18 Mayıs 2024 04:57

Söz biter mi?

Fotoğraf: Flickr 

Paylaş

Bu kaçıncı haftadır ‘Söz bitti’ cümleleri sarmış ortalığı.
Söz bitti nereden pelesenk oldu dilimize hatırlamıyor mu kimse?
Havlu atar gibi biter mi söz hemen öyle?
Mevlana’nın satırlarında geçer ve aslında pasiflik değil tavır alma çağrısıdır bu cümle: ‘Yemeden doyun/ kulaksız duyun/ Harfsiz konuşun/ susun. /Söz bitti artık…
Aşıklar arının, güzelleşin, kadehimizi çekin de esriyin, yücelikler bineklerin binin, dalın topluluğun içine.
Davranın, kalkın, tellal bağırdı, haydi dedi, nerde erler? Aşkla kıyamet tellalı geldi size, ne de güzel kalkış bu!’

Sözcükleri kullanmaya kullanmaya kolayımıza geldi sözü bitirivermek. Dilimizde altı yüz binden fazla kelime var, en az yetmiş bin ana kelime. Biz dili dört yüz kelimeyle, hayatı asgari düzeyde yaşıyoruz. Dertler dağı aşmış bir haftada, dert anlatmaya belki el verir diye sözcükleri hatırlatmaya geldim.

Vaveyla: Gencecik fidanları, el kadar bebekleri, güler yüzlü çocukları, gül gibi kadınları toprağa verdiğimizde dilimizden, gırtlağımızdan kopandır: Çığlık, feryattır. Her önlenebilir ölüm cinayettir, bazen de politikasızlık diğer bir katildir. İçimize attıkça gerisi beteriyle ve misliyle gelendir vaveyla, her ağızdan aynı anda çıktığında çığ olur.

Tevekkeli: Siyasi tutsakların, apansız gözaltıların, koçbaşıyla kırılan kapıların dayandırıldığı kanun maddeleri tevekkelidir mesela. Yani; boş yere, boşuna, rastgele.

Dilhun: Baktıkça kesilmiş ormana, talan edilmiş sahile, katledilmiş kentsel hafızaya, yoksulluğumuza, yoksunluğumuza, hasretlerimize, sürgünlerimize, güvensiz geleceğe, tekinsiz gecelere, memleketin geldiği hale, kalbimizdeki sızının bize ettiğidir. Her birimizin iki kaşı arasındaki derin çizginin tanımıdır, içi kan ağlayan demektir. Ey dilhun halkları memleketimizin...

Perestiş: Bir memleket bir de gerçek. Bu ikisi için kimilerinin ödemeyi göze aldığı bedele bakınca anlarsın perestiştir onlar. Yani delice sevmektedirler, tutkuyla ve taviz vermeden aşklarından. Yeri gelir tutsak yeri gelir sürgün ama dillerinde, ellerinde, rüyalarında hep hakikat hep bu toprak.

Hodbin: Perestiş karşısında hodbin. Benden sonrası tufan deyiciler, devletin malı deniz yemeyen domuz, domuz dinen caiz değil, biz dibini sıyıracağızcılar. Kürsülerde vatan millet Sakarya, icraata gelince IBAN’ını yolla, siyaseti şahsi kariyerinden öte görmeyenler, en hafifi, haksızlığa karşı yılan dokunmasın diye susan, ayranı dökülmesin diye sinen. Yani yalnız kendini düşünen, kendi çıkarını geriye kalan her şeyden üstün tutan.

Meymenet: Sahip olan herkesin ceza çektirildiği şey. İyi özellik, iyi nitelik yani. Mesleğini elinden alırlar, parana çökerler, tutsak ederler, tehdit ederler, yüzüne gülmez, sözüne gelmez, soldururlar.

Pestenkerani: İktidarın söylemleri, vaatleri, açılım sözleri, TÜİK verileri, kayyum icraatları, yandaş medya manşetleri. İpe sapa gelmez, değersiz, uydurma, saçma söz demek pestenkerani.

Yirkeleşmek: Bunca emeği iyiye harcasa dünyamız gül bahçesi olurdu diyoruz ya, hani cebren ve hile ile aklın izanın almayacağı işlere imza atmanın fiili var dilimizde, kötülüğüne uğraşmak anlamında.

Halka yüz gram şepildek bile layık görmeyen siğecen, guynu, sırsıl, damkaldıranlar arasında nasıl diniz çıkabiliyoruz sabahlara, elganem mi olduk yirmi sene sonunda? Halaza salamadık yaşamı, rafıklarımızın en gosbatarları tutsak da biz dınılıyoruz anca.

Mübrem; acele, hızlıca, vazgeçilemez şekilde yapılması gereken demek.

Güzel sıfat, cümlemizde ve hedefimizde yer alsa? Yeni bir cümlede, söz bitmedi diye unutulmuşlar içinden bir sözcük çıksa gelse.

Faşizmin daha zevahiri bu yaşananlar, başımıza gelebilecekler namütenahi. Güzeşte tavırlar, taktikler yerine bir kere de biz cıllısak yazgıyı. Kıyamet tellalı geldi bize.

Söz bitti dediğin yerde başka bir şey başlamalı.

Yoksa her şey biter.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa