11 Mayıs 2024 05:05

Fukaraya değil patrona sosyal yardım!

Fotoğraf: AA

Paylaş

Patrona ‘sosyal yardım’ olur mu?

Patron fakir mi ki, sosyal yardım olsun.

Patrona başka şeyler olur.

Vergi muafiyeti…

Ucuz kredi…

Fabrika kurması için beleş arazi…

İstihdam desteği’ adı altında, işçisinin ücretini ödeme…

Prim desteği…

Sayısız teşvik…

‘Hepsi olur ama sosyal yardım, fakir fukaraya olur’ diyorsunuz değil mi? 

Ama bu da oldu; patronlar sosyal yardım istedi!

***

Şirketler kârda mı, kârda! 

Yüksek enflasyon altında yüksek kazançlar devam ediyor; bunu şirketlerin açıkladıkları, bu yılın ilk üç ayına ait (ilk çeyrek) bilançolarda açık açık görüyoruz.

Bankalar da öyle…

Vakıfbank daha dün açıkladı ilk çeyrek kârını: 12 milyar 23 milyon lira.

Net kâr bu; kılçıksız!

Garanti Bankasının net kârı 22 milyar TL’yi aştı.

İki bankanın net kârı 2 milyon asgari ücret ediyor.

Bu yılın ilk iki ayında, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre, bankacılık sektörü 74.7 milyar TL kâr elde etti.

Şirketler ve bankalar geçen yılı böyle kârlı kapatmışlardı.

Misal Ford; geçen yıl sadece bir işçisinden 2 milyon liranın üzerinde bir kâr elde etmişti.

Daha ne istiyorlar?

Fazlasını!..

TEMBELLİĞE SAVAŞ MI?

Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç diyor ki…

Sosyal yardımları bağımlı bir kitle ortaya çıkarıyor. Yardım verilecekse, teşvik amaçlı olarak çalışanlara verilmeli.”.

Motivasyon cümlesi de şu: ‘Çalışanlar bu yolla ödüllendirilmeli.

Ödül vurgusu iyice pekişsin diye de ekliyor: “İş gücü özellikleri taşımasına rağmen çalışmayıp, sosyal yardımla yaşamayı/yaşlanmayı tercih edenler de ülke ekonomisine yük.”

Kendince bağlıyor: “Yük değil katkı olmaya bu tür teşvikler yönlendirebilir.

***

Sosyal yardımlardan yararlanan yurttaş sayısı: 19.9 milyon.

Sosyal yardım alan hane sayısı: 5 milyon eşiğinde!

Ayrılan bütçe: 306 milyar lira.

Aile Bakanlığı dışında diğer kurum ve kuruluşların sosyal yardımları da eklendiğinde sayılar ve tutarlar daha da artıyor.

Tüm bunlara bakan Ardıç içleniyor: 20 milyon kişi yardım alırsa o ülkenin hali ne olur!

Ve tespiti yapıştırıyor: “Çalışma gücü ve yetisine sahip nüfusa yapılan sosyal yardımların tembelliğe alıştırarak toplumun istihdamdan uzaklaşmasına neden oluyor. Sosyal yardımlar çalışanlara yapılmalıdır.

***

Ardıç görüntüde çalışanları düşünüyor, ülke ekonomisini dert ediyor, tembelliğe savaş açıyor!

Peki ya özünde!..

Bunca insan, nasıl oldu da sosyal yardıma muhtaç hale geldi?

Niye bu ülkede çocukların yüzde 41’i yoksul doğuyor?

Ve neden araştırmalar, yoksul doğanların büyüdüklerinde yüksek işsizlik ve daha düşük ücret sorunuyla karşılaşıp, ‘kader’lerinin değişmediğini ortaya koyuyor.

İnsanlar, okula giden çocuklarının beslenme çantasına doğru dürüst bir şey koyamamayı tembellikten mi kabulleniyor?

O YARDIMLAR HANGİ MEKANİZMAYI YAĞLIYORDU?

Daha düne kadar o sosyal yardımlara bayılıyordu, bütün bir sermaye sınıfı!

Çünkü…

2001 krizi emeğin üzerine iki koldan yıkılmıştı: İşsizlik ve ucuz emek!

Sonrasında…

Gelen sermayeyi beslemek için… AKP’nin yandaş sermayesini büyütmek için… Rantı besleyebilmek için… Hep ama hep emek ucuz tutuldu. 

AKP iktidara gelmeden önce her 5 işçiden sadece 1’i asgari ücretin altında ücret alırken şimdi her 3 işçiden 1’i bu halde.

Asgari ücretin altı ile asgari ücretin bir tık üzeri arasında alanların oranı yüzde 60’ı buldu; yani her 10 işçiden 6’ bu durumda.

Asgari ücrete yakın düzeyde kazanan işçi oranı sürekli yükseliyor. Bu da açlık sınırında ya da altında bir ücretle yılı geçirmek demek.

AKP’li yıllarda tarımın çözüldüğü, işçi sayısının üçe katlandığı göz önüne alınırsa… Nüfusun büyük çoğunluğu ucuz işçilikle yoksullaştı. 

Aynı feci tablo tarımda kalanlar için de geçerli!

***

Emeğin bu acımasız artı değer üretimine ikna edilmesinde iki araç etkili oldu: Birincisi kredi ile tüketebilme olanağı, ikincisi ise sosyal yardımlar.

Bütün bir sermaye sınıfı AKP’li yıllarda zenginleşirken, emekçilerin sosyal yardımlarla dizginlenmesinden son derece memnundu. O yardımlar, sermaye birikimlerinin ucuz emekle yağlanmasına hizmet ediyordu.

Sadece sosyal yardımlardan değil aynı zamanda, ‘Emeği ucuzlat, yoksulluğu yönet’ taktiğini başarı ile uygulayan AKP’den de çok memnundunuz, majesteleri!

***

Sermayenin memnuniyet duyduğu süreç yoksulu ve yardıma muhtacı büyüttü.

Son üç yıldır yüksek enflasyon altında millet yoksullaşırken süper kârlar elde edip, ücreti baskılayanlar şimdi başka bir şeyin peşinde; ‘çalışanların’, ‘ülke ekonomisinin çıkarları’ söylemleriyle…

Yüksek faiz altında yaşanacakların tüm yükünü emekçilere yıkmak için artık sadece ucuz emek değil köle emeğine de ihtiyaç duyuyorlar.

Hükümetin, ‘Ücret artarsa enflasyon artar’ söylemli ‘kemer sıkma’ programı da onlara destek atıyor.

Merkez Bankası enflasyonla mücadele raporları da… Uluslararası finans kurumlarının kredi şartı da hep aynı yere çıkıyor: Ücret ve maaşlar baskılanacak, faizler yüksek olacak!

Bu şartlar altında…

Köle bulmakta zorlananlar, göçmen emeği ile yeterince ikame edemeyenler çağrı yapıyor: ‘Sosyal yardımları kesin’.

Bu arada ek zam talebini, işçisinin öfkesini dizginleyememekten endişe edenler de aynı talebin savunucusu!

ÇALIŞIRKEN YOKSUL OLMAK NİYE?

Patronlar aslında ‘Çalışana verin’ derken kendilerine istiyorlar, o desteği.

Demek istedikleri şu: Biz köle ücreti yani karın tokluğu düzeyinde (Yeterli beslenmeye yetecek kadar bile olmayan) bir ücret verelim, üstünü devlet tamamlasın; bizim adımıza ücret versin.

Oysa…

İşçi sınıfı yıllarca, “Bizim bir ailemiz var ve onları geçindirecek bir ücret, aynı zamanda onlara ücretsiz sağlık ile eğitim de istiyoruz” diyerek mücadele verdi; bunları kazanalı da 100 yıl oldu.

‘Modern’ zamanlarda iyice ‘kölelik’ istemek de ne?

İşçi çalışırken ailesini geçindirebilmeli. Yani en az yoksulluk sınırında bir ücret almalı. Bugünkü karşılığı 58 bin TL

Sadece ücreti değil, süresinin uzunluğundan koşullarına, tüm çalışma düzeni insani olmalı.

İşçiler bu şartlarda bu düzeyde ücret aldılar da mı, beğenmediler?

***

Hem hatırlatmak gerekir ki… İşçiler zaten alacaklı durumda!

Ücretlilerin yıllar içinde alım gücü sürekli geriledi; milli gelirden aldıkları pay 40’lardan yüzde 30’lara geriledi.

Enflasyon altında da eriyip duruyor.

Bu durumda yapılması gereken ilk iş; asgari ücret başta olmak üzere, tüm ücretlere temmuz ayında ek zamdır. 

Süper kazançlar elde edenler, sosyal yardımlara göz dikmemeli, ödemeli faturayı!

Sosyal yardımlara giden yüz milyarlarca lira da daha nitelikli kamusal sağlık ve eğitim vermeye harcanmalı! 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa