22 Mayıs 2024 03:33

Dinlence günleri

Paylaş

Çocukluktan beri hareketli bir yaşama alıştırmışım kendimi. Şimdilerde dinlence zamanı diye doğup büyüdüğüm kentten uzaklaşıp bir başka kente yerleşmişim. Nedense dinlenmek yaramıyor bana. Yapmak istediğim ama yaşım gereği üstesinden gelemediğim bir yığın iş üşüşüyor kafama. Özetlemem gerekirse hâlâ yüreğimde koşuşturmalı günlerin heyecanını taşıyorum. İyi ki yazma, okuma alışkanlığımı yitirmemişim. Varsın, yaşamdan keyif aldığım bazı eksiklikler de bir kenarda kalıversin.

İnsan konuşabileceği, güvenebileceği dostlarını bir bir yitirince kendi içine gömülüyor daha çok. Düşüncelerini, arkadaşlıklarını, kitaplarını, müziklerini ve elbette şiirlerini paylaşabileceği yeni dostlar bulması ise bu saatten sonra olanaksız. Ülkede var olan iç ve dış politika açmazlarına kafa yormak ise artık beni ilgilendirmiyor. İlgilendirmiyor derken yanlış anlaşılmasın. Her gün biraz daha artan yurttaşların sırtındaki ağır yük elbette beni ilgilendiriyor. İşçilerin, emekçilerin, dar gelirlilerin, yoksulların ıstırabı karşısında kayıtsız kalan siyasetçilerin ve de bencil bir yapının temsilcileri, uluslararası sermaye karşısında öfkelenmemeye imkan var mı? Bu durumda yaşınız, gücünüz elverdiğince mücadele etmeyi sürdürmek gerekiyor. Meydanlarda olmasa da yazarak, çizerek, öfkenizi dışa vurarak daha yaşanası bir ülke, daha yaşanası bir dünya için…

Bazen düşünüyorum da biz ’60 kuşağı ne çok şeye tanıklık ettik diye geçiriyorum aklımdan. Kardeş kavgaları, sıkıyönetimler, darbeler, idamlar hele de 12 Mart ve 12 Eylül’den sonra gençlere karşı sürdürülen yargısız infazlar. Kanımca 12 Mart bugüne kadar uzayan kötülük zinciri oldu bu ülkede. Adalet terazisinin dengesi o tarihten sonra bozuldu. Hukukun üstünlüğü yerine siyasetin ağırlığı kondu kefeye. Şimdi sevginin azaldığı insanların birbirinden nefretle söz ettiği dünyada kadın cinayetlerinde ön sıraya yerleşmiş bir ülke görünümünde yaşantımızı sürdürmeye çabalıyoruz. Okullar, kültür merkezleri yerine yeni cezaevleri, adalet sarayları yapıyoruz. Bilmiyorum başka hangi ülkede düşünce suçlularını barındıran bu kadar çok cezaevi var. Yine bilemiyorum hangi ülkede katiller, cinsel tacizciler, uyuşturucu tacirleri elleri kolları serbest dolaşırken, düşünceyi ifade özgürlüğü yüzünden insanlar cezaevlerine dolduruluyor. İşte dostlar, dinlence günlerinde böyle olaylarla dönüp duruyor düşünceler belleğimde…

Fransız Şair ve Yazar Paul Eluard (1895-1952) dünyanın yüz akı sanatçılarından biridir. Barışın, özgürlüğün önde gelen savunucularından da biridir. Nazizme, faşizme karşı hem ülkesinde hem İspanya iç savaşında Cumhuriyetçilere aktif destek veren duruşu ile tanındı. Paul Eluard’ın  “Asıl Adalet” şiiri çağdaş dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olarak tanınır. Yazımı bu güzel şiirle bitirmek istedim. Şiiri dilimize A. Kadir çevirmiş. Bütün bu karamsar tabloya rağmen güneşli, aydınlık ve şiirli günleriniz eksilmesin hiç…

İnsanlarda tek sıcak kanun,
üzümden şarap yapmaları,
kömürden ateş yapmaları,
öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun,
savaşlara, yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları,
ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun,
suyu ışık yapmaları,
düşü gerçek yapmaları,
düşmanı kardeş yapmalarıdır. 

Hep var olan kanunlardır bunlar,
bir çocukcağızın ta yüreğinden başlar,
yayılır, genişler, uzar gider
ta akla kadar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa