03 Mayıs 2024 04:24

1 Mayıs’ın ardından

saraçhane

Fotoğaf: Murat Uysal/Evrensel

Paylaş

2024 1 Mayıs’ı uluslararası işçi sınıfı tarafından uluslararası sermayenin saldırısına karşı mücadele, birlik, dayanışma çağrıları ve mücadele kararlılığı ile kutlandı. Bu 1 Mayıs bir önceki 1 Mayıs’a göre daha kitlesel, daha çoşkulu, daha yaygındı. Süren savaşlara, Filistin halkına karşı İsrail siyonizminin başlattığı soykırıma karşı kitleler öfkelerini ve halklarla dayanışma duygularını kararlılıkla dile getirdiler. İşçilerin sloganlarına, gençlerin ve ABD üniversitelerindeki öğrencilerin, diğer ülkelerdeki öğrencilerin sloganları eşlik etti. Dünya halkları 2024 1 Mayıs’ın da yeni bir uyanışın, giderek yükselme eğilimine giren mücadelelerin işaretlerini güçlü bir biçimde verdi.

Türkiye’de 1 Mayıs pek çok ilde yüz binlerce işçi ve emekçinin katılımıyla yaygın bir biçimde kutlandı. İş birlikçi büyük sermayenin ve onların iktidarının işçi ve emekçilerin, gençlerin yaşamını zindan etmesine karşı ekonomik ve politik talepler miting ve gösterilerde kararlılıkla dile getirildi, güçlü bir mücadeleye hazırlanma çağrıları yapıldı. İstanbul 1 Mayıs’ı ise daha önceleri bazı yıllarda olduğu gibi yeniden Taksim’e çıkma isteğinin öne çıktığı bir 1 Mayıs oldu. İktidarın buna yanıtı yine şiddet ve zorbalık oldu. Taksim’e çıkma ateşini körükleyen DİSK, KESK, CHP yönetimleri, kendilerinden beklenileceği gibi çağırdıkları kitleyi ortada bırakarak, büyük bir sorumsuzluk örneği vererek Saraçhane’yi terk ettiler. 1 Mayıs öncesinde Taksim için yapılan güçlü atıp tutmaların yerini pısırık veda çağrıları ve usulca sıvışma izledi.

Türkiye işçi sınıfı elbette uzak olmayan bir gelecekte Taksim’i yeniden 1 Mayıs’a açacaktır. Bugün de Taksim’de 1 Mayıs’ı kutlamak istemek işçi sınıfının hakkıdır. Ama bu hak büyük sermaye ve iktidar tarafından gasbedilmektedir. Bu gasp ancak işçi sınıfının ve emekçi halkın yüz binler halinde harekete geçmesiyle etkisiz hale getirilebilir. Ama sendika üst yönetimlerinin bu yönde bir hazırlıkları olmadığı gibi, iktidarın nasıl bir yanıt vereceğine ilişkin bir öngörülerinin olmadığı da görüldü. Nesnel durum şudur; yukarıda adı sayılan sendika üst yönetimleri ve CHP böyle davranmakla Türkiye işçi sınıfının öncü gücü olan İstanbul işçi sınıfını, emekçilerini ve gençlerini, bir mitingde belki yüz binler halinde bir araya gelerek haykıracakları taleplere, buradan moral ve güç kazanmalarına engel olmuşlardır. Keskinliğin ardında gizlenen pasifizm, reformizm ve boş hayallerdir. Buradan işçi sınıfına karşı sorumluluk taşıyan mücadeleci her kesimin çıkaracağı mutlaka önemli dersler olacaktır.

Artık 1 Mayıs geride kaldı. Ama sermaye ve iktidarın işçi sınıfına, emekçi halka ve gençliğe, Kürt halkına karşı saldırıları şiddetlenerek devam edecektir. İktidarın ve sermayenin temsilcileri hem işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarını gasbetmek hem de üzerlerine yeni yükler bindirmek için ağız birliği ile konuşmaktadırlar. İktidarın sözcüleri “yeni ve sivil” bir anayasadan söz etmektedirler. Onların dilinde bu tanım tek adam yönetiminin sınırsız bir güce kavuşmasını sağlayacak bir anayasadır. Onlar ne mevcut Anayasa’nın kırıntı halinde kalmış hak tanımlı maddelerine ne de Anayasa Mahkemesinin nadir demokratik taleplerine zaten uymamaktadırlar. Buna uysalardı ne Can Atalay ne Selahattin Demirtaş ne Geziciler ne Kürt belediye başkanları ve siyasetçileri ne de başka politik tutuklular zindanlarda tutulurdu.

İktidar ve iş birlikçi büyük sermaye kendileri için tek bir yolu “çıkar yol” olarak görmektedirler. Bu yol içeride işçi ve emekçilere ekonomik ve politik uygulamalarla azgınca saldırmak, dışarıda bölgeye yönelik yeni saldırılara girişmektir. İktidar kendi gerici eylemlerini ve politikaların sonucu olan dış sorunları, içeride zaafa uğramış gücünü yeniden tahkim etmek, iç politikayı kendi çıkarları temelinde şekillendirmek için kullanmak istemektedir. Bu iktidar kitlelerin yaz rehavetine kapılacağını, saldırılarını daha rahat yöneltebileceğini hesap etmektedir. Ama işçi ve emekçi kitlelerin içinde bulunduğu koşullar, böyle bir rehavete kapılmak bir yana, onları her geçen gün daha da bilemektedir. Sözün özü: Yaz sıcağını iktidarı buharlaştırmak için kullanmak olanaklıdır. Koşullar bunun için çok olgundur ve geçen her gün işçi ve emekçilerin mücadele azmini bilemektedir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa