Takım oyununun gücü
Fotoğraf: AA
Futbol, savunma ve hücum olmak üzere iki yönlü oynanan bir oyun. Oyunun amacını gerçekleştirmek yani kazanmak için mutlaka gol atmak gerektiğinden işin hücum kısmı genellikle daha çok konu edilse ve yorumlansa da rakip oyunculara göz açtırmayacak, onlara gol atma fırsatı tanımayacak kadar etkili savunmalar futbolun farklı bir güzelliğini oluşturur.
Bunun son örneğine, Paris Saint-Germain ile Borussia Dortmund arasında oynanan Şampiyonlar Ligi yarı final rövanş karşılaşmasında tanık olduk.
Dortmund, deplasmanda rakibini 1-0 yenerek adını finale yazdırırken adeta “Futbolda nasıl savunma yapılır” isimli ders verdi. Almanya temsilcisi eşleşmenin ilk maçında da güçlü rakibini 1-0 yenmişti…
Son dörde kalan takımlar arasında, ekonomik güç ve kadro kalitesi olarak diğerlerine göre çok daha düşük seviyede görülen Dortmund, yüksek mücadele gücüyle birlikte oyunun savunma ilkelerini adeta makine düzeni içinde ve son derece disiplinli bir şekilde uygulayarak en büyük hedefine bir adım daha yaklaştı…
Dortmundlu oyuncular, “Ayağında top olan rakibinin yüzünü savunduğun kaleye döndürmeyeceksin” ve “Her şartta rakip ya da top ile kendi kalen arasında pozisyon alacaksın” şeklindeki en temel iki savunma ilkesini hiç ihmal etmeden büyük bir disiplinle sahaya yansıtınca, PSG gibi çok güçlü orta saha ve hücum oyuncularına sahip bir takımdan iki maçta gol yememeyi başardılar. Doğru savunma kademeleriyle de PSG’nin tehlike yaratabilecek pek çok atak girişimini en başından engellediler.
PSG Teknik Direktörü Luis Enrique, Dortmund’un başarılı mücadelesini “Futbolun adaleti yok” ifadesiyle küçümser hatta yok sayarken, oyunun savunma kısmını unuttuğunu ve gol atamadan tamamladığı iki maçtan gereken dersleri almadığını gösterdi…
Hadi gol atamadın, o zaman iki maçta da gol yemeyip tur umudunu en azından penaltılara taşısaydın.
“Yediğimden fazlasını atarım” anlayışı yüksek öz güven göstergesi sayılsa da her maçta bunu gerçekleştirebilmenin garantisi yok. Ne de olsa futbolda savunma yapmak, rakibinin oyununu bozmak anlamına gelir ve hücum etmekten yani kurgulanmış bir oyun planını uygulamaya çalışmaktan çok daha kolaydır. Tabii ilkeler çerçevesinde doğru yapıldığı takdirde…
Zorlu eşleşmenin iki maçında da, sahada doğru pozisyon almanın ve savunmada doğru kademe uygulamanın bir takıma ne kadar büyük katkı yaptığını somut biçimde gördük…
Kuşkusuz PSG yakaladığı bazı net pozisyonlarda gol bulup turu geçebilirdi ancak bu yine de Dortmund’un oyunun genelindeki mücadelesine ve etkili savunmasına gölge düşürmezdi.
Sonuçta PSG, her an olağanüstü işler yapıp skoru değiştirebilecek kapasiteye sahip pek çok yetenekli oyuncuyu kadrosunda barındıran bir ekip. Kağıt üzerinde Dortmund’a fazlasıyla ağır bassa da sağlam bir takım oyunu karşısında bütün dengelerin değişebileceğini gördük.
Futbolun en doğru pratiği, yıldız oyunculara bel bağlamış oyun değil, takım oyunudur.
Dortmund da kolektif mücadele anlayışından ödün vermeden sergilediği dayanışma temelli takım oyunuyla gönlümüzdeki şampiyondur…
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26