Tarihsel Materyalizm Konferansı
Fotoğraf: Evrensel
“Kriz ve Köktenci Dönüşüm Evrelerinde Akılcı ve Akıldışı Olanı Yeniden Düşünmek” başlığını taşıyan ‘Tarihsel Materyalizm Konferansı’ 5-7 Nisan 2024 tarihleri arasında Kadir Has Üniversitesi Yerleşkesinde yapıldı.
Praksis Dergisi, Sosyal Araştırmalar Vakfı, Türk Sosyal Bilimler Derneği ve Mülkiyeliler Birliği iş birliğiyle hazırlanan etkinliğin düzenleme kurulu Elçin Aktoprak, Berkay Ayhan, Ecehan Balta, Çoşku Çelik, Ezgi Doğru, Saygun Gökarıksel, Ali Yalçın Göymen, Ali Rıza Güngen, Özgür Narin, Özgür Orhangazi, Cihan Özpınar, Deniz Parlak, Paul Reynolds, Aylin Topal, Galip Yalman, Onur Yıldız ve Cemil Yıldızcan’dan oluşuyordu. Aylarca süren titiz bir çalışma ile etkinliğin başarıyla gerçekleşmesini sağlayanlar, içten teşekkürü ve selamlamayı hak ediyor.
Toplantı boyunca toplumsal yaşam ve siyasal mücadeleye ilişkin birbirinden farklı konularda Marksist bakış açısı içinde üretilmiş fikirlerin paylaşıldığı oturumlar yanında, Tarihsel Materyalizm (Historical Materialism) dergisi ve kitap serisi editörleri olan Panagiotis Sotiris, Demet Şahende Dinler, Kaan Kangal ve Paul Reynolds’ın katılımıyla bir tanışma etkinliği gerçekleştirildi. En az bunlar kadar önemlisi, üç gün boyunca farklı kuşaklardan, uluslardan ve ekollerden Marksistler sadece toplantı salonlarında değil, kahve aralarından yemek kuyruklarına kadar pek çok fırsatta kaynaşıp birbirinin varlığından güç aldılar.
Etkinliğin ‘çağrı metni’nde öncelikle küresel düzeydeki kırk yıllık neoliberal hegemonyanın ardından ortaya çıkan ve neoliberal kapitalizmin çevresel yıkım, ekonomik durgunluk ve siyasi yelpazenin merkezindeki liberal konsensüsün çöküşü ile örtüşen krizlerinin altı çiziliyordu. Devamında ise bahsi geçen krizleri aşmaya yönelik sağcı girişimlerin çıkışsızlığını ve radikal geçişleri yönlendiren potansiyel rasyonellikleri öngörmek için tartışmaya bir davet dile getiriliyordu. Böylesine yoğun içerikli bir ‘çağrı metni’ sonrasında gerçekleşen tartışmaların/sunuşların hepsini bu yazı içinde özetleyebilmek mümkün değil. Dolayısıyla bu yazıda sadece konuşmacı olarak katkıda bulunduğum bir panelden söz edeceğim.
Evrensel Genel Yayın Yönetmeni Hakkı Özdal, Devrimci Marksizm Yayın Kurulu Üyesi Sungur Savran, yayıncılık konusunu akademik düzlemde araştıran ve bu alanın seçkin kurumlarında yıllardır emek veren Cemran Öder ve bu satırların yazarının konuşmacı olarak katıldığı “Türkiye'de Marksist Entelektüel Pratik: Uygulayıcıların Görüşleri ve Deneyimleri” başlığını taşıyan panelin temel amacı, özellikle muhalif gazetelerin, dergilerin ve yayınevlerinin rolüne odaklanarak, Türkiye'deki Marksistlerce yapılan entelektüel üretimin temel dinamiklerine ışık tutmak olarak saptanmıştı. Saygın bir Gramsci uzmanı olan Bruno Gulli tarafından yönetilen panelde, Türkiye’de Marksist entelektüel üretim düzeyini belirleyen temel etmenler yanında, devrimci düşünce ve örgütlenmenin başarısını etkileyen güncel meseleler üzerinde tartışma yürütülmesi de hedeflenmişti.
Panelin ilk konuşmacısı olarak, Türkiye’de gündelik gazete, teorik dergi ve yayıncılık alanlarında yürütülen Marksist mücadelenin içinde sürdürüldüğü tarihsel koşullar ve güncel dinamikler üzerine düşüncelerimi aktardım. Türkiye'de yürütülen Marksist mücadelenin tarihi boyunca karşılaştığı baskı ve kırımların ve bunlardan geride kalan artçı etkilerin, güncel arayışları nasıl etkilediği üzerinde durdum.
Hakkı Özdal, Türkiye'deki işçi sınıfı basınının içinde bulunduğu durumu ve Marksist gazetecilik ekolünü etkileyen dinamikleri somut örnekler üzerinden tartıştı. 29 yıldır günlük olarak yayın yapan Evrensel'in işçi sınıfı mücadelesinin somut gerçeklerine odaklanan yayın çizgisinin gelişim sürecini, basının dijital dönüşümü, sosyal medyanın artan önemi ve kuşakların değişen okuma alışkanlıkları üzerinden değerlendirdi.
Cemran Öder, Marksist ve bağımsız yayıncılığın, Türkiye'nin kültürel hafızasını besleyen entelektüel sermayeye ve bu birikimin gelişimine yaptığı katkı üzerine bir çerçeve çizdi. Marksist mirastan beslenen yayıncılığın karşı karşıya kaldığı ekonomik ve siyasal zorluklar ile dönüşümün olanaklarını gözler önüne serdi.
Panelin son konuşmasını yapan Sungur Savran, 2006'dan bu yana 56 sayısı yayımlanan Devrimci Marksizm dergisinin ve şu anda dokuzuncu yılına giren İngilizce yıllık baskısı Revolutionary Marxism'in tarihsel gelişimi üzerinde durdu. Türkiye'deki sınıf mücadelesinin en parlak dönemi olan 1960'lı ve 1970'li yıllardan geriye kalan deneyimi özetledikten sonra 1980'li yılların Marksist entelektüel üretim üzerindeki etkisini uluslararası karşılaştırmalar yaparak tartıştı.
Marksist fikir ve eylemlerin Türkiye'nin siyasal tarihinde önemli bir yeri olmuştur. Marksizm, özellikle de Marksizm-Leninizm, 20. yüzyılın başlangıcından bu yana yalnızca toplumsal hareketleri değil, ülkenin entelektüel ve kültürel hayatını da etkilemiştir.
Şiddetli baskılar altında geçen yaklaşık kırk yıllık sessiz ve karanlık yılların ardından, 1960'ların ikinci yarısından itibaren Marksistler gündeme ağırlığını koydu. Bu dönem boyunca genç devrimciler sosyalist fikirlerle tanışıp, örgütlü mücadeleye katıldı. 12 Mart 1971 askeri muhtırası çok zarar vermiş olsa da Türkiye'deki Marksist hareketlerin gelişimini durduramadı. Sonuç olarak Marksistler 12 Eylül 1980 Darbesi’ne kadar siyasi ve toplumsal hayatta güçlü aktörler olmayı sürdürdüler.
İşkence ve ağır insan hakları ihlalleriyle bilinen 12 Eylül 1980 Darbesi, Marksist hareketin ciddi bir biçimde gerilediği tarihsel bir dönüm noktası oldu. İdamların ve işkenceli gözaltıların yarattığı bir atmosferde, siyasi partilerin kapatılması, demokratik kitle örgütlerinin yasaklanması ve gazetelerin engellenmesi entelektüel iklimi önemli ölçüde değiştirdi. Marksist siyasi faaliyetlerin yanı sıra sınıf odaklı düşünsel üretimde de gerilemenin yaşandığı bir sürece girildi.
Bu durum Tayyip Erdoğan yönetimindeki son 22 yılda da devam etti. Bu dönemde Türkiye baskıcı ve otoriter bir yönde dönüştü. Ülkede siyasal İslam'ın ve vahşi kapitalizmin yükselişi altında Marksistlerin düşünce üretimi ve mücadelesi adına parlak sözler söylemek mümkün değil.
Başta işçi sınıfı olmak üzere ezilenlerin, sömürülenlerin şartlarının her geçen gün daha da ağırlaştığı bir dönemde, Türkiye’deki Marksist mücadele dinamiklerinin içinde tartışıldığı ortamların çoğaltılması büyük önem taşıyor. Marksist mücadelenin önünde yürüyenlerin gündeme getirdiği sorunlara, sosyalist kadrolar ve donanımları itibarıyla bu konuda yol açıcı çözüme düşünsel katkı sunabilecek katılımcılarca çözüm arandığı konferansların sadece merkez illerde değil yerellerde de organize edilmesi gerekiyor.
- Başarısız devletin yıkılışı mı, yeni bir felaketin başlangıcı mı? 15 Aralık 2024 04:03
- Suriye’deki gelişmeler ve çözüm sürecinin akıbeti 08 Aralık 2024 05:14
- Baskıların haritası bize ne söylüyor? 01 Aralık 2024 04:56
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45