06 Mayıs 2024 09:19

İktidar, siyaset, ekmek, nimet, ganimet…

Özgür Özel ve Tayyip Erdoğan görüşmesi

Fotoğraf: TCCB

Paylaş

Anadolu’da yeni kuşakların belki çok bilmediği, çoğuna da garip gelebilecek bir gelenek vardır. Bize de çocukluğumuzda öğretilmişti: Yere düşen ekmeği alıp öperek alnına götürmek ya da öptükten sonra yüksek bir yere koymak.

Bu bir dini emirden kaynaklanmaz. Ancak ramazan sohbetlerinin de popüler sorularından biri olagelmiş bu konu hakkındaki din konusunda uzman bazı isimler, "Hazreti Peygamberimize göre ekmek diğer bütün nimetlerin de temsilcidir" diye yanıt verir. Hadislere konu olmuş bu mesele için bazıları da Hazreti Ayşe’ye atıfla açıklama yapar.

Bazılarına göre de, İslam’daki “Ekmek nimettir” anlayışı ile bu ritüel arasında doğrudan bir ilişki yoktur, ancak İslam dini bu ritüeli hoş karşılar. Kim bilir, belki yakında, ‘faniler’ olarak, Kızıl Goncalar’ın Cüneyt’inin ağzından bu konuda da bir söz duyabiliriz(!)

Bir Twitter kullanıcısı da yıllar öne şu paylaşımı yapmış:

“Yere düşen ekmeği hemen alıp 3 kere öperdik, iyi çocuklardık. Yağ satardık, bal satardık ama birbirimizi satmazdık, ne güzel yıllardı.”

Şimdi bu meselden asıl meselemize gelelim.

Siyaset, üretim ve bölüşüm ilişkilerinin düzenlenmesinde kritik bir öneme sahiptir. Örneğin bu ülkenin işçi ve emekçileri, son yıllarda, “yoksulluk sınırının üzerinde bir asgari ücret” talebini dile getiriyorlar. Çünkü bu ülkede iktidarın izlediği politikalar çeşitli servet aktarımlarıyla sermaye sahiplerini her gün biraz daha ihya ederken, ücretlerinin insanca yaşayabilecek düzeye çekilmesi ve benzeri taleplerle direnişler yapan işçilerin grevleri AKP iktidarı tarafından otomatik olarak yasaklanmaktadır. İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs’ta, Türkiye’de siyasal iktidarın Bozdoğan Kemeri’ne kurduğu TOMA’lı polis barikatı ile dünya tarihine ‘armağan’ ettiği son görüntü de bunun teyididir.

Öte yandan, ülkede uzun yıllardır bir ‘harami’ düzeni kuran sermaye gruplarına, AKP döneminde ‘beşli çete’ söyleminde ifadesini bulan yeni bir yandaş sermaye grubu da eklenmiştir. İktidar sahiplerinin servetlerine odaklanan haberler yapmak ‘darbecilik’ suçlamasına bile konu olabilir, olmuştur da.

Bu da özünde, ekmeği nimet sayan ilişkiler düzleminden ‘nimet’ ile ‘ganimet’ arasındaki çizginin artık belirsizleşmiş olmasına işaret eder. ‘İtibardan tasarruf edilmez’ anlayışı, devredilen AKP belediyelerinde bazılarında ortaya çıkan şaşaalı hayat tarzı, sosyal medyadan boca edilen tüketim arsızlığı görüntüleri bu gerçekliğin küçük birer kanıtı sayılabilir. Daha büyük kanıtları da arşa ulaşıyor.

Tüm bu gerçeklik arasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı görüşmenin ardından, Erdoğan’ın geçtiğimiz cuma günü, cuma namazı sonrası yaptığı şu açıklamaya bakalım: "Özgür Bey CHP’de genel başkan olduktan sonra böyle bir ziyareti kendisinin gerçekleştirmiş olması, iktidar ve ana muhalefet arasında olumlu bir gelişmedir. Bundan önceki süreçlerde bu tür maalesef adımlar atılmıyordu. Bu adımın atılmasıyla siyasetin ülkemizde çok daha yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz. Özgür Bey’e ilk fırsatta böyle bir ziyaretin karşılığını yapacağımı söyledim. Türkiye’nin, Türk siyasetinin buna ihtiyacı var. Türkiye’de siyasetin yumuşama sürecini başlatalım istiyorum. Bu adımı da atacağız.”

Daha son seçimler öncesi Özgür Özel ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasına nifak sokmaya dayalı siyasal stratejiden buraya bu kadar hızlı nasıl gelindiğini sorabilirsiniz.

Aslında onun yanıtı da başlığın içinde. İktidar açısından, bir ganimet düzeyine varan, iktidar nimetlerinin risk altına girdiğini gösteren son seçimlerden sonra artık mecbur ‘yeni şeyler’ yapmak, ‘yeni şeyler söylemek’ lazım.

Sadece Erdoğan ve AKP kurmayları açısından değil, Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli açısından da tehlike çanlarının çaldığı bir döneme girdiğimiz için, örneğin ‘yeni anayasa’ tartışmalarında, 50+1 kuralının değişmesi iktidar nimetlerini kaybetmek anlamına geliyor. O nedenle de Bahçeli, geçtiğimiz yılın başında zikrettiği “Yüzde 50+1 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kilididir” sözünün arkasında duruyor. Aksi takdirde evine dönmesi de gerekebilir.

Dahası, Sinan Ateş cinayetinde yargıda değişikliğe gidilerek oluşturulan iddianamenin, cinayeti bir ‘siyasi cinayet’ özelliğinden uzaklaştırma anlayışı üzerine inşa olması da özünde bu formüle bağlıdır. AKP’nin MHP’den vazgeçmeyi göze alarak kendisine iktidar nimetlerini sürdürmeye yönelik yeni yollar araması, Sinan Ateş cinayetinin de ‘siyasal cinayet’ olarak tarif edilip MHP Genel Merkezinin üst katlarına doğru uzanılmasının yolunu açabilir.

Öyle bir durumda, Bahçeli’yi kürsüden dili belki biraz sürçerek -yani kendi tarzında- şu cümleleri söylerken bile bulabiliriz: “Yere düşen ekmeği hemen alıp 3 kere öperdik, iyi çocuklardık. Yağ satardık, bal satardık ama birbirimizi satmazdık, ne güzel yıllardı.”

Bunları böyle yazıyoruz diye önümüzdeki süreci böyle öngördüğümüz sanılmasın. İktidar medyasından ‘ana muhalefet’ medyasına kadar uzanan ‘yumuşama’ ve ‘normalleşme’ söylemlerinin altını biraz kazımaya çalışıyoruz sadece. Biraz analiz yapıp, biraz da eğleniyoruz(!)

Bu eciş bücüş ve çürümüş sermaye fotoğrafına karşıdan bakınca manzara böyle görünüyor. Bu yazı yazılırken, dün itibarıyla hâlâ devam eden 1 Mayıs gözaltılarını da o ‘normalleşme’ ve ‘yumuşamaya’ ekleyin!

‘Ekmek, nimet, ganimet’ formülüne dayalı ‘Cumhur İttifakı’ çimentosuna karşı yükseltilmesi gereken talepler de açıktır:

Emek, adalet, barış, özgürlük!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa