16 Mayıs 2024 04:44

Ses olmak

Çocuk istismarı dövizleri tutan kadınlar

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Paylaş

Bilimsel bilgiyle ilişkimiz dibe vurdu. Bu çöküşün yükü taşınamaz durumda. Medyanın habersizciliğinden, sosyal medyanın klavyeşörlerine, cehalete övgüler sel olup akıyor. Üstelik bu cehalete övgü kaçınılmaz olarak hepimize adaletsizlik, eğitimsizlik, sağlıksızlık olarak yansıyor. Adaletsizlik deyince, son günlerde kanımızı donduran cinsel istismar öyküsü üzerinden, yalnız avukat mı, pek çok tecavüzün savcısıyla, yargıcıyla da meşrulaştırması ile baş başa bırakılıyoruz. Günler, haftalar, aylar, hatta yıllar sonra ancak kendisini ifade edebilecek gücü bulanlara, “Neden bu kadar bekledin?” diye soran, hayatın olağan akışı ile uyumlu bulmayan yüksek yargı da, her biri bilimsel bilgiden alabildiğine uzak kararlar verebiliyor. Söz konusu 13 yaşında bir çocuk olunca toplumsal duyarlılığımız bir nebze olsun itirazları yükseltse de, bir süre sonra bilim dışı sorularla kafası kolayca karışabilecek, duyarlılığını hızla hakikat bükücülerin insafına terk edebilecek bir arafta kaldık yıllardır.

Bilimsel gelişmeleri takip etmesi beklenen meslek mensuplarının böyle bir çabası olmadığını biliyoruz. Birkaç yıl önce Yargıtayın şikayet için neden bir hafta beklediğini sorgulayarak bozduğu bir cinsel istismar dosyası, yüksek yargı çalışanlarının da şiddet görenlerin davranışlarıyla ilgili araştırmaları takip etmediklerini, hadi kendileri takip etmiyorlar, bu alanda çalışan bilim insanlarının görüşüne başvurmadıklarını da gösteriyor. Hoş, başvursalar ne olacak? Bilimsel görüş o alanda en küçük bir bilgisi olmayan alan dışı kişiler, alanın rahleitedrisinden geçtiği varsayılan ama tedrisatın içeriği boş olunca alan bilgisine sahip olamamışlarca karalanıp bir kenara atılıverir nasılsa... O nedenle bilimsel bilgiye, bilim ortamlarında tartışılıp bilimsel yöntemlerle doğrulamalara veya yadsımalara gereksinimimiz var.

Cinsel şiddet bir tahakküm aracı olarak şiddet görenlerdeki etkileri nedeniyle başkaları ile paylaşılması en zor şiddet biçimlerinden birisidir. Tehdit, korkutma, sindirme gibi bileşenlerin ötesinde toplum içinde damgalanma, dışlanma korkusu yanı sıra yalnız bedensel değil, ruhsal ve sosyal bütünlüğünün gördüğü zarar insanların böyle bir şiddeti paylaşmasının önündeki engeller olarak karşımıza çıkar. O nedenle özellikle çocuğun cinsel istismarında ortaya çıkan davranış değişiklikleri izlenmeli, içine kapanma, kaçınma davranışları, yeme ve uyku bozuklukları, okul başarısında değişiklik, kendisine zarar verme davranışlarına yakın çevresi ve öğretmenler dikkat etmeli, paylaşmalarının yolunu açabilecek yargılayıcı olmayan desteklerle güvenle anlatabileceği ortamlar sağlanmalıdır. Bu desteği bulamadığında yıllar sonra başka bir örseleyici durumla karşılaştığında, tetikleyen bir an, olay, koku, sesle patlak verebilir, çok yıkıcı olabilir. Bazen de hiç ortaya çıkmayabilir.

Toplumsal duyarlılıklar sönümlendiğinde “Çocuk neden şu kadar gün sonra ailesine, arkadaşına, ona, buna anlatmış demek ki 'rızası’ vardı”, gibi cümleler kurulmaya başlanacak ne yazık ki! Oysa o cümle aileyi, anlattığı kimse onu paylaşmanın önünü açan tutumu nedeniyle tebrik için kurulmalı. Öyle olmadığını biliyoruz. Cehaletten beslenen bir cesaretle en çok da istismara, şiddete uğrayanlar tartışılıyor, yaşamları didik didik ediliyor. Şiddeti meşrulaştıracak söylemlerle, manşetlerle, yargı süreçleriyle şiddet görenlerin sesi kısılıyor.

Avukatlık sözcük kökeni itibarıyla “Sesine ses katmak” anlamında, özellikle de sesi olmayanın, çıkamayanın sesi... Cinsel istismara uğrayan çocuğun etek boyunu sormak sesini kısmak demek. İstismar ettiği iddia edilenlerin sesini duyurmanın yolu bir başkasının sesini kısmak, onu susturmak olmamalı, istismarı meşrulaştırmaktan geçmemeli...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa