25 Nisan 2024 04:18

Galatasaray kaparak, Fenerbahçe kaptırmayarak…

Görseller: GS logo & FB logo & Pixabay

Paylaş

Süper Lig’de son 5 haftaya girilirken takipçisi Fenerbahçe ile arasındaki puan farkını 4’e çıkaran lider Galatasaray’ı şimdiden şampiyon ilan edenler var. Sarı-kırmızılı ekip kuşkusuz rakibine göre çok daha avantajlı ancak diğer yandan şunu da vurgulamak gerekir ki sergilediği oyun bundan sonra yaşayabileceği olası puan kayıplarının sürpriz olarak nitelendirilmesine engel olacak kadar istikrarsız...

Aslında Galatasaray da Fenerbahçe de kalan tüm maçlarını kazanma konusunda umut veren bir takım oyunu ortaya koymuyor. İkisi de ağırlıklı olarak bireysel becerisi/yeteneği yüksek bazı oyuncularının dönemsel parlayışlarıyla yol alıyor.

Rakipleri, bu oyuncuları kilitleyecek taktikler geliştirebilse ya da takım; sakatlık, hastalık, cezalı olma gibi sebepler yüzünden bu oyunculardan yoksun bir kadroyla sahaya çıkmak zorunda kalsa işleri zora girebilir.

Aynı kaygılar takımın yükünü çekme konusunda kritik rol oynayan oyuncular için de geçerli. Bazen tek bir oyuncunun eksikliği bile tüm takımın dengesini bozabiliyor. Galatasaray’da Torreira, Fenerbahçe’de ise Fred bunun örneği…

İki takımda da oyun istikrarı yok. Farklı maçlar bir yana, aynı maçın çeşitli bölümlerinde bile birbirinden çok farklı görüntü sergileyebiliyorlar. Yani bir maçın bir bölümünde rakibe nefes aldırmayacak kadar baskılı ve etkili bir oyun oynarlarken, aynı maçın diğer devresinde vasat seviyeye ulaşmakta bile zorlanabiliyorlar.

Galatasaray oyunun savunma kısmında daha sağlam bir görüntü sergilerken, Fenerbahçe ise daha çok orta saha oyuncularının etkili performansıyla dikkat çekiyor.

Fenerbahçe’nin son Sivasspor maçında yediği goller savunma zaaflarını net bir şekilde -bir kez daha- ortaya koydu.

Buna karşılık oyunun hücum kısmında iki takımın gücü de birbirine denk gibi görünüyor. İki takımın santrforu Icardi ve Dzeko’nun 20’şer golü adeta bu denkliği yansıtıyor…

Galatasaray’ın ön alan baskısıyla rakibinin oyun kurmasına engel olmaya çalışması önemli ve modern futbolun bir gereği. Ne var ki oyuncuları arasındaki kondisyon ve fiziksel güç farklılığı nedeniyle sarı-kırmızılılar bu baskıdan zaman zaman istediği sonucu alamayabiliyor. Zira Torreira’nın, Barış Alper’in, iki Kerem’in pres devamlılığı Icardi’de, Ziyech’te, Zaha’da, Tete’de yok.

İki takımın oyun karakteri arasındaki temel fark, -ağırlıklı olarak- Galatasaray’ın topu rakipten kaparak, Fenerbahçe’nin ise topu rakibe kaptırmadan oynamaya çalışması…

Galatasaray’ın en dikkat çekici zaaflarından biri, özellikle rakip ceza sahası civarında çok top kaybı yapması. Bu kayıpların yarattığı geriye dönüş/koşma zorunluluğu orta saha oyuncularını ciddi anlamda yoruyor ve maçın ilerleyen dakikalarındaki oyundan düşüşleri çoğaltıyor...

Tabii yarışın psikolojik boyutu da önemli. Şimdilik psikolojik üstünlük haliyle Galatasaray’da. Lakin bu oldukça kırılgan bir üstünlük sayılabilir. Bu noktadan sonra puan farkının 2’ye inmesi bile psikolojik üstünlüğü Fenerbahçe’ye geçirebilir. Çünkü iki takımın birbiriyle maçı var. Puan farkının 1’e ya da 2’ye inmesi durumunda, umudu tazelenen Fenerbahçe rahatlarken, Galatasaray’ın gerginliği ve telaşı artabilir…

Bu bakımdan, mevcut puan farkını en azından koruyarak geçireceği her hafta sarı kırmızılıların moralini, umudunu, öz güvenini daha da güçlendirecek ve psikolojik üstünlüğü tamamen ele geçirmesini sağlayacaktır...

Şu aşamada Galatasaray’ı şampiyon ilan etmek için çok erken. “Daha az hata yapan yarışı önde bitirir” klişesini dile getirmenin ise tam sırası…

Tabii bu arada, puan farkının Galatasaray’a bir miktar telafi şansı verdiğini de unutmamak lazım…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa