05 Mayıs 2024 04:18

Kubur kapitalizm: Sermayenin çişimizle derdi ne?

Amazon şirketinin işçilere, çalışırken PET şişelere işemeyi dayattığının ortaya çıkması üzerine yapılan grafik.

Görsel: Amazon şirketinin işçilere, çalışırken PET şişelere işemeyi dayattığının ortaya çıkması üzerine yapılan grafik.

PAZAR
Paylaş

İşçi sınıfına iş yerlerinde kalan son “kendine ait oda”lardan biri de tuvaletlerdir. Tuvaletler, ilk bakışta üretim organizasyonunun ve zaman çizelgesinin dışında kalan otonom alanlar gibi görülebilir. Ne var ki, sermayenin iş yerinde ölü zamanı ortadan kaldırma stratejilerinin ilk mekansal müdahaleleri yine tuvaletlerden başlamaktadır.

[…]

İşçi sınıfına iş yerlerinde kalan son “kendine ait oda”lardan biri de tuvaletlerdir. Belirli anların ve alanların kontrolü üzerinden düşündüğümüzde, işçinin aklen ve bedenen hem ihtiyacını giderdiği hem kendisiyle kalıp rahatladığı tuvaletler, ilk bakışta üretim organizasyonunun ve zaman çizelgesinin dışında kalan otonom alanlar gibi görülebilir. Ne var ki, sermayenin iş yerinde ölü zamanı ortadan kaldırma stratejilerinin ilk mekansal müdahaleleri yine tuvaletlerden başlamaktadır. Üretim tekniği ve teknolojik altyapı ne kadar ilerlerse ilerlesin, işçilerin tuvalet ihtiyaçlarına doğrudan müdahale eden bir aracın mümkün olmayışı, zamansal hileler ve zorlamalarla telafi edilmektedir.

Tuvalet ihtiyaçları ve molaları üzerinde sermayenin kendisinde gördüğü tasarruf “hakkı” birkaç biçimde somutlaşmaktadır. Bunları üç başlıkta toplayabiliriz. Birincisi, doğrudan mekansal düzenlemeler yoluyla işçilerin konfor alanlarını bozarak onları tuvaletlerden uzak tutmak. İkincisi, doğrudan zamansal düzenlemelerle, kronometre veya sayaç gibi araçlarla tuvalet sürelerini sınırlandırmak. Üçüncüsü, sermayenin işçileri insanlıklarından çıkarma (dehümanizasyon) sürecinin bir aşaması olarak, tuvalet ihtiyaçlarını yasaklamak. Her üç şekilde de işçilerin üzerindeki bedensel denetim ve kontrolün azgınlık seviyesi ortaya çıkmaktadır.

Birinci düzenleme şekli tuvaletlerin tasarımını ve ergonomisini değiştirmek suretiyle gerçekleştirilmektedir. İngiltere Staffordshire’da bulunan Standard Toilet şirketinin ofislerde ve kamusal alanlarda kullanılmak üzere tasarladığı, standart klozetlere göre 13 derece eğilimli klozet modeli buna örnek gösterilebilir.[1] İngiltere’de çalışanların mola sürelerini uzatmasının 4 milyon sterlinlik ekonomik kayba yol açtığı verisinden hareket eden şirket, işçilerin tuvalette geçirdikleri zamanın verimliliği azaltması nedeniyle böyle bir tasarım gerçekleştirdiğini duyurdu.

Türkiye’de de başta şantiye, atölye ve işletmelerde çalışanlara tahsis edilen “personel tuvaletleri”nde gider, havalandırma, aydınlatma, tuvalet kağıdı, sabun, temizlik ve hijyen koşullarının işveren tarafından karşılanmaması bu çerçeveye oturtulabilir. Salgın fırsatından yararlanan pek çok işletme giderlerini düşürmeye çalışırken öncelikli kalemlerden birisi tuvalet kağıtları oldu. İşçi sağlığı ve iş güvenliği maliyetlerini düşürmenin araçlarından birisi olan tuvalet müdahaleleri, işçilerin yeniden üretimini tehdit eden başlıca faktörlerden birisi. Ankara/OSTİM’de çalışan bir işçi durumu şöyle özetliyor:

“Krizde tuvalet kağıtları fiyatının uçmasıyla patron çok az tuvalet kağıdı almaya başladı. Biz de takdir edersiniz ki çoğunlukla suyla yıkamaya başladık. Ama içeride sürekli elimiz makine yağı olduğu için popomuza da makine yağı bulaştı. İstinasız hepimizin poposunda kabarcıklar oluştu.”[2]

Mekansal müdahalelerden bir diğeri de işçilerin suya erişimlerini güçleştirmek, çok fazla sıvı tüketmelerini önlemek, tuvalete daha az gitmelerini sağlamak. Bazı fabrika ve işletmelerde su sebilleri üretim bandına veya tezgaha uzak yerlere yerleştirilerek işçinin üretim alanının dışına çıkması engellenmeye çalışılıyor.

Sırf sık sık su içmeye gitmeyelim, tuvalete gitmeyelim diye sebilleri hepimizin uzağına koydular. Bunlar insanca koşullar mı, soruyorum şimdi? O kadar hızlı yemek yiyoruz ki, artık hazmedemiyor midem muhtemelen, sağlığımız bozuluyor. Ne için? Birileri daha çok para kazansın da ben de üç kuruş maaşı alabileyim diye. Sağlık sorunu olan bir arkadaşım var iş yerinde, sırf o günlük parası kesilmesin diye “Gelmek zorundayım” deyip baygınlık geçirene kadar çalıştı.[3] (Esenyurt’tan kadın metal işçisi)

İkinci düzenleme şekli, işçileri zaman baskısı altına almak. Dünyada ve Türkiye’de en yaygın müdahale biçimi, tuvalet sürelerinin takip edilmesi. Pek çok fabrika ve işletmede zaman sayaçları aracılığıyla işçilerin tuvalette geçirdiği süreler kontrol ediliyor, üretimin veya hizmetin aksamaması için ihtiyaç molaları sınırlandırılıyor. Emek yoğun üretimin gerçekleştiği işletmelerde ve firmalarda yaygınlaşan zamansal müdahaleler, başta kadın işçiler olmak üzere işçi sağlığına zarar verici boyutlara ulaşıyor:

İşe başladığım zaman sekiz saat çalışıyorduk, iki çay molamız vardı. Şimdi tek çay molası var onda da eğer tuvalete gidersen çay alamıyorsun, çay alırsan tuvalete gidemiyorsun. Kadınız, regl oluyoruz, haliyle tuvalete gitmemiz gerekiyor. Onda bile ağrımıza sızımıza rağmen dişimizi sıka sıka çalışıyor, tuvalete koştur koştur gidiyoruz.”[4] (Esenyurt’tan bir metal işçisi)

Sermayenin tuvaletler üzerindeki denetim araçları çeşitli cezalandırma biçimleriyle tamamlanıyor. Mesai süreleri içerisindeki tuvalet molaları hesaplanarak ücret kesintileri gerçekleştiriliyor, işçinin üretim veya hizmet başında harcamadığı zaman cezalandırılıyor:

“Örneğin tuvalete gitmek için öncelikle sistem operatörüne bildirilir ve eğer o uygun görürse tuvalete gidilebilir. Ayrıca tuvalette kalınan süre de hesap edilir ve eğer onların belirlediği süre geçilirse ya ay sonunda prim kesilir ya da işten çıkarılır.”[5] (Trendyol Express işçisi)

Teknoloji yoğun ve beyaz yakalı sektörlerde de benzer müdahalelere rastlanıyor. Emek verimliliğini artırmak amacıyla işçinin masa başından kalkmasını önlemeye yönelik yaptırımlardan birisi, tuvalet sürelerini kısıtlamak. Fransa menşeli olan ve Trendyol, Getir, Akbank, Yapıkredi, Garanti Bankası, Vodafone, Hepsiburada gibi şirketlere hizmet veren Webhelp çağrı merkezinde çalışan işçiler, yemek molalarının 15-20 dakikayla sınırlı olduğunu, tuvalet için bile izin almak zorunda kaldıklarını aktarmışlardı.[6]

İşçileri insanlıklarından çıkaran çalışma rutinleri, yukarıdaki iki düzenleme biçiminden farklı olarak, tuvalet hakkını doğrudan yok saymaktadır. İşçilerin üretim alanını terk etmemesi veya hizmet sürecinin sekteye uğramaması için, belirlenen zaman etütleri dahilinde tuvalet molasına yer verilmemektedir. Bunun en çarpıcı örneği, kapitalist formel çalışma rutini dahilinde özgün bir sömürü makinesi haline gelen Amazon depolarında PET şişelere veya çöp kovalarına işeyen depo veya servis işçileri. Başlı başına kapitalist iş organizasyonunun köleci toplum formasyonuna benzer biçimde örgütlendiği Amazon depolarında, paketleme işçilerinin ve teslimat şoförlerinin zaman hedefini tutturabilmek için tuvalet molasına çıkamadıkları, etraflarındaki çöplere ve şişelere işediği “sidik şişeleri” haber olmuş, çeşitli deliller ortaya çıkmıştı.[7] Amazon’da elektronik takip bileklikleri aracılığıyla işçilerin depo içerisindeki konumlarının sürekli denetim altında tutulması yetmezmiş gibi, tuvalet dahil tüm ihtiyaçları üzerindeki bu mutlak tasarruf, kâr maksimizasyonu hedefinin somutlaşmasıdır.

Tuvalet molaları ve buna bağlı düzenlemelerin temel gerekçesi, ölü zamanı yok etmektir. Bir sermayedar için, işçinin üretim süreciyle ilgili olmayan bireysel veya toplu tüm davranışları ve faaliyetleri, kendisinden “çalınmış” zamandır. Sungur Savran’ın belirttiği üzere ölü zamanın birincil kaynağı, “hattın dengelenmesi” olarak bilinen sorundur; fabrikanın bütünlüğü, kolektif işçinin bütün unsurları birbirlerinin temposuna bağımlıdır. Bir iş istasyonunda bitirilen parça, bir sonraki iş istasyonunun üretim faaliyetinin girdisidir. İkisi arasında uyumlu bir tempo ve ritim yaratılamazsa ya üretim sürecinde aksamalar olacak ya da istasyonların bazılarında kullanılmayan emek fazlası ortaya çıkacaktır.[8]

Ölü zamanı kontrol altına alarak ortadan kaldırmanın tek yolunun işçinin kas-sinir sistemini kontrol etmekten geçtiğini anlayan sermaye, gözetim sistemleriyle –şimdilik- doğrudan müdahil olamadığı tuvaletler için denetim mekanizmaları geliştirmektedir. Sayaçlı ve kronometreli düzenlemeler, su kaynaklarını işçinin erişiminden uzaklaştırmak, molalar için ücret kesintisi gibi, işçilerin haklarını ve onurlarını zedeleyici arkaik disiplin uygulamaları çeşitlenmektedir. Tuvalet anlarını ölü zamanın başlıca bileşeni kabul eden patronların işçileri temel ihtiyaçlarından yoksunlaştırarak üretimin ve otomasyonun cansız varlıkları gibi kabul etmelerinin tek sebebi şudur: Artık-değerin kaynağı canlı emektir -çişimiz de dahil.

NOT: Bu yazı ilk olarak 31 Ocak 2023’te Mavi Defter blogunda (mavidefter.net) yayımlanmıştır.

DİPNOTLAR

[1] “Say goodbye to comfort breaks! New downward-tilting toilets are designed to become unbearable to sit on after five minutes”

[2] “İşçi sınıfı tuvalette nasıl rahat eder?​”

[3] “Fabrikada su içip tuvalete gitmeyelim diye sebilleri uzaklaştırdılar”

[4] “11 yılda ne değişti?​”

[5] “Trendyol Express’te insanlık dışı çalışma: 4 aylık sözleşme, tuvalet molalarında saniye sayıyorlar”

[6] “Webhelp işçileri anlattı: 6 saat sıfır mola ile çalışıyoruz”

[7] “Amazon workers pee into bottles to save time: investigator”

[8] Sungur Savran, “Yalın Üretim ve Esneklik: Taylorizmin En Yüksek Aşaması” s.147.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa