3 Mayıs 2024

Görüşme bitti; hesap ve beklentiler sürüyor!

Fotoğraf: Alp Eren Kaya/CHP

Günlerdir tarafların hangi konuları gündeme getireceği üzerinden tartışılan Erdoğan-Özel görüşmesinin ardından şimdi de bu görüşmeden sonra neden bir açıklama yapılmadığı sorusu soruluyor. Ancak Erdoğan’ın görüşmenin adresi olarak saray yerine AKP Genel Merkezi’ni belirlemesi ve görüşmenin 100 dakika sürmesiyle birlikte düşünüldüğünde herhangi bir açıklama yapılmamış olması, aslında her iki tarafın hesap ve beklentilerinin sürdüğünü gösteriyor.

Görüşme sonrasında en çok tartışılan konuların başında Özel’in karşı tarafına yerleştirilen boş koltuk oldu. Bu yazı yazılırken daha resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Özel’in protokol olarak Erdoğan’ın üstün gösterildiği bu oturma düzenine itiraz ettiği ve bu nedenle Erdoğan’ın CHP liderine iade-i ziyarette bulunacağı haberleri de bu ilişkinin en azından bu dönem için sürdürülmesi yönündeki yönelime işaret ediyor.

Erdoğan’ın “şer odağı”, “terör destekçisi” ilan ettiği ana muhalefet partisinin lideriyle yıllar sonra görüşme adımını atmasında yerel seçim yenilgisi sonrasında yaşadığı güç kaybının ve süreci kendi lehine çevirme hesabının olduğuna şüphe yok. Erdoğan, öncelikle “sivil”, “özgürlükçü” gibi söylemler üzerinden kendi iktidarının elini güçlendirecek bir anayasa yapılması konusunda ana muhalefet liderini sıkıştırmayı planlıyor-ki, bu konu aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçilere karşı tarihinin en kapsamlı ekonomik saldırı programlarından biri uygulanırken ülke gündemini değiştirmek bakımından da oldukça işlevsel bir araç olarak duruyor. Öte yandan Erdoğan, hazırlığı yapılan Irak operasyonu başta dış politika konusunda da muhalefeti yedeklemek ya da en azından kendi politikalarına karşı koyamaz hale getirmek istiyor.

1970’lerden sonra ilk kez son yerel seçimlerde birinci parti haline gelen CHP’nin lideri Özel de Erdoğan ile görüşmenin iktidarın etkisindeki ya da arayış halindeki kitlelerin kazanılmasında kendi elini güçlendireceği hesabını yapıyor. Özel, Erdoğan’la görüşmesinde Osman Kavala ve Can Atalay başta Gezi davası tutsakları hakkında Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmaması, CHP’nin kazandığı belediyelerin borçları, atanamayan öğretmenler, halkın yaşadığı ekonomik sorunlar ve en son İstanbul 1 Mayıs’ındaki yasak ve saldırıyı gündeme getireceğini açıklamıştı. Elbette Özel’in de görüşmede bu ve benzeri sorunları gündeme getirerek halkın çözüm bekleyen sorunları üzerinde iktidarı sıkıştırmayı hesaplamasında anormal karşılanacak bir durum yok. Ancak anormal olan sanki Erdoğan’ın bu sorunlardan haberi yokmuş ve Özel bu konuları gündeme getirince çözümleri konusunda atım atacakmış gibi bir havanın yaratılmasıdır.

Oysa mesela yerel seçimler öncesinde Hatay’da “Oy yoksa hizmet yok” diyerek halkı açık açık tehdit eden ve İstanbul başta muhalefet belediyelerinin birçok projesinin uygulanmasını engelleyen bizzat Erdoğan’ın kendisi. Burada Özel’in gündeminde olmasa da DEM Partili belediyelere kayyum tehdidi ve geçmiş dönemde bu belediyelerde kayyumların bıraktıkları yüzlerce milyon liralık borçlar ayrı bir tartışma konusu.

Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay başta aldığı kararları uygulamamak bir tarafa işi Anayasa Mahkemesi’ni tehdit etmeye vardıranların başında da Erdoğan ve Bahçeli yer alıyordu. En son yine Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu karara rağmen Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına kapatan ve dahası 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen sendika ve partileri tehdit eden de yine Erdoğan’dı.

Ancak MHP’nin tehdit ve küfürlerine rağmen Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin Osman Kavala ve Gezi tutsakları konusunda yeni adım atılabileceğinin üzerinde ısrarla durması, iktidarın bu konuyu kendine yeni manevra alanı yaratmak için kullanma hesabı içinde olduğunu gösteriyor.

Selvi yazısında Kavala ve Gezi tutsaklarının “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırma” suçundan ceza aldıklarını ama hükümet sistemi değiştiği için cezanın düşürülmesi seçeneği üzerinde duruyor. Burada Kavala ve Gezi tutsaklarının tıpkı Kobane tutsakları gibi yıllardır hukuk dışı bir biçimde siyasi rehineler olarak cezaevlerinde tutulduklarını ve hangi gerekçeyle olursa olsun serbest bırakılmalarının olumlu bir adım olacağını belirtmeye gerek yok. Ama Selvi’nin hükümet sisteminin değişmesinin üzerine kurduğu “çözüm yolu”na göre sadece Kavala ve Gezi tutsaklarının değil bugüne kadar bu suçlardan cezaevlerinde tutulan bütün siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekiyor.

Ancak şurası açıktır ki, nasıl Kavala ve Gezi tutsaklarının cezaevlerinde tutulmalarının hukuki bir dayanağı yoksa Selvi’nin çözüm yolunun da hukukla ilgisi yok. Aksine bu çözüm yolu, tam da iktidarın hukukla nasıl işine geldiği gibi oynayabildiğinin/oynayabileceğinin kanıtı gibi duruyor.

Erdoğan, Kavala konusunda yeni bir adım atacaksa bu adım Özel ile görüşme zeminin sürdürerek demokratik bir yönelime girildiği havasının yaratılması için ve yine muhalefeti yeni anayasa konusunda sıkıştırmanın aracı olarak kullanmak üzere adım atacaktır.

Öte yandan Erdoğan iktidarının böylesi bir adımı yaşadığı ekonomik ve siyasi sıkışmışlık nedeniyle batılı emperyalistlerle ilişkileri düzeltmek için kullanmak isteyeceği de göz ardı edilmemelidir.

Erdoğan ve ana muhalefet lideri Özel arasında yıllar sonra yapılan görüşmenin devamında hangi adımların atılacağını ve bu adımların hangi sonuçlara yol açacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak bugüne kadar yaşanan sayısız deneyim demokratik anayasadan işçi sınıfı ve halkın insanca çalışma ve yaşam taleplerine kadar ülkenin önünde duran ekonomik ve siyasal sorunların hiçbirinin ülke tarihinin en gerici ve saldırgan iktidar blokuyla müzakere edilerek çözülmesinin mümkün olmadığını gösteriyor. Bu nedenle ülkenin önünde bekleyen sorunların çözümünü sağlayacak irade, Erdoğan ve Özel görüşmesinden değil, işçi sınıfı ve halkların mücadelesindedir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et