11 Mayıs 2024 04:58

Modi neden Müslümanlara saldırıyor?

Narendra Modi

Fotoğraf: Hindistan Basın Ofisi

Paylaş

Dünya çapındaki faşizan yükselişin en tehlikeli isimlerinden Modi, uzun bir süredir hasır altı etmeye çalıştığı azınlık düşmanlığını artık açıktan yapmaya başladı. Bunu “servet” üzerinden yapması iyice manidar.

Modi, iktidarı kaybederse yoksul Müslümanların servete el koyacağını duyurdu. Bu tuhaf fantezinin dayanağı, Modi’nin ana rakibi olan Kongre Partisine mensup bir başbakanın, 2006’da yaptığı bir açıklama. Söz konusu açıklamanın meramı, devrimci bir servet dağılımı filan değil. Yıllardır ülkeyi daha da eşitsiz hale getiren serbest piyasacı uygulamaların etkilerini bir parça azaltmak için, ülkenin en yoksullarından olan Müslüman topluluklara, kabilelere ve en alt Hindu kastlara kaynak aktarımı. Diğer tüm paranoyak sağcı önderler gibi Modi de, azınlıkların her hak arayışının arkasında sınıfsal bir tehdit görüyor. Muarızlarının sınıf savaşı gibi bir derdi yok ama, Modi’nin var.

Modi yerel yöneticilik döneminde toplu bir Müslüman katliamına açık çek vermiş, ulusal çapta önderliğe soyununca ise, geçmişinin bu yanını karartmaya çalışmıştı. 2024 seçimlerine giden dönemeçte, zaten son yıllarda artışta olan azınlık düşmanı fiziksel saldırılar iyice tırmanmasına rağmen, Modi açıktan taraf olmamıştı.

Modi’nin seçimleri kazanmasına garanti gözüyle bakıldığı için, artan şiddet kafa karıştırıyor. İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden The Guardian, Modi’nin çaresizlik içinde olduğunu yazdı geçen hafta.

Oysa kamuoyu yoklamalarına baktığımızda, oylarda ciddi bir oynama görülmüyor. Elbette bir şeyler kaçırıyor olabiliriz. Örneğin seçimlerin birçok turundan birinde, katılımda ciddi bir düşüş yaşandı. Bu da, “Acaba iktidar partisi BJP zaferi çantada keklik görüp, gevşiyor mu?​” gibi sorulara yol açtı. 19 Nisan’da başlayan seçimlerde birçok tur olacak. Oy kullanma işlemi 1 Haziran’a kadar sürecek. Oyların sayılması ise ancak 4 Haziran’da başlıyor. O zamana kadar kesin açıklamalardan kaçınmak gerekiyorsa da, muzaffer taraf şimdiden belli sanki.

Seçimi rahatça kazanacak gibi görünen Modi’nin şiddete eğilimini yorumlayamama hali, uzmanların fazla sandık odaklı düşünmesinden kaynaklanıyor. Bazı siyasetçilerin ve örgütlerin, seçimlere sadece oy için değil, dava için de girmesine akıl erdiremiyorlar.

Modi’nin seçimleri istediği kadar rahat kazanamayabileceği doğru. BJP meclisteki 567 koltuktan 400’ünü almayı hedefliyor. Fakat ekonomik performansı, böyle toptan bir kontrolü zora sokuyor. İktidara geldiğinden beri altyapı ve iş vadeden Modi, bunlardan ancak ilkini gerçekleştirebildi. Bu açığını refah uygulamalarıyla örtmeye çalışıyor BJP. Bu yanıyla da, AKP’nin ilk dönemindeki uygulamalarını hatırlatıyor.

AKP, serbest piyasacılık ve refah uygulamaları ile hem sermaye sınıfını hem yoksulları kazanma projesi 2008 dünya krizinden sonra çıkmaza girmeye başlayınca, devlet kapitalizmine ve kısmen neoliberalizm dışı uygulamalara başvurmuştu. Bunlar AKP’ye bir 15 yıl daha kazandırdı. BJP, sınıfsal yapısından dolayı henüz böyle bir girişimde bulunamıyor. Devlet kapitalisti araçların yokluğunda, gücünü azınlık düşmanlığından alıyor.

Burada söz konusu olan, rastgele bir düşmanlık değil. Doktrini, örgütsel yapısı 1920’lerden beri kurulan faşizan bir hareketten bahsediyoruz. BJP’nin, aralarında en güçlüsü RSS adlı paramiliter teşkilat olan düzinelerce kitle örgütü ile organik bağı var. Ekonomide sıkıştıkça, eli kanlı çetelerin önünü açıyor parti.

AKP de elbette benzer dinamiklerden sıkça yararlandı. Ancak istihdam politikaları ve devlet kapitalizmi, BJP’nin Türk ikizi olan AKP’ye başka kitlesel meşruiyet dayanakları da sağladı. Yine de, 2008 civarında AKP ve BJP arasında açılan makasın, belki de yavaş yavaş kapanacağı bir döneme giriyoruz.

AKP 2023 yaz aylarından itibaren, ekonomik ortodoksiye kararlı bir dönüş yapıyor görüntüsü verme çabasında. Ana akım siyaset ve medya dünyasında “yumuşama” diye göklere çıkarılan bu yönelim, azınlıklara, sola ve işçilere daha çok şiddet uygulanmadan kurumsallaştırılamaz. AKP bunun ilk ayağını Van’da denedi. O tutmayınca, şimdi de emek ve Filistin bazlı muhalefete karşı terör estiriyor.

Ne Modi’nin ne Erdoğan’ın önümüzdeki aylarda nasıl davranacağını kesin olarak öngörmek mümkün. Yine de, diktatörlerden birinin “sertleşme” dönemiyle diğerinin “yumuşama” dönemini bir arada seyredip değerlendirmek, ikisinin de yapısal dayanaklarına dair birçok fikir verecektir.

Başlıktaki soruyu cevaplayarak bitirelim.

Modi’nin Müslümanlara karşı saldırganlığının hakim boyutu elbette ki kimlik siyasetidir, bu yadsınamaz. Ancak bu din savaşının aynı zamanda bir sınıf savaşı da olduğunu görmemek için kör olmak lazım.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa