15 Mayıs 2024 04:59

Siyanür felaketi bu kez Uşak Eşme için kapıda

Cerrattepe'deki madende liç yığılan pasa dağı

Fotoğraf:Cemalettin Küçük

Paylaş

2014’te, Artvin Cerattepe’de su havzası ve ormanın maden sahası ilan edilmesine karşı, meslek örgütümüz TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası adına açtığımız davadaki keşif sırasında, Avukat’ımız Mehmet Horuş, “Doğamızı kumara araç ettirmeyiniz” demişti. Bir genel tespitimizi ve bugün yaşadığımız sorunlara varan süreci, Cerattepe’de, ağaçların tanıklığında ve mahkeme heyeti önünde, yüksek sesle kamusallaştırıldı.

Nedir bu kumar? Bir coğrafyada kayaçlar içerisinde bulunan metal rezerv miktarının ticari işleme tabi tutulmasıdır. Maliyet hesabıdır. Doğada kendiliğinden bulunan metale emtia değeri katan bu. Ancak bu metalin elde edilebilmesinin doğaya maliyetinden söz edilmez. Sadece o elementin çeşitli metal borsalarındaki fiyatları üzerinden oluşturduğu değer dikkate alınır. Burada da dönemsel olarak kimsenin çözemediği düzeyde arz ve talepler ile fiyat oluşturulması, kumarın ana unsurudur. Ne yazık ki; bu 10 yıl zarfında doğamız, aralıksız olarak aynı kumar oyununun aracı durumuna sokulmuştur.

* * *

Çöpler-İliç-Erzincan sözde çoklu metal işletme tesisi aracılığı ile yeniden gündem oldu. Bu bölgedeki kayaçların özelliğine bağlı olarak altın elde edilmesi için iki işlem yapılmaktaydı.

1. Oksitli kayaçlardan yığın liçi işlemi,

2. Kükürt bileşimli kayaçlardan tank içerisinde yapılan liç işlemi.

Aslında doğanın katli açısından birinin diğerinden farkı yok. Ancak şirketin borsa açıklamalarından, ‘teknik yöntem’ önerisiyle sahada yıkımı sürdüreceklerini kamuoyundan öğreniyoruz. Liç işlemi yığın ile uzun süre yapılamayacak. (Teknik koşullar buna izin vermiyor zaten.) Ancak tank liç ile 70 mikrona kadar öğütülen kayaçların ümüğü sıkılıp katliamın sürdürülmesi beyan edilebilmektedir. Neden? Borsa değerlerini korumak için! Yani doğa kumara alet edilmektedir.

Oysa birliğimiz TMMOB, açtığı davalarda dosyaya sunduğu dilekçeler ve yazılı uyarılarla, burada bir katliam yaşanacağı, liç yığınının akacağını net olarak ifade etmiştir. Bu bilgiler yargı ve yürütmenin elinde olmasına rağmen, herhangi bir işlem yapmamaları; konuyu örtbas etme, erteleme çabasında oldukları kanısı oluşturmaktadır. Her şey böyle ortadayken, artık yürütme tarafından verilen izinler iptal edilmelidir. Yargı, işlemlerin iptali için neyi beklemektedir?

Bu koşullarda şirketin de ‘ortalık iyece yatıştığında’ tank liçi işlemine devam etme niyetinde olduğunu basına yansıyan açıklamalarından anlıyoruz. Burada şunu sormak kaçınılmaz oluyor.

İşletme sahipleri, yargı makamı önceden kararını açıklayamayacağına göre, acaba hükümet yetkililerinden bir garanti mi aldılar? Yıkımın sorumluları olarak her yerden el çektirilmeleri gerektiği halde bu açıklama cesaretini göstermeleri aynı zamanda topluma saygısızlıktır.

Kendilerini aklama girişimlerini ayrıca başka etkinliklerle de sürdürüyorlar. Altın Madencileri Derneğinin girişimiyle, 16 Mayıs 2024’te Ankara’da “sorumlu altın işletmeciliği” başlıklı bir etkinlik yapılacağı duyuruldu. Ancak ‘sorumlu’ değil ‘sorunlu’ olan bu işlemlerden birini sizlere açmak istiyorum. Kışladağ-Eşme-Uşak bölgesinde, iki yıl aradan sonra geçtiğimiz 11 Mayıs’ta gözlemde bulundum. 2006’dan bu yana faaliyette olan altın işletmesi, bölgede yıkımını büyüterek sürdürüyor. Çöpler-İliç-Erzincan yıkımını aşacak büyük bir potansiyel ile karşılaştık Kışladağ çevresinde. Son yıllarda Söğütlü-Ören, Küçükilyaslar köyleri boşaltılmış, arazileri madencilik ile işgal edilmiş ve yıkım sürüyor. Konuşan köylüler “Zorunlu göçe tabi olduklarını” dile getiriyor. Köyler boşaltılmış, savaştan çıkmış gibi. Şimdi burada bunca sorunu yaratanlar başkentte “sorumluluk sahibi” olarak gösteriye hazırlanıyorlar. Kışladağ dağ olmaktan çıkmış, liç yığınına dönüşmüş durumda. Boyutları 100 metreyi aşmış yükseklik ve birkaç kilometre uzunluk ve derinlikle bu yığın, yeni bir yıkım tehdidi olarak bekliyor. Yirmi yıl önce 3 bin kadar koyun-keçi sayısı olan çevre köylerde bu sayı 100-200’e kadar düşmüş. Uşak’ın su havzalarının kaynağını oluşturan dağ artık kimyasallarla yüklü bir açık alan depolama sahası! Yıllardır bağ ve bahçesinden ürün almakta zorlanan insanlar hesapta yok. Sadece borsa değeri düşünülüyor. Bir coğrafya, suyu başta olmak üzere topyekûn yıkım altında. Bu yıkımın sorumluluğunu da tıpkı İliç gibi kimse üstlenmiyor. Gelmekte olan gizleniyor.

Üstüne Gediz-Kütahya ile Banaz-Uşak arasında birçok havzayı, barajı besleyen su deposu Murat Dağı da hedef alınmıştır. Karaağaç köylüleri daha önce yapılan sondajlar ile “Sularının kirlendiğini, kaynaklarının kuruduğunu, yer değiştirdiğini” dile getirerek, bu girişimi istemediklerini ve buna karşı direneceklerini ilan ediyor, seslerinin duyulmasını istiyor.

Bu yaz tatil yapmak isteyen sevgili dostlar sizlere bu iki coğrafyayı gözlemenizi biraz yıkımın yaşandığı yerleri adımlamanızı, biraz da yıkılmasın diye korumamız gereken yerlerde nefeslenmenizi öneririm.

Dağların dayanışması olursa, borsanın spekülasyonu yenilecektir. Doğa ile kumar oynanamayacaktır. Sadece uzaktan ekranlardan seyretmeyelim. Dayanışmanın içinde olalım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa