ABD’de ‘özgür basın’: Para ve güç, bilgi akışını etkiler
Fotoğraf: Unsplash
ABD Anayasası birinci ek maddesine göre “Kongre, düşünceyi açıklama özgürlüğünü, basın özgürlüğünü ... ihlal eden kanunlar yapamaz.” Buna rağmen ABD ana akım medyası ABD sermayesi ve emperyalizminin çıkarlarına hürmette ve hizmette kusur etmeyen sahibinin sesi bir medya. Sansürün ve gazetecileri tehdit ve hapse atmanın göz önünde ve sistematik olmadığı koşullarda medyanın bu tarz bir bağımlılık ve egemenlerin çıkarlarına hizmet ilişkisi hemen göze batmayabilir, ancak içeride sermayenin mantığına ters halk hareketlerinden dışarıda Irak’ın, Suriye’nin, Gazze’nin nasıl haberleştirildiğine ve hatta ABD’nin işgal ettiği ülkelerde yakın geçmişte bile gazetecilerin başına neler geldiğine bakmak lazım.
Geçtiğimiz hafta başı Seattle, Chicago, San Francisco ve New York’ta Filistin yanlısı eylemciler havalimanı girişleri ve yolları kapatıp kampüslerde protestolar örgütlemeye devam ettiler. Perşembe, gün içinde polis Columbia Üniversitesinde soykırım karşıtı 100’den fazla göstericiyi gözaltına alırken Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ABD Filistin’in devlet olarak tanınması teklifini veto etti. Bu vetodan saatler sonra da İsrail İran’ı bombaladı. Perşembe gecesi yine herkesin aklının ucunda dünya savaşına mı gidiyoruz sorusu vardı. İran neyse ki ilk gün itibarıyla saldırıyı önemsemeyen mesajlar yayımladı.
Saldırı haberleri Twitter’a düşünce CNN’i açtım; ekranda uzman sıfatıyla konuşan kafalardan hiçbiri İsrail’in İran’ın Şam Konsolosluğuna saldırısından bahsetmedi. Bu “uzman”lara göre İran sanki birdenbire kafasına esip 300 füze yollamıştı İsrail’e. Cumhuriyetçilere yakınlığıyla bilinen FOX da aynı çizgide yayın yaptı. Hatta bir “analist” İsrail’in saldırısını mevcut çatışmaları tırmandırmamaya çalışan bir saldırı olarak tanımlayıp övdü. İki yayında da aynı mavalları dinledik: “İsrail doğduğundan beri düşmanlarla çevrili!”; “Hizbullah!”; “her şey 7 Ekim’de başladı” vs…
Ertesi gün ABD Temsilciler Meclisi apar topar 95.3 milyar dolarlık İsrail ve Ukrayna’ya yardım paketini onaylarken gazeteler de İsrail’in saldırısını aynı “gerginliğin tırmanmasını önleyen saldırı” gerekçesiyle övüyordu. 7 Ekim saldırılarından beri ana akım medya İsrail’in soykırımına ve ABD’nin İsrail’e koşulsuz desteğine rıza üretmek için çabalıyor. Amerika’da ana akım medyanın bayrak taşıyanı New York Times ve geçtiğimiz hafta içi öğrendik ki Batı’nın bu en ünlü, en ödüllü gazetesi muhabir ve editörlerine İsrail-Gazze haberlerinde “soykırım”, “etnik temizlik” gibi kelimeleri yasaklamış, yetmemiş “işgal altındaki topraklar” ifadesini de yasaklamış. “Filistin” kelimesini ve “mülteci kampları” ifadesini de kullanmaktan imtina edin demiş.
İsrail’in saldırıları başladığından beri orantısız olarak İsrail’e ve İsrail’in kayıplarına odaklanan gazete 7 Ekim’de neler olduğu ile ilgili skandal bir haberiyle de bir süredir gündemde. Birçok politikacı ve kurumun İsrail’in giriştiği soykırımı aklamak için referans verdiği haberin yazarlarından biri olan Anat Schwartz’ın gazetecilik deneyimi olmayan, daha önce İsrail’in hava kuvvetleri istihbaratı için çalışmış ve şu anda da bir film yapımcısı olduğu; haberdeki bir diğer Yazar Adam Sella’nın da Schwartz’ın yeğeni olduğu ortaya çıktı. Üstelik Schwartz’ın Twitter’da “Gazze’nin mezbahaya çevrilmesini ve Filistinlilerin insan olmadığını” savunan bir tweeti beğendiği de anlaşılınca New York Times konuyla ilgili bir iç soruşturma başlattı. Ancak ilk etapta hiçbir yere varmayan soruşturmanın detayları sızdırılınca bu sefer gazete “Kim sızdırdı” diye bir cadı avı başlattı. New York Times’da örgütlü sendika bu soruşturmanın “Ortadoğulu ve Kuzey Afrikalı” çalışanları hedeflediğini, “Ayrımcı ve taciz edici” olduğunu ilan edip gazeteyi şikayet etti.
Batı ana akım medyası sözde “objektiflik/tarafsızlık” nosyonu üzerine kurulu. Ancak objektiflik, Gaye Tuchman’ın da dediği gibi, peşinde koşulan bir idealden çok gazetelerin ve gazetecilerin kendilerini eleştiriye karşı koruduğu bir “stratejik ritüel”e dönmüş durumda. Kâr amaçlı şirketler olmaları bir yana, en objektif haberi vereceğim diye sürekli resmi ve hem bürokraside hem şirketlerde üst düzey, elit kaynaklara giden medya kuruluşları bu kaynaklara bağımlı hale geldikçe ancak bu elit çevrelerdeki tartışmaların parametreleri ve aralarındaki bölünmelerin izin verdiği ölçüde yayınlar yapıyor. Para ve güç, bilgi akışını etkiler.
- ABD seçimleri: Soykırım yürütmek kazandırmadı 06 Kasım 2024 15:22
- Seçimler soykırım karşıtı hareketi eritemedi 03 Kasım 2024 04:40
- Soğuk ve sıcak savaşlar 20 Ekim 2024 04:25
- ABD seçimlerinin anahtarı hâlâ Gazze'de 13 Ekim 2024 04:15
- ABD medyasının ‘değerli ve değersiz kurbanları’ 06 Ekim 2024 04:35
- İçeride faşizm dışarıda faşizm 29 Eylül 2024 04:51
- ABD medyası ve ‘tarafsız’ gazeteciliğin sınırları 22 Eylül 2024 04:49
- Harris-Trump televizyon gösterisi: Göçmen düşmanlığı ve İsrailcilikte yarıştılar 11 Eylül 2024 10:15
- İşçiler ABD seçimlerinin neresinde? 01 Eylül 2024 03:24
- Kim daha çok Trumpçı yarışı başladı 25 Ağustos 2024 04:30
- ABD seçimleri ya da öznesi, nesnesi olmayan gölgeler 11 Ağustos 2024 06:46
- ABD’nin Afrika politikaları daha nice askeri müdahale ve çatışmalara gebe 04 Ağustos 2024 05:25