgulaması ise, çok faktörlü belirleyenleri okuyup anlamaya çalışmak gerektiğini söylüyor.
Medyascope’un, Üsküdar’ın sokaklarında yaptığı halk röportajlarıyla, ‘30 yıl sonra ilk kez CHP’ye geçen Üsküdar’da halk kime ne mesaj verdi?’ sorusuna yanıt aranan videolu haberde de, ekonomik sorunlar öncelikli mesele olarak yansırken, birçok emekli daha önce AKP’ye oy verdiklerini ve yaşamaya mahkum edildikleri sefalet koşullarına tepki olarak bu kez tercihlerini değiştirdiklerini söylüyor. Bu haberde de, aday tercihi artı farklardan biri olarak dile getiriliyor.
Gazetemiz Evrensel’in dün 1. sayfasının ikinci manşeti de, “Emek nehri yatağını arıyor” başlığıyla, birçok farklı kentten işçi ve emekçilerin seçimlere dair tercihleri konusunda söylediklerinden oluşuyordu.
Bu görüşler içinde, AKP’li olup, tepki olarak bu seçimde sandığa gitmediğini söyleyenler, ciddi oranlarda sandığa gitmeyen AKP’li seçmenin durumunu yansıtıyor.
Bununla birlikte, tek tek işçilerin yaşadıkları deneyimlerin tercihlerine nasıl yansıdığını görüyoruz Örneğin Eskişehir’den Harb-İş üyesi bir hava ikmal işçisi, “Geçtiğimiz dönemlerde Refah ve Yeniden Refah Partilerine oy verdim. Bu seçimde ise oyumu CHP’ye verdim. Ben özelleştirme dönemini görmüş bir işçiyim hiçbir zaman AKP'ye oy vermem bundan dolayı” diyor. Ankara’dan, 35 yaşındaki erkek bir enerji işçisi ise, “İlçede BBP’ye verdim, AKP’ye tepki olsun diye. İl meclisinde EMEP’e verdim. Ankara büyükşehirde Turgut Altınok’a verdim. Ankara il seçiminde Mansur Yavaş’ın yalan vaatlerinden dolayı, su faturasında yaptıkları zamlardan dolayı ona zıt olan AKP adayına oy verdim. AKP’nin gelmeyeceğinden emindim, ama Mansur Yavaş’ın da oy oranı yüksek çıkmasın, rehavete kapılmasınlar istedim.” diyor.
Belki ilk bakışta “Ne kadar kafası karışık” diye düşünebilirsiniz ama en nihayetinde tercihlerinin mantığını yaşadıkları üzerinden açıklıyor ve aslında politik ve örgüt çalışması yapanlar açısından neyi, nasıl dönüştürmek gerektiğine dair bir fikir veriyor.
Esenyurt’tan DEM Parti seçmeni olduğunu söyleyen bir işçi de, “Son yerel seçimde AKP’nin yenilmesi için CHP’ye oy verdim” derken, Kayseri’den bir metal işçisi, “Yıllarca hükümete oyumu verdim. Ta ki emekli olup çalışmaya devam etmek zorunda kalıncaya kadar. Hele de bağlanan emekli aylığı beni Ak Parti’den soğuttu. İnadına gittim Yeniden Refah Partisine oyumu verdim” ifadelerini kullanmış.
Bu tablo, işçi ve emekçilerin yaşadıklarından hareketle yaptıkları tartışmaları ve arayışları kendi dillerinden yansıtıyor.
İşçi ve emekçilerin tepkilerini eylemle ifade ettikleri süreçleri de biraz hatırlayalım. Seçimlerden bir ay önce, şubat ayının ilk haftasında Seydişehir Alüminyum Fabrikasında işçilerin 7 gün süren ve taleplerinin karşılık bulduğu direnişlerine tanıklık ettik.
Cengiz Holdinge karşı gerçekleşen bu direnişten öncesi de var. Eti Alüminyum, 2003-2005 arasında özelleştirme kapsamına alındığında da işçilerin direnişlerine tanıklık etmiştik.
Bir grup araştırmacı ve sendika uzmanının 2014 yılında bir araya gelerek oluşturduğu Emek Çalışmaları Topluluğunun ilk çalışması olan “2015 işçi sınıfı eylemleri raporu”, Bursa merkezli metal işçilerinin başlattığı ve sektörde diğer kentlere de yayılan “Metal Fırtına” diye de adlandırılan süreçte gerçekleşen eylem sayısının 754 olduğunu, bunlardan 628’nin ise iş yeri temelli eylemler olduğunu ortaya koymuştu.
Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikasının (BİRTEK-SEN), Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde 2 Şubat-9 Mart 2022 tarihleri arasında yaşanan işçi grevlerine dair raporunda, 31’i tekstil iş kolunda olmak üzere, toplam 35 fabrikada yaşanan direnişe yaklaşık 13 bin işçi katıldığı ifade edilmişti.
Bazı işçi grev ve direnişleri başarıyla sonuçlanıyor, bazıları yenilerek sönümleniyor ama hiçbir enerji, deneyim uçup gitmiyor. Talepleri karşılanmadan son bulmuş eylemler zinciri de yarın uygun bir zemin bulduğunda kendisini belki daha güçlü gösterecek bir ‘hayalet’ potansiyeliyle aslında aramızda dolaşıyor.
Tam burada Lenin’in,1902’de yayımlanan “Ne Yapmalı?” broşürünü güncel ihtiyaçlar, sorunlar ve tartışmalar bağlamında çok değerli bir başvuru kaynağı olarak yeniden okuyup sonuçlar çıkarmak, özellikle işçi sınıfı devrimcileri için hayati önemde.
Ekonomik sorunlardan kaynaklı tepkiler, bir oy olarak dahi önemli siyasal sonuçlar doğurabilir ancak bu tepkilerin sermaye, onun partileri ve kapitalizm karşısında, sınıf bilincine dayalı niteliksel sonuçlar doğurması başka bir mesaiyi gerektiriyor.
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00
- ‘Yerli ve milli muhalefet’ tuzağı 07 Ekim 2024 05:13
- Bu sadece bir İsrail savaşı değil 30 Eylül 2024 05:00
- Savaş satanların yarışında söz sahibi olmak... 23 Eylül 2024 05:00
- Önce ölüm fermanını imzaladı, sonra kurbanıyla kağıt oynadı 16 Eylül 2024 05:30
- Çürüyen sınıfın adaletine karşı… 09 Eylül 2024 05:35
- Yeni yetme Türk naziler ‘siyasi yeğen’ midir? 02 Eylül 2024 06:05