Dil bilmezlik: Doktor yazıları
Fotoğraf: Evrensel
Doktor yazısı özünde dil bilmezliğin reçetelerde dışa vurumudur.
Ola ki bir hekim el yazısına rastlarsanız sakın ha çirkin demeyin. O karmaşık yazı bu toprakların yüzyıllık suretidir. Devletin görmek istemediğimiz derinleridir. Asırlar boyu bir arada yaşamışken heba ettiğimiz Rumların, Ermenilerin ahıdır. Muktedirlerin dil düşmanlığıdır. Her birimizin o güzelim Türkçeye hapsedilmesidir. M. Foucault’un ‘büyük kapatılmasından’ esinle ezcümle Türkçeye kapatılmamızdır.
Bazı deyimlerin miadı dijital teknolojinin gündelik hayatta yaygınlaşması ile sönümlendi. Misal: Doktor yazısı, doktor gibi yazmak.
Artık reçeteler bir kağıt parçasında size sunulan ya da cep telefonunuza gelen şifrelerden ibaret. Bu dönüşüm hekim emek sürecinin dışa vurumunu da maskelemiş oldu.
Kanımca öğrenmeden icraya hekimlik emek sürecini ikiye ayırmak mümkün: Elle yazılan reçete sürecinin hekimliği ve bilgisayar çıktılı reçete hekimliği.
Peki birinci grup hekimliğin el yazıları neden o kadar seri ve bir o kadar okunamayacak kadar karmaşıktı?
Gerek halk gerekse hekimler arasında ortak kanı, aşırı iş yükü nedeniyle hızlı reçete yazma zorunluluğu olsa da ben bunun birincil neden olduğunu düşünmüyorum.
Doktor yazısı benzetmesinin esbabımucibesinin ‘dil bilmezlik’ olduğu kanaatindeyim.
Misal benim öğrencilik yıllarımda birçok tıp branşının ne Türkçe kaynağı vardı ne de fotokopi cihazları. Doğası gereği derste hocanın ağzından çıkan her kelimenin not edilmesinden başka bir çare kalmıyordu. İnternet, kişisel bilgisayar, cep telefonu, dijital fotoğraf hak getire!
Olmayanlar sadece bunlar değildi. Ekseriyetimizin literatür okumaya yetecek İngilizce, Almanca ya da Fransızcası da yoktu.
Peki, yüz binlerce öğrenci arasında ilk yüzdelik dilime giren, çalışmayı/öğrenmeyi seven bu tıp öğrencileri neden yabancı bir dil bilmiyorlardı? Sonrasında Latince öğrenebilen bu gençler tıp bittiğinde neden hâlâ İngilizce konuşamıyorlardı?
Yanıtı basit ve bir o kadar da hicap verici: Bir devlet neden dillerden korkar?
Hekimlerin matematikte iyi dil becerisinde kötü olduğunu söyleyemeyiz. Nasıl oluyor da Mardin’de oyun arkadaşlarından sokakta Arapça, Kürtçe, Süryanice ve okulda zorunlu olarak Türkçe öğrenebilen bir tıp öğrencisi, devletin onca zorunlu İngilizce okul dersinden ‘İngilizce dil bilmez’ olarak geliyordu?
Sahi bir devlet neden tüm dillerden korkar? Bırakalım hekimleri, onca imam hatip okulu varken neden milyonlarca imam ve mezunların ekseriyeti Arapça bilmez de ezberle donanır?
Hasılı tıbbiyelilerin geçmişte dayatılmış dil bilmezliği, o dönemin teknolojik geriliğinde hocaların ağzından her çıkanı yazma zorunluluğu ile buluşunca Türkçe yeni bir deyim kazanmış oldu: ‘Doktor yazısı gibi’
Sağlıcakla kalın, dillerde çoğalın.
- Tombul kentler tombul insanlar yaratır 16 Eylül 2024 04:55
- Barış belediyeciliği: Didim 09 Eylül 2024 04:02
- Şifa kurumundan biyo-ahlak mekanına: Hastaneler 02 Eylül 2024 05:29
- Yaşamın topukla imtihanı: Bilim mahkeme salonlarına sığmaz 26 Ağustos 2024 04:45
- Bir erişkin oyunu: savaş, gıda güvencesizliği ve sağlık 19 Ağustos 2024 04:35
- Nehirler ve damarlarımız aynı hızda kirleniyor 12 Ağustos 2024 04:29
- Köpek gibi yürüme günü: Führer, beyin, tıp 29 Temmuz 2024 04:35
- İsim, kitap, şehir: ‘Bir Dem Ankara’ 22 Temmuz 2024 04:20
- Alaylı eğitim modeli olarak SSK hastaneleri 15 Temmuz 2024 04:30
- Medya ombudsmanlığı: TTB 08 Temmuz 2024 04:46
- Vefa: 'İzi kalsın' 01 Temmuz 2024 04:22
- TTB: Bir meslek odasından öte 27 Haziran 2024 04:48