24 Nisan 2024 04:35

Ne “yoksul” bir “zenginlik”…

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

İlk yazıda bıraktığımız yerden devam edelim diye düşündüm hasbihâl etmeye… Hasbihâl dostluk, dostluk da zihinsel bir alışveriş gerektirir Kierkegaard’ın deyişiyle… Voltaire’in “Candide” romanından alıntı ile bitirmiştim o yazıyı: “Bunlar güzel sözler, ama bahçemizi de yetiştirmek gerek!” Voltaire için insanın bahçesini ekip biçmesi, bu dünyayı, hemen şimdi ve burada, biraz daha iyi bir hale getirmek demekti. Sadece Voltaire değil Antik dönemin büyük filozofları için de bahçe önemliydi. Platon’un, Aristoteles’in özellikle de Epikuros’un zihinsel alışverişlerini bahçede yaptığı düşünülürse… Hatta bu yüzden Epikuros’un takipçilerine “bahçe filozofları” deniyordu.  

Bahçeyi ekip biçmek, insanlığın kendisini yeniden üretecek olanı üretmektir aslında. İnsanın kendisinin yeniden üretildiği “zenginliğin” üretilmesidir. Ama galiba asıl sorun da burada: Günümüz iktisatçılarının Kâbe’si haline gelen “zenginlik”, biraz daha teknik bir ifadeyle “büyüme”, kabaca “Gayrisafi Yurtiçi Hasıla” ve artışı… ve anlamadan ölçmeye çalışmak. Oluşsuz, süreçsiz bir sonuç. Ters yüz edilmiş bir dünya Marx’ın deyişiyle…

Kapital, malumunuz Karl Marx’ın magnum opus’u. Kapital’de her ne kadar Marx “incelememiz metanın analizi ile başlıyor” diye ifade etse de Marksist teori üzerine yazan John Holloway, Marx’ın Kapital’e meta ile başlamadığını söyler. Holloway ilk cümlenin öznesinin “meta” değil “zenginlik” olduğunun altını çizer: “Kapitalist üretim tarzının egemen olduğu toplumların zenginliği.” Kapitalist üretim tarzının hâkim olduğu toplumların zenginliğinden bahseden ilk cümle, bizi, kapitalist üretim tarzının hâkim olmadığı toplumlarda zenginliğin nasıl bir şey olabileceğini sormaya davet ediyor. Marx bu soruya yanıtı Grundrisse’de veriyor.  

Marx’a göre, zenginlik dar burjuva biçiminden sıyrıldığında:

i) İnsan ihtiyaçlarının, kapasitelerinin, zevklerinin, üretici güçlerinin evrenselliğinden,

ii) İnsanlığın hem kendi doğasının hem de doğanın güçleri üzerindeki egemenliğinin tam gelişiminden,

iii) İnsanın yaratıcı potansiyellerinin mutlak gelişiminden,

iv) Önceden belirlenmiş dışsal bir hedef doğrultusunda insanın gelişimi yerine kendinde bir amaç olarak insani güçlerin gelişiminden,

v) İnsanın tek bir belirlilik içinde kendini üretmesi değil, kendi bütünlüğünü üretmesinden,  

vi) İnsanın mutlak bir oluş hareketi içinde olmasından başka nedir ki?

Burjuva formunda zenginliğin ne kadar yoksul bir zenginlik olduğunu anlatan bir zenginlik anlayışı… Kapitalizmde olduğu gibi aracı insan olan değil, amacı insan olan bir zenginlik anlayışı…

Diğer yandan Marx, kapitalist üretim tarzı altında, insani içeriğin yukarıda ifade edilen tam gelişmesinin, tam anlamıyla içinin boşaltılması; evrenselliğin, genel bir yabancılaşma; kendinde amaç olarak beliren insanın ise dışsal bir amaca kurban edilen insan olarak göründüğünü vurgular. Kendinde bir amaç olmaktan ziyade kapitalizmin tanımladığı zenginlik amacına kurban edilen bir insan.

Ne “yoksul” bir “zenginlik”…

Birçok muhalifinin söylediğinin aksine kapitalizm zenginlik yaratır. Hem de büyük bir zenginlik. Ancak kapitalizm bu zenginliği yaratırken, içi boşaltılmış, yabancılaşmış ve dışsal bir amaca yaşamları feda edilmiş insanları da yaratır. Trajik olan, bu burjuva zenginliğini yaratanın da bu saydığımız içi boşaltılmış, yabancılaşmış ve kendisine yabancı bir amaca yaşamını feda etmiş aynı insan olmasıdır.

Bu insanın yaratıcı potansiyeli piyasanın metalara yönelik talep eğrisi ile sınırlanmış, niteliği ise sermayenin emek gücü talep eğrisi ile belirlenmiştir. Bu insan yarattığı zenginliğe hiçbir zaman sahip olamamış, öznesi olarak yarattığı metalar dünyası karşısında nesneleşmiştir. Bu insanın yaratıcı potansiyeli meta üretiminin çarkları arasında törpülenmiş, bu insanın sahip olduğu zamanın mülkiyeti sermaye tarafından ele geçirilmiştir. Bu insan tüm potansiyeli ile meta üretimi ve birikimi yani burjuva zenginlik anlayışı ve bunun yarattığı işleyişe kurban edilmiştir. Bu insan zenginliği üretirken kendisi tükenen bir insandır…

Şimdi bir kere daha düşünsek mi bir dolu iktisatçının “indi bindi” yorumları arasına sıkıştırılmış zenginliği, zenginlik artışını, ekonomik büyümeyi… ekonominin yüzde kaç büyüdüğünü?

Bahçe metaforuyla bitirelim bu haftaki yazımızı…

Voltaire bahçeyi ekip biçmeye çağırırken insanlığı, yaşadığı Ferney Bahçeleri’nde onun için çalışan onlarca insan vardı. Kendisinin konuklarını ağırladığı şölenlerde ikram ettiği ürünleri bu insanlar ona sağlıyordu şüphesiz. Bu insanlar başkalarının bahçesinde başkaları için…

Oysa şairin dediği gibi, bizim gizli bahçelerimiz var, gizli bahçelerimizde açan çiçekler, yalnız da değil üstelik…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa