10 Mayıs 2024 04:08

Aşırı sağ şiddet ve Weimar Cumhuriyeti Dönemi

Weimar Cumhuriyeti

Philipp Scheidemann Reichstag binasından Alman Cumhuriyeti'ni ilan ederken | Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi, Hitler faşizminin yıkılış tarihi olan 8 Mayıs 1945’in üzerinden 79 yıl geçerken, bu yıl ki 8 Mayıs’ı Almanya, aşırı sağcıların siyasetçilere, siyasi partilerin seçim kampanyalarına müdahalesiyle geçirdi.

Dresden’de SPD’li Avrupa Parlamentosu Milletvekili Matthias Ecke’ye geçen hafta yapılan fiziksel saldırıdan sonra, salı günü de Berlin Eyaleti Ekonomi Senatörü Franziska Giffey gittiği bir kütüphanede fiziksel saldırıya uğradı. Ecke gibi Giffey de yaralandı. Polis geniş çaplı soruşturmalar başlattı. Ecke’ye saldıranlar dört kişilik bir gençlik grubu iken, Giffey’e psikolojik sorunları olduğu ifade edilen 74 yaşındaki bir kişi saldırdı. Saldırgan daha sonra gözaltına alındı ve nefret suçları işleyen birisi olduğu açıklandı.

İki siyasetçiye yapılan doğrudan saldırıların yanı sıra partilerin seçim kampanyalarına yönelik özellikle Doğu Almanya’daki eyaletlerde pek çok saldırı düzenlendi. Öyle anlaşılıyor ki; yaklaşan Avrupa Parlamentosu seçimleri ve önümüzdeki eylül ayında Doğu Almanya’daki üç eyalette yapılacak parlamento seçimleri öncesinde benzer saldırılar devam edecek. Bunların doğrudan bir merkezden mi, yoksa çeşitli ırkçı gruplar tarafından kendiliğinden mi yapıldığı henüz belirsiz. Bu grupların çoğunun bugün şiddet yanlısı faşistler için adeta bir “siyasi liman” haline gelen aşırı sağcı, ırkçı AfD ile bağlantısı da inceleniyor. Basit bir organik bağın olmadığı anlaşılıyor.

Gelişmeler pek çok yorumcu tarafından haklı olarak Weimar Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında başlayan ve sonuna kadar devam eden faşist saldırılara benzetiliyor. Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesi, Kasım 1918’de başlayan devrim sürecinin ardından Alman İmparatorluğu yıkılmış, yerine Sosyal Demokrat Partinin (SPD) öncülüğünde Weimar Cumhuriyeti kurulmuştu. SPD ve liderleri tarafından kapitalizmi yıkmadan, Sovyetler tarzı sosyalist devrim yapmadan iktidarı ele geçirme şeklinde özetlenebilecek reformist çizgiye tepki başkent Berlin’de fazla olduğu için, 19 Ocak 1919’da yapılan seçimlerin ardından oluşan ilk meclis zorunlu olarak bugün Thüringen eyaleti sınırları içinde yer alan Weimar kentindeki bir tiyatro salonunda toplanmıştı. Bu nedenle de kurulan yeni cumhuriyete Almanya tarihinde “Weimar Cumhuriyeti” adı verilmişti. Yenilgiyle biten savaşın ağır faturası işçi sınıfı başta olmak üzere emekçi sınıflara kesilmiş, işsizlik ve yoksulluk artırılmış, Ekim Devrimi ve sosyalizmin kazanımları sadece Almanya’da değil bütün kıta Avrupasında yeni bir heyecana yol açmıştı bu yıllarda. Devrimi engelleyen SPD bir yıl sonraki seçimlerde yüzde 16 gibi büyük bir oy kaybına uğramış ve artık hükümet partilerinin bir daha salt çoğunluğu elde edemediği “siyasi istikrarsızlık/belirsizlik” yılları başlamıştı. Bu yıllar Hitler’in başbakanlık koltuğuna oturduğu seçimlere kadar devam etti.

Kasım Devrimi’nin yarım kalması, iktidarını kaybetmeye ramak kalan burjuvazinin önemli bir bölümü rotayı faşizme çevirdi. Bu süreçte çok sayıda siyasi cinayet gerçekleşti. Toplumsal hareketi bastırmak için devreye konulan faşist paramiliter güçlerce estirilen terör geniş kitleler üzerinde aşamalı olarak etkili oldu.

Weimar Cumhuriyeti’nde öldürülenler arasında dönemin Dışişleri Bakanı Walther Rathenau (1867-1922), Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıktığını kabul ettiği anlaşmanın altında imzası olan Maliye Bakanı Mattihas Erzberger (1875-1921), Bavyera Başbakanı Kurt Eisner (1867-1919) ve Rheinland-Pfalz’lı Ssiyasetçi Franz Josef Heinz (1884-1924) var. SPD’li Politikacı Erhard Auer (1874-1945) ise iki kez saldırıya uğradı ancak, kurtulmayı başardı.

Faşizmin yenilgisinden sonra kurulan Federal Almanya’da faşistler tarafından gerçekleştirilen en önemli siyasi cinayet 2 Temmuz 2019’da Kassel Valisi Walter Lübcke’nin katledilmesi oldu. Ardından başka bir siyasi suikast olmadı. Ancak aşırı sağ güç toplamaya devam etti ve ediyor.

Daha önce de bu köşede belirttiğimiz gibi, AP seçimlerinden başlayarak eylülde üç eyalette yapılacak seçimler bundan sonraki siyasi dengeler açısından önemli olacak. Bu durum kendisini bir şekilde eylül 2025’teki genel seçimlerde de hissettirecek.

Almanya’da sınıflar arası çelişkiler derinleşirken, özellikle Ukrayna Savaşı’nın faturası tahmin edilenden de ağır oldu. Rakiplerinin ekonomilerine göre Alman ekonomisi bu süreçten daha fazla etkilendi ve etkilenmeye de devam edecek. Mevcut hükümet partilerine tepki duyan geniş emekçi kesimlerin bir bölümünün yüzünü aşırı sağcı, ırkçı partiye döndüğü sır değil. Siyasi dengelerin kısmen belirsiz olduğu koşullarda aşırı sağcılar, tıpkı 1920’lerin başında olduğu  gibi güç gösterisi yaparak hem sanıldığından daha güçlü olduklarını hem de kendilerinden olmayanları sindirebileceklerini göstermek istiyorlar. Bu nedenle siyasi karşıtlarına sadece lafla değil, aynı zamanda şiddetle de karşı çıkıyorlar. Bu türden siyasi koşullar oluştuğunda saldırıların tek merkezden yönlendirilmesinde gerek yok. Zira ortam oluştuğu için her ırkçının kendisine vazife çıkarması mümkün.

Ancak 100 yıl öncesiyle bugün arasında pek çok farklılık var. Aynı şablonun bugün karşılık bulmasının şartları zayıf. Buna rağmen siyasetçilere yönelik saldırılar küçümsenmemeli. Faşizme karşı tarih bilincinin halen canlı olduğu, bu yılın başında milyonların katıldığı antifaşist gösterilerde görüldü. Yine geniş kesimler arasında ırkçıların politik çıkarlara bağlı şiddete başvurmasına hoşgörüyle bakılmadığı da açık.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa